3 Ocak 2019 15:12
/
Güncelleme: 15:31

Bir yılı geride bırakırken üniversiteler

Elbette bu koşullar toplumun muhalefet oluşturabilecek her unsurunu bastırmaya ve sindirmeye dönük uygulamalarıyla doğrudan alakalı.

Bir yılı geride bırakırken üniversiteler Fotoğraf: Eylem Nazlıer/EVRENSEL

Ekin Yoldaş KALI
ODTÜ

Üniversiteler üzerindeki baskı ve kuşatma politikası, AKP-Erdoğan iktidarının “tek adam tek parti yönetimi” temelinde gerici ve faşist bir politik rejim inşa etmesi yönündeki eylemleriyle doğru orantılı olarak ilerliyor. Atanan rektörler, iktidarın üniversite içerisinde kendi politikalarını üretmesinin bir aracı, “tek adam” rejiminin bir varyansı olarak faaliyetlerini sürdürüyor. Öğrencilerin her türlü temsiliyet hakları budanırken -ÖTK (Öğrenci Temsilcileri Konseyi) seçimleri YÖK tarafından “ertelendi”- üniversite gençliğinin kendisini sosyal, kültürel ve politik olarak ifade edebileceği, bu alanlarda üretebileceği her alan yok ediliyor, edilmeye çalışılıyor. İşsiz üniversitesi mezunu artışı, ülkenin mevcut ekonomik koşullarında yaşamanın güçlüğü, en temel yaşamsal gereçlere dahi ulaşmanın zorlaşması gençlerin geleceğe her gün daha kaygıyla bakmasına neden oluyor. En ufak bir tepki, itiraz dahi yasak ve engellerle karşılaşıyor. Elbette bu koşullar toplumun muhalefet oluşturabilecek her unsurunu bastırmaya ve sindirmeye dönük uygulamalarıyla doğrudan alakalı.

GENÇLİK ÜZERİNDEKİ BASKININ SEBEBİ

İnsanlığın tarihsel ilerleyişi süresince bilgi edinme-bilimin ilerleyişi, üniversitelerin ortaya çıkmasıyla, birlikte iç içe geçerek ilerlemiştir. Bilim kuşkusuz toplumun gelişimine hizmet etmeli, bilgi edinmek değiştirmek ve dönüştürmek için olmalıdır. Ancak bugün gelinen koşullarda burjuvazinin iktidarı, kapitalist toplumun bekasını -kendi çıkarlarını ve sömürenlerin iktidarını- koruyabilmek ve sürdürebilmek gayretiyle üniversiteleri ve üniversite gençliğini kendi politikalarına yedeklemeye çalışıyor. Bunun için ne yapıldığını daha geniş ele almakta fayda var. Birey üzerinden toplumu kavrama ve bireyin kurtuluşu için mücadeleyi örgütleme egemen sınıfın gençliği kendine yedeklemesinin en temel koşullarındandır ve bunu başarabilmesi için gençleri kendi sınıfının bir mensubu yapmasına gerek yoktur, ama bu “umut” gençliğin kaygılarından fayda ile yayılmaktadır. Nitekim bunu yaptığı koşulda kendi sınıf çıkarlarına ihanet etmiş olur. Yapılan, gençliği hayatı üreten sınıfın safından koparmak, işçi sınıfı ile gençler arasında sosyal ve kültürel olarak bir “üsttenlik” duvarı kurmak ve toplumun sorunlarına yabancılaştırmaktır. Aslında bu bireyin kendisini var eden toplumsal koşullardan uzaklaşması ama tekil olarak değil yığınlar halinde burjuvazinin safına yedeklenmesidir. Üniversitede kariyer topluluklarının artan bir rağbet görmesinin önemli bir nedeni buradadır. Keza bu topluluklar egemenlerin üniversitedeki iç ve dış unsurları tarafından sürekli beslenirken, öğrencilerin kolektif bir üretim temelinde faaliyet yürüttüğü topluluklar derdest ediliyor. Mevcut koşullardan kaynaklı gün be gün artan gelecek kaygısı, iktidar tarafından korku olarak örgütleniyor. Çürüyen ve ağzına kadar çamura batmış iktidarını kollamak için en ufak karşı sese dahi tahammülsüz olan iktidar, yığınları korku ile kontrol altında tutmak için en akıl almadık nedenlerle kendi hukuk kurallarını dahi çiğneyerek -burjuvazinin önünde engel haline geldiğinde kendi aygıtlarını çiğnemesi anlaşılmaz değildir- cezalara ve şiddete başvuruyor. Bu durum üniversitelerde birbiri ardına açılan soruşturmalar ve kesilen cezalar olarak karşılık bulurken, mezun olduklarında akademide ya da dışarıda iş bulmak isteyenler için tehditler dahi savruluyor. Durum bu olunca yaşam koşulları ağırlaşan gençler ancak “kendi kendilerine” kurtulabileceklerini propaganda eden burjuva öğretisine sarılabiliyor. Meseleyi buraya kadar ele alınca karamsar bir tablo anlaşılabilir. Ancak mevcut iktidarın korku salmasının gerçek nedeni kendi korkusudur, ama neden korkuyorlar?

İKTİDAR NEDEN KORKUYOR?

İktidarın politikalarının burjuvazinin hizmetinde nasıl şekillendiği her geçen gün daha açık görülüyor. Hele ki kapitalist sistemin içerisine girdiği ekonomik krizin artan yükünün yarattığı huzursuzluk her ne kadar milliyetçi-şoven kışkırtmaları, dinci-gerici propagandaları, dış güçlere karşı “büyük” lafları ile kotarılmaya çalışılsa da artık yakıcı hale gelen gerçekler, üzerindeki örtüleri kül ediyor. Bir üniversite gencinin hayalini kurduğu gelecek ile mevcut durumu arasındaki açı farkı arttıkça, istek ve özlemleri etrafında önemli ölçüde tepki ve öfke birikiyor. Daha iyi yarınlara duyulan özlem ötelenemeyecek, geçiştirilemeyecek hale geliyor. Lafın özü, iktidar her kadar üniversiteleri kuşatmak için her yola başvursa da üniversite gençliğini kendi politikalarına kazanabilmiş değil. Aksine her yaptığı hamlede karşıtını da güçlendirerek ilerliyor. Bu öfke birikmesinin ve gençliğin özlemlerinin dönüşebileceği eylem biçimleri, ki bu durum kitle hareketleri açısından çok hızlı bir biçimde gerçekleşebilir, yüreklerine korku salıyor.

YENİ YIL, YENİ GELİŞMELER

Bir yılı bu şekilde geride bırakıyoruz. Kuşkusuz egemen sınıf ve temsilcileri kendi çıkarları için ellerini ovuşturmaya devam edecekler. Mevcut koşullar ve üniversite hareketinde durgunluk birleşince yeni yılın bir önceki gibi, hatta daha kötü olabileceği akla gelebilir fakat durum bu değildir. Geçtiğimiz dönem her şeye rağmen talepler etrafında kapsayıcı birliktelikler kurulduğunda birçok kazanım elde edildi. Saydığımız koşulların her biri birer mücadele olanağı haline gelmiş ve gelmektedir ama hoşnutsuzluklar etrafındaki hareket eğilimleri henüz geçici, parçalı ve zayıf bir nitelikte. Bu durum içerisinde bulunduğumuz koşulların nedenlerinin ve çözümlerinin günlük olarak kavranmasının dışında kapitalist sistemin çelişkilerini ve bunun karşısında nasıl mücadele edileceğinin daha geniş politik bir faaliyetle ele alınmasını gerekli kılıyor. Bunun için sürekli kendini yenileyen bir mücadele azmi ile çalışıldığında, yeni yılın yeni şeylere haberci olabileceği açıktır.

Evrensel'i Takip Et