30 Ağustos 2018 08:45
/
Güncelleme: 07:50

Hugo Boss'tan çıkarılan işçiler bir kez daha direnişe başladı

Metehan UD
İzmir

Hugo Boss'tan yakın zamanda işten çıkarılan TEKSİF üyesi işçiler fabrikanın bulunduğu ESBAŞ önünde direnişe başladı. Yaşadıkları sendikal baskıları anlatan işçiler, içerideki arkadaşlarına bir arada durma çağrısı yaptı.

Sendikal haklara karşı hukuksuzca tutumu uluslararası kuruluşların raporları, mahkeme kararları ve İŞKUR tarafından da ortaya konulan Alman markası Hugo Boss'un İzmir Gaziemir'deki Ege Serbest Bölgede (ESBAŞ) kurulu bulunan fabrikasında Türk-İş'e bağlı TEKSİF'in örgütlenme çalışması devam ederken diğer taraftan da fabrikadan sendika üyesi işçilerin işten çıkarılması sürüyor. Şirket yönetimi son olarakk bayram öncesinde Eda Türk ve Zeynel Abidin Uğur isimli iki işçiyi 'sendika eylemine katılarak marka itibarine zarar verdiği' gerekçesiyle sözleşmelerine son vermişti.

İşten çıkarmaların üzerine TEKSİF bir kez daha fabrikanın bulunduğu Ege Serbest Bölge (ESBAŞ) önünde direnişe başladı. İşten çıkarılan işçilerin katıldığı direnişte hem fabrika yönetimine sendikal hakları kabul etme ve toplu sözleşme masasına oturma çağrısı yapılırken işçilere de sendikaya üye olma ve birlikte hareket etme çağrısı yapılıyor. Sendika, öte taraftan eylemlerini Hugo Boss'un Almanya'daki genel merkezi önüne taşımaya da hazırlanıyor. İşçiler, ayrıca süreci yargıya taşıyarak işe iade davalarını da açtı.

İşten çıkarılan işçiler Evrensel'e yaşadıkları sendikal baskıları anlattı. 2010'dan beri Hugo Boss'un çeşitli bölümlerinde çalışan Eda Türk, sendikaya üye olduktan ve sosyal medya hesaplarındaki sendikayla ilgili paylaşımlarından dolayı ayrımcılığa uğradığını söyledi. Türk "Yaşadığım baskı ve yalnızlaştırma performans değerendirme sistemine de girdi. Yanıma gelen işçilerin gerekçeleri, ne, niye konuştuğumuz soruluyordu. Kayıtlara geçiyordu" dedi. Daha iyi çalışma şartlarına sahip olmak için sendikaya üye olduğunu anlatan Türk "Maaşımız dışında herhangi bir sosyal hakkımız yok. Derdimiz emeğimizin karşılığını alabilmekti. Yaşadığım baskıdan dolayı şeflerim hakkında ihtirname yolladık ama hiç bir şey araştırmadan ve tanık dinlemeden üzerini kapattılar" dedi.

'SENDİKA GİRENE KADAR MÜCADELE SÜRECEK'

İşten çıkarılma gerekçesine de değinen Türk şunları söyledi "İddia ettikleri İstanbul'daki eylemden sonra mağazanın içine girmedim. Mağaza önünde kaldım. Bana herhangi bir kanıt gösteremediler. Bir gün içinde bütün süreci işleterek işten çıkardılar. Eylemlerimiz Hugo Boss'a sendika girene kadar sürecek. Ben ve çıkarılan diğer arkadaşlarım, işe sendikalı olarak döneceğimize eminim. Hugo Boss işçisi birlik olursa kimseyi kapı önüne koyamazlar ve daha iyi çalışma koşullarına ve maaşa kavuşuruz".

'BU NASIL SENDİKAL HAKLARA SAYGI DUYMAKTIR'

2012'den beri Hugo Boss'ta çalışan Zeynel Abidin Uğur da son bir yıldır sendikal mücadele içinde aktif olarak görev aldığını belirterek "İş garantisi için sendikaya üye oldum. Fabrikada örgütlenme çağrısı yaparak birçok arkadaşımızı sendikaya üye yaptık ve haklarını anlattık. Bu doğal olarak şirketin de kulağına gitti ve rahatsız oldular. Sendikalı olduktan sonra bölüm ve vardiya değişikliğine gittiler. Sürekli savunma istemeye başladılar. Hugo Boss her fırsatta sendikal haklara saygılı olduğunu söylüyor ama izin gününde sendika eylemine katılan işçiyi işten çıkarabiliyor. Bu nasıl saygı duyma? Buna bir an önce son vermeli, herkes istediği sendikaya üye olabilmeli. Şu anda da örgütlenme çalışmalarımız devam ediyor. Bir an önce yetkiyi alıp, işimize geri dönmek ve TİS masasının kurulması için çalışıyoruz. Daha fazla işçi işten çıkarılmadan bu süreci sonlandırmak istiyoruz. Eğer biz birlik olursak hiç birimize dokunamazlar. Bu şekilde geleceğimizi güvence altına alabiliriz" dedi.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

İhyanın aslı

İhyanın aslı

Maraş depremlerinin ardından geçen iki yılda ne yiten on binlerce canın hesabı sorulabildi ne de kalanların bir derdine derman olundu. İki yıl sonra iktidar, ”Asrın İhyası” sloganıyla toplumu aldatmaya çalışıyor. Oysa asıl ihya ihaleler, inşaatlar, rezerv alan ilanları, teşvikler, vergi indirimleriyle, depremi gerekçe eden siyasi baskılarla geldi.

Teslim edilen konut sayısı ihtiyacın 3'te biri.

Deprem bölgesinde 'rezerv alan' kılıfıyla halkın evleri, arsaları gasbedildi.

Deprem işçiye yoksulluk, sermayeye 'fırsat' oldu.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Sezgin Tanrıkulu: "Depremin maliyetini en aza indirmek için her ay vergi veriyoruz. Nereye harcandığını bilmiyoruz"

Evrensel'i Takip Et