Foça'da ensest konuşuldu: Çocuğa cinsel istismarın affı olmaz
Foça'da düzenlenen "Ailenin Karanlık Yüzü Ensest" konulu söyleşide ensest, hukuktan medyaya pek çok yönüyle ele alındı.
Fotoğraf: DHA
İzmir'in Foça ilçesinde düzenlenen "Ailenin Karanlık Yüzü Ensest" konulu söyleşide konuşmacılar, ensesti hukuktan medyaya pek çok yönüyle ele aldı. Söyleşide konuşan Doğu Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Medya ve Gazetecilik Bölüm Başkanı Doç. Dr. Hanife Aliefendioğlu, medyanın enseste yaklaşımını ve kullandığı dili eleştirdi. Aliefendioğlu, "Kadın ve insan hakları odaklı bir habercilik anlayışına ihtiyaç var. Saldırganları sapık, kötü, hasta olarak nitelendirmek kolaycılık" dedi.
Foça Barış Kadınları Platformu tarafından "Çocuğa Cinsel istismarın Affı Olmaz" sloganıyla "Ailenin Karanlık Yüzü Ensest" konulu söyleşi, Reha Midilli Kültür Merkezi'nde gerçekleşti. Filiz Kardam, Alanur Cavlin ve Hanife Aliefendioğlu'nun araştırmalarından derlenen "Ailenin Karanlık Yüzü-Ensest" kitabının içeriği ve ek araştırmaların referans alındığı söyleşiye Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Alanur Cavlin ve Doğu Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Medya ve Gazetecilik Bölüm Başkanı Doç. Dr. Hanife Aliefendioğlu konuşmacı olarak katıldı.
DHA'da yer alan habere göre konuşmacılar, yasalarda yer alan yaptırımların aslında yeterli olduğu, ancak uygulamada sorunlar bulunduğu noktasında birleşti. Bazı hallerde kişinin kendisinin, bazı durumlarda ise ailenin diğer fertlerinin enseste rıza göstermesi ve desteklemesi gibi örneklere rastlandığının, araştırmalar sırasında belgelendiği de söyleşide vurgulandı. Türkiye'de hukukun ensest ilişkiyi açıkça tanımlamaması ve medyanın cinsel istismar haberlerinde kullandığı dil eleştirildi.
"AİLE SIRRI" GÖRÜLÜYOR, DIŞARI YANSITILMIYOR
Ensest ilişkilerin dünyanın gelişmiş ülkelerinde daha çok görüldüğüne ilişkin istatistiklerin o ülkelerde konunun her durumda hukuka taşınması ve kurulan sistemin işlemesinden kaynaklandığını, Türkiye'de ise çoğunlukla 'ailenin dışarıya karşı sınırları', 'kutsal aile', 'kolektif inkar" ve 'aile sırrı' olarak dışarıya yansıtılmamasından dolayı sayının bilinenden fazla olduğuna dikkat çekildi.
"MEDYA DEVLET GİBİ DAVRANIYOR"
Konuşmacılardan Doç. Dr. Hanife Aliefendioğlu, bu tür olaylara yazılı ve görsel medyanın yaklaşımını eleştirerek, "Medya ensest saldırıyla ilgili haberlerde kendisini aile, milli ve manevi değerlerin koruyucusu olarak konumlandırıyor. Bir anlamda devlet gibi davranıyor. Kadın ve insan hakları odaklı bir habercilik anlayışına ihtiyaç var. Saldırganları sapık, kötü, hasta olarak nitelendirmek kolaycılık. Haberler daha çok cinsel saldırı veya tecavüz olarak veriliyor. Tecavüz olmayan bazı ensest ilişkiler ise soruşturulmuyor bile" dedi.
"HUKUK ENSEST İLİŞKİYİ AÇIKÇA TANIMLAMIYOR"
Türkiye'de hukukun ensest ilişkiyi açıkça tanımlamadığını savunan Doç. Dr. Alanur Cavlin ise, "Ceza Kanunu'nda ve Türkiye'nin de imzacısı olduğu uluslararası sözleşmelerde aslında cinsel istismarın her türlüsüne ve özellikle küçük yaştakilerin cinsel istismarına dair koruyucu hükümler ve maddeler var. Ensest kelime olarak geçmese de 18 yaş altındaki herkesin çocuk olarak tanımlanması, 16 yaş altındakilerin rızasına bakılmaksızın cinsel istismarın her türlüsüne atıfta bulunulması, cinsel ilişki ile sınırlı olmayıp cinsellikle ilgili her türlü davranış biçimini içeren geniş bir perspektifte tanımlanması uygulayıcıların elinde yeterli ve güvenli bir dokümandır. Sorun hukuksal dayanaklarda değil uygulamalardadır" dedi.
Söyleşinin son bölümü bazı dernek ve sivil toplum kuruluşlarının konuya ilişkin yaptığı çalışmalar ve rastladıkları örnekler konusunda bilgi aktarması ve dinleyicilerin sorularının yanıtlanmasıyla tamamlandı. (HABER MERKEZİ)