İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel: Birileri 'kral çıplak' diyebilmeli
İzmir Barosunun yeni başkanı Özkan Yücel, yargının içinde bulunduğu kötü duruma işaret ederek 'Biz 'kral çıplak' diyebilmeyi umut ediyoruz' dedi.
İzmir Barosu genel kurulunda 5 aday arasından en fazla oyu alarak seçilen Çağdaş Avukatlar Grubu adayı Özkan Yücel, baronun üzerine serili ölü toprağını atarak işe başlayacaklarını belirtti.
Mezopotamya Ajansı’ndan Ruken Demir ve Nimet Ölmez’e konuşan Yücel, adil yargılanma, masumiyet karinesi, savunma ve yargının bağımsızlığı gibi birçok konuyu değerlendirdi. Yücel, “4 yılda oldukça kötü günler geçirdik, bir OHAL dönemi yaşadık, kayyım atanan belediyeler oldu. Meslektaşlarımız cezaevine atıldı, KHK’lerle binlerce insan işinden edildi. Birçok alanda çok fazla hukuksuzluk yaşandı ama maalesef barolarımızın çoğunda bu konuyla ilgili bir ses çıkmadı. Yanında olunması gereken ve yardım isteyen meslektaşlarımız olduğu halde yine sahiplenen çok az baro çıktı. Barolar Türkiye’deki korku ikliminden korkunç biçimde etkilenmiş durumdalar. Birileri ülkenin hali durumu için 'kral çıplak' demeyi bilmeli, bunu söyleyebileceğimizi düşünüyorum” diye konuştu.
‘HAKİMLER OTOKONTROL UYGULUYOR’
Yargı ile yürütme arasındaki bağımlılık ilişkisine dikkat çeken Yücel, şöyle devam etti: İzmir’de serbest bırakılması ya da tutuklanması gereken kişilere 7 hakim karar veriyor. 7 hakimi kontrol ettiğinizde de artık kimin tutuklanıp kimin serbest bırakılacağına karar vermiş olursunuz. Bu kontrolun illa bir talimat mekanizması ile olması gerekmiyor. Yarattığınız o iklim, hakimler üzerinden de büyük bir kaygı yaratacaktır. Mesela istenmeyen bir karar verildiğinde, mahkeme heyetinin üyelerinin birini Konya’ya birini Hanya’ya gönderiyorsanız ya da başka mahkemelerde görevlendiriyorsanız siz bir mesaj vermiş olursunuz. O mesaj da şudur; sakın yapmayın!. 'Bu kararları verirsen senin de başına gelecek olan budur’ dersiniz. Bu koşullar altında yargıçların bağımsız hareket etmesini beklemek mümkün değildir. Yani bir taraftan Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulunu ve Anayasa Mahkemesini tek bir insana bağlamak ve oradan gelecekleri hayata geçirmek, yargının bağımsız karar vermesini engellemektir. Yargı bağımsızlığı bugün Türkiye’de hiç olmadığı kadar yerlerdedir. Bunu çok açık ve net söylemek gerekiyor. Bunu biz bazen tanıdığımız yargıçlara da söylüyoruz ve bize ‘Vallahi kimse gelip kulağımıza bir şey söylemedi’ diyorlar. Açıkçası söylenmesi ya da bir yazılı talimatın olması gerekmiyor. Yaşattığı işinden olma korkusu, disiplin soruşturması korkusu, gönderilme korkusu aslında onların kendi kendine otokontrol uygulamasına neden oluyor.
‘HAKARETTEN SERBEST KALAN YOK’
Tutuksuz yargılanması gereken birçok insanın “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçlamasıyla aylarca tutuklu kaldığını hatırlatan Yücel, “1 yıldan 4 yıla ceza gerektiren bir suç var Cumhurbaşkanı’na hakaret suçlamasında. Cumhurbaşkanı’na hakaret suçlamasıyla hakim karşısına çıkmış kimse nerdeyse serbest kalmıyor. 1 yıl cezayı verseniz, 'efendi insandır' diye indirim de uygulasanız bu ceza 10 ay olur. Paraya çevirebileceğiniz, hükmünün açıklanmasının geriye bırakılabileceğine yönelik karar verebileceğiniz bir suçlamada dahi aylarca insanlar tutuklu kalıyor. Şimdi bu hem topluma bir gözdağı hem de yargının bağımlı yapısı nedeniyle, yargı eliyle yurttaşa sopa göstermektir. Devlet artık kollukla beraber sopayı yargının da eline vermiş durumda ve mahkemeler, yurttaşlarımızın üzerinde sopa gibi kullanılmaktadır. Bu da dolayısıyla ifade özgürlüğü, toplanma özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü gibi birçok hakkı ortadan kaldırıyor” ifadelerini kullandı. (İzmir/MA)
Evrensel'i Takip Et