Pelin Dinçer: Venezuela’da ABD karşıtı muhaliflerin duruşu kritik
Akademisyen Pelin Dinçer: Venezuela’da hem Maduro karşıtı hem de ABD’nin bu açık darbe girişimine karşıt kesimin alacağı tavır çok önemli
Fotoğraf: Lokman İlhan/AA
Sinan GÜLER
Ankara
Venezuela’da ABD’nin darbe girişimi, muhalif siyasetçi Guaido’nun kendisini ülkenin geçici başkanı ilan etmesini ve sonrasında yaşanan olayları doktora çalışmalarına ODTÜ’de devam eden Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Araştırma Görevlisi D. Pelin Dinçer ile konuştuk. Bolivarcı devrimin ilerletilememesi nedeniyle Maduro’nun öz eleştiri vermesi gerektiğini belirten Dinçer, Venezuela’daki ABD merkezli uluslararası müdahaleye ilişkin “Elbette Maduro’yu destekleyen ciddi bir kesim var ve sokağa çıkacaklardır, çıkıyorlar da ama sanıyorum her şey ABD karşıtı muhaliflerin duruşuna bağlı. Hem Maduro karşıtı hem de ABD’nin bu açık darbe girişimine karşıt bir kesim var ortada. Bu kesimin alacağı tavır çok önemli” dedi.
Dinçer, ABD’nin de uzun süredir Ortadoğu’dan çıkmak istediğini belirterek, “Donald Trump burnunun dibinde dünyanın en büyük kanıtlanmış petrol rezervine sahip ülkesi Venezuela varken Ortadoğu ile uğraşmak istemiyor artık” yorumu da yaptı.
"MADURO ÇOK ŞANSSIZ BİR DÖNEMDE İKTİDARA GELDİ"
Bugün yaşanan darbe girişimi sürecine nasıl gelindi? Chavez’den sonra iktidarı devralan Maduro’nun ekonomik ve politik olarak istikrar sağlayamamasının sebepleri nelerdir?
Bugün yaşanan süreç aslında 1998 yılında Chavez’in başkan seçilmesiyle başladı. Çünkü 1958 yılından bu yana ilk defa Demokratik Hareket (AD) ve Hristiyan Demokrat (COPEI) parti geleneği dışından gelen biri -ki bu iki parti de sağ kanattandır- yani Chavez devlet başkanı seçildi. 1958 yılında AD ve COPEI partilerinin bir araya gelip orta sınıf ve özel petrol şirketlerini de içine alan Punto Fijo paktını imzalaması ve bundan sonra seçim sonuçlarına saygı duyacaklarına ve politik istikrarı sağlayacaklarına dair söz vermeleri Venezuela’da demokratik denilebilecek dönemin başlamasına sebep oldu. Pakt demokrasisi de denilen bu dönem 1998 yılına dek sürdü ve Chavez’in başkan seçilmesi ile hem pakt demokrasisi dönemi hem de elitlerin petrol gelirleri üzerindeki hâkimiyeti son bulmuş oldu.
Chavez’in 1999 yılında anayasayı değiştirdikten sonraki en büyük icraatı 2001 yılında pek çok kamulaştırmayı da içeren 49 adet antineoliberal kararname çıkarmak oldu. Tabii ki özel petrol şirketleri ve eski elitler bu durumdan rahatsız olarak 2002-2003 yıllarında büyük grevler düzenlediler, ülkenin tek ekonomik gelir kaynağı petrol üretimi ciddi anlamda düştü. Muhalefet, Chavez yönetimini önce ekonomik olarak çökertmeye çalıştı ancak başarılı olmayınca bu kez başarısız bir darbe girişiminde bulundu. O gün halkın Chavez’e sahip çıkması ile başarılı olamadılar ancak o günden beri sürekli deneme halindeler, 2005 yılında parlamento seçimlerini protesto etmişlerdi mesela; tıpkı 2018 başkanlık seçimlerinde olduğu gibi o zaman da oy kullanmadılar. İşte bugünkü süreç o günlerin devamıdır.
Aslında eski elitlerin, Chavez döneminde oluşan yeni elitlerle petrol gelirleri üzerindeki hakimiyet savaşıdır bu.
Maduro aslında çok şanssız bir dönemde iktidara geldi. Chavez’in 2013’teki ölümü sırasında zaten petrol üretimine dayalı Venezuela ekonomisi çöküşe başlamıştı. 1900’lü yılların başında Venezuela’da petrol çıkarılmaya başlamasından günümüze kadar ülkenin neredeyse tek gelir kaynağı aynı kaldı; petrol. Chavez’in seçilmesinin hemen sonrasında, ABD’nin Irak ve Afganistan işgaliyle birlikte petrol fiyatlarının uluslararası piyasalarda artması Venezuela gelirlerinin de artmasına sebep oldu ve Chavez bu gelirleri halkıyla paylaştı. Ancak üretimi asla çeşitlendirmedi. Toprak reformu, tarım reformunu hep dile getirdi ama hayata geçirmedi, teknolojik yatırımlar yapmadı, hatta petrol üretimini bile tam kapasitede yapamadı. Sadece gittikçe artan petrol gelirlerini kullandı, nepotizmle savaşmadı. Petrol fiyatlarının düşmesi ile birlikte de ülke ekonomik olarak zora girmeye başladı. Maduro da tam bu dönemde Başkan oldu, üstelik Chavez gibi karizmatik bir lider de değil. Muhalefet de ekonomik çöküş ve Maduro’nun yönetimdeki başarısızlığını fırsat bilerek tekrar harekete geçti, 2014 yılından günümüze Venezuela’da suların durulmama sebebi aslında budur.
"TRUMP VENEZUELA VARKEN ORTADOĞU İLE UĞRAŞMAK İSTEMİYOR"
Venezuela’da politik olarak kutuplaşmış olmuş bir toplum görüyoruz. Yabancı devlet ve organizasyonlar mı toplumu polarize etti, yoksa iç sebepler mi belirleyici oldu?
Dış güçler, özellikle ABD elbette etkili. ABD uzun süredir Ortadoğu’dan çıkmak peşinde. Donald Trump burnunun dibinde dünyanın en büyük kanıtlanmış petrol rezervine sahip ülkesi Venezuela varken Ortadoğu ile uğraşmak istemiyor artık. 2002 darbesinde de ABD’nin rolü olduğu kanıtlanmıştır. Ancak Chavez de Maduro da tabii ki sütten çıkmış ak kaşık değiller: kurumsallaşmak, üretimi çeşitlendirmek ve demokrasiyi konsolide etmek yerine muhalefetin temel hak ve özgürlüklerini kısıtlamayı tercih ettiler. Oysa muhalefeti bastırmak yerine uzlaşı yoluna gidilseydi bugün çok daha farklı bir Venezuela ile karşı karşıya olabilirdik.
"DURUMU İYİ OLANLAR YURT DIŞINA ÇIKTI"
ABD yine vazgeçmezdi elbette ancak yönetim ABD’ye karşı muhalefetle birlikte yan yana durabilirdi. İç sebeplerin başında ise ekonomik çöküntü, yara alan demokrasi ve yüksek suç oranları geliyor. İnsanlar aç ve güvende değiller. Her gün on binlerce kişi Kolombiya sınırına gidip çalışıp geri dönüyor. Ekonomik anlamda daha iyi durumda olanlar ise çoktan ABD’ye, Şili’ye veya İspanya’ya göçmüş durumda.
Trump’ın açıklamasının hemen ardından birçok Latin Amerika ülkesinin muhalefet liderini yeni başkan olarak tanımasının en önemli sebeplerinden biri de bu, göç. Birleşmiş Milletlere göre 30 milyonluk nüfusu olan ülkeden 3 milyon kişi göç etmiş ve en büyük suçlu tabii ki ekonomik üretimi çeşitlendirmeyen yönetimler, Chavez ve öncesi de buna dahil. Bu buhran dönemi ebetteki içerdeki polarizasyonu arttırdı, hatta son birkaç yıldır parti içindeki muhalif sesleri de duymaya başladık.
Venezuela darbelere alışık olmayan bir ülke değil. 2002’de de ABD destekli güçler Chavez’i devirmek istemişler ama halkın ve ordunun önemli kesiminin darbeye karşı olmasıyla darbe kadük kalmıştı. Bugün halk kitleleri Maduro için aynı militanlıkta sokağa çıkacaklar mı?
Elbette Maduro’yu destekleyen ciddi bir kesim var ve sokağa çıkacaklardır, çıkıyorlar da ama sanıyorum her şey ABD karşıtı muhaliflerin duruşuna bağlı. Hem Maduro karşıtı hem de ABD’nin bu açık darbe girişimine karşıt bir kesim var ortada. Bu kesimin alacağı tavır çok önemli. Meksika ve AB’nin birçok ülkesi, taraflar arasında uzlaşı çağrısı yaptı ve Guaido’yu tanımadı ki bu çok anlamlı bir hareket, eğer Maduro uzlaşı sözü verirse ve bu sözünde durursa iktidarda kalacaktır. Fakat karşı tarafta da Trump ve Bolsonaro gibi uzlaşıyı desteklemekten çok uzak iki lider de var, bunu da unutmamak lazım.
"MADURO’NUN DA ÖZ ELEŞTİRİ VERMESİ GEREKLİ"
Yaşanan bu olaylardan sonra Maduro ve iktidar partisi Venezuela Birleşik Sosyalist Partisinin (PSUV) ideolojik zeminde ağır bir darbe aldıkları söylenebilir mi? 21. yüzyıl sosyalizmi ve Bolivarcı Devrim vaat ettiklerini halka sağlayabildi mi?
Hugo Chavez’in sosyoekonomik başarıları yadsınamayacak derecede. Eğitim, sağlık ücretsiz hale geldi, elektrik şirketleri kamulaştırıldı, ev kadınlarının emekleri devletçe tanındı ve ev kadınlarına maaş bağlandı, kadınların iş gücüne katılabilmesi için ücretsiz kreşler kuruldu, her mahallede yerel meclisler oluşturuldu ve halkın siyasete doğrudan katılması sağlandı, barrios da denilen gecekondu bölgelerinin kalkınması için her türlü destek verildi. Tüm bu gelişmelere paralel olarak Venezuela halkının refahı da arttı. Bunları kanıtlayan pek çok istatistik hem BM’de hem de Dünya Bankası datalarında mevcut. Ancak bu kalkınmanın sürdürülebilir hale getirilmesi de yine yönetenlerin göreviydi ve maalesef bu konuda PSUV ve liderleri başarılı olamadı. Venezuela halkı da tüm bunların bilincinde zaten. Bu yüzden tüm olumsuzluklara rağmen hâlâ Maduro’yu ve Bolivarcı Devrimi destekliyorlar. Ancak hem Maduro’nun hem de PSUV’nin ciddi bir öz eleştiri vermesi de gerekli, tek suçlu ABD değil.