İnsanın evriminde emeğin rolü
Bu sayımızda insanın gelişiminde emeğin rolünü inceliyoruz.
Görsel: Wikimedia Commons
Engels 1876’da yazdığı ama ancak ölümünden 20 yıl sonra yayımlanan Maymundan İnsana Geçişte Emeğin Rolü başlıklı makalesine şu sözlerle başlar: “O(emek), tüm insan varoluşunun birincil temel koşuludur ve belirli bir anlamda, bu öyle bir ölçüdedir ki, emek insanın kendisini yarattı demek gerekir.” Engels bu makalesinde insanın evrimi konusunda önemli bir saptamada bulunur. Engels’e göre insanın atalarının iki ayak üzerine kalkıp, ellerinin boşta kalmasıyla ve sonrasında da elin gelişimiyle, emekle başlayan doğa üzerindeki egemenlik, her yeni ilerlemede insanın ufkunu genişletti. “El yalnızca emeğin organı değildi.” Aynı zamanda “el emeğin bir ürünüydü.”
ELLER HAVAYA
Yaklaşık 10 milyon yıl önce Afrika’nın doğu kısmında karada büyük bir yükselim meydana geldi. Bu yükselim Afrika’nın doğusundaki tropik ormanları yok ederek onların yerine yüksek otlu savan ortamlarının oluşmasına neden oldu. Eskiden tropik ormanlarda yaşayan primatlar, savanda yırtıcı hayvanlardan korunabilmek için ayağa kalkarak yüksek otların üzerinden savan düzlüklerini gözlemek zorunda kaldılar. Bu şekilde ön ayakları serbest kalan insansı-maymunlar serbest kalan elleriyle alet geliştirerek beynin hızla evrimini tetiklemiş oldu.
TUTUNMAKTAN TUTMAYA
Ellerin serbest kalmasıyla elde morfolojik değişimler olmaya başladı. Moleküler biyoloji, beş milyon yıl önce yaşamış ilk hominid türlerinin, uzun kollara ve boğumlu parmaklara sahip iki ayaklı insansı maymun biçiminde ortaya çıktığını gösterir. Fosillerde de gördüğümüz üzere; daha önceleri dallara daha sıkı tutunmaya yarayacak şekilde olan el, başparmaktaki açılmayla nesneyi kavramayı daha da kolaylaştıracak bir hal aldı. El ayasının ve başparmağının esnekliği arttı.
İki ayak üstünde duruşla beraber gelişen eller ve kollardaki gelişme sayesinde; erken insansı maymunlar, kendilerini savunmak, yenebilir bitkileri toplamak ve avlanmak için yalnızca hazır araçlar (taş, kemik, dal vb.) kullanmaya başladı.
ALET YAPIMI
Bazı kaynaklarda, insanın “alet kullanan’’ tek canlı olduğunu görürüz. Aslında bu argüman yanlıştır. Maymun türlerinde ve hatta bazı kuş ve böceklerde bile belli faaliyetler için alet kullanımı olduğunu görürüz. Asıl olay insanın “alet kullanması” değildir, alet yapan tek canlı olmasıdır.
Alet kullanmaya başladıktan uzunca bir zaman sonra insan, doğada bulduğu nesneleri kendi ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla değiştirdi. Engels’in belirttiği gibi “alet yapımı önemli motor ve bilişsel becerilerin koordinasyonunu gerektirir.” En basit taş aletin bile yapılması karmaşıktır. Planlamayı ve öngörüyü gerektirir. İlk aletleri gördüğümüz Homo habilis (becerikli insan) ve Homo erectus (dik duran insan) insanları ilerisini planlamak zorundaydı. Uygun malzemeyi keşfettiğinde o zaman ihtiyacı olmasa bile, gelecekte öyle bir alete ihtiyacı olabileceğini bilmek zorundaydı.
TOPLUMSAL ÖRGÜTLENME
Maddi malların üretimi, toplumsal yaşamın temeli oldu. Çalışma faaliyetleri ile ilk aletlerin yapımıyla insan toplumu da ortaya çıkmaya başladı. Hayatta kalmanın tek yolu, zaten kıt olan besin kaynaklarından kolektif bir şekilde yararlanmak için, oldukça iyi örgütlenmiş ve işbirliği içinde olan bir topluluğun oluşturulmasıydı.
Kapitalist orman kanunlarını tüm insanlık tarihine yaymaya çalışan Sosyal Darwincilik savunucularının aksine, elde edilen bulgular sayesinde, ilk insan topluluklarının tüm temelinin işbirliği, kolektif çalışma ve paylaşım olduğunu gösterir. Bu sebeple de çalışma, her zaman toplumsal bir olgu olmuştur. Çalışma sırasında karşılıklı konuşmak ve anlaşmak gerektiğinden gırtlak telaffuz edilen sesler çıkarma özelliğine sahip bir organa evrildi.
Kaynaklar
Engels, F. Doğanın Diyalektiği, Sol Yayınları, 2010.
Zubritski, Mitropolski, Kerov. İlkel, Köleci ve Feodal Toplum, Sol Yayınları, 1980.
Leakey R. İnsanın Kökeni, Varlık Yayınları, 1998.