12 Mart 2019 21:14

8 Mart’ın ardından

8 Mart haftasında Hacettepe Üniversitesi Kadın Çalışmaları Topluluğu olarak kahvaltı ve söyleşi etkinlikleriyle genç kadınlar ile bir araya geldik.

Fotoğraf: Eylem Nazlıer

Paylaş

Burcu ATEŞ
Damla KIRMIZITAŞ
Hacettepe Üniversitesi

8 Mart haftasında Hacettepe Üniversitesi Kadın Çalışmaları Topluluğu olarak kahvaltı ve söyleşi etkinlikleriyle genç kadınlar ile bir araya geldik. Ülkenin mevcut gündemi olan krizle birlikte kadın mücadelesinin artan sorunlarını tartışmakla beraber aynı zamanda gelişen ekonomik koşullar itibariyle artan mücadele olanaklarını konuştuğumuz bir süreç oldu.

SORUNUMUZUN TEMELİ VE MÜCADELEMİZİN ÇÖZÜMÜ NEREDE?

Özel mülkiyetin ortaya çıkması ile beraber iş bölümü, toplumsal işlerin cinsler üzerinden dağılımı ile temelden değişmiştir. Erkek üzerinden şekillen bu iş bölümü paylaşımının büründüğü ilk biçim kadın cinsinin köleleştirilmesi olmuştur. Analık hukukunun yıkılması ve yerine geçen ataerkil anlayış, mülkiyetin ev içi hali olarak da kadını toplumsal alandan iten bir güce dönüşmüştür. Kadının doğrudan üretimin içinde olamaması bu alanı gün geçtikçe daraltır ve haklarını gasp eder bir şekilde devam etmiştir. Aynı şekilde erkeğin ise üretimde var olması, aile dâhil tüm toplumsal alanda üstünlük kurmasına yol açmıştır. Eril zihniyetin bu temelde kadını da doğrudan bir mülk olarak görmesi kaçınılmazdır.

Üretim ilişkilerinin gelişmesiyle, iş gücü ihtiyacının artmasıyla kadına ekonomik alanda yer açmak zorunda kalan sistem bu çelişkisini ucuz ve yedek iş gücü olarak görmesiyle kapatmaya çalışmıştır. Kapitalist üretim ilişkileri geliştikçe kadının toplumsal yaşama katılma olanakları artmış gibi gösterilse de uygulanmaya çalışılan politika kadının çalışma hayatında bir güç oluşturmasının önüne geçer bir pozisyonda ilerlemiştir.

Hâlâ yaygınlaştırmaya çalışılan “esnek çalışma”nın ilk hedefi yine kadınlar olmuştur. Zaman ve mekân esnekliğinin sebep olacağı belirsizlik hem ücrette hem de emeklilik haklarında kadına daha zorlu bir yol sunmaktadır. Bir yandan da kadın üzerinden yeniden üretimi sağlamaya çalışmaktan vazgeçmeyen ataerkil anlayış, ekonomik olarak bağımsızlaşan kadının önünde hep bir engel olarak varlığını sürdürmektedir.

ZAMLAR CEP YAKIYOR

İş gücü ve istihdamda yer alan kadınların iş bulma, güvenceli çalışma, eşit ücret alma gibi talepleri günümüzde de acilliğini korurken bir de kriz koşulları eklendiğinde iyice derinleşen ve çözümsüzleşen bir hal alıyor. Özellikle genç kadınlar için bu etkiler hem okul yaşamında hem de iş hayatında daha da fazlalaşmış durumda. Kriz nedeniyle okul zamanında çalışma zorunluluğunun artmış olması çevremizde bu sorunları daha fazla duyuyor olmamıza sebep oluyor. Her alanda uygulanan zamlara dönemin başında servis ve yemekhane zamları da eklendiğinde KYK’ye gelen 30 TL’lik zammın hayatlarımızda hiçbir geçerliliği kalmadı. MEB verilerine göre 2017-2018 döneminde lisans öğrencilerine verilen kredi miktarı önceki eğitim dönemine göre %11 artış gösterdi. Buna karşın TÜİK verilerine göre 2018’de konut, su, elektrik ve ısıtmayı kapsayan konut ana harcama grubunda yıllık fiyat artışı %24 oldu. Aynı dönemde gıda fiyatları ise %25 artış kaydetti. Burs ve kredi alan öğrencilerin toplam üniversiteli öğrencilere oranı da geçen döneme göre geriledi. Bu gerilemede kredilerin geri ödenmesinde zorluk yaşayan mezunların sayısının artması rol oynadı. İş bulma zorunluluğunun arttığı şu günlerde hem kadın olarak hem de öğrenci olarak uzun çalışma saatlerinin, ucuz ücretlerin dayatıldığı bir dönemden geçiyoruz.

ÇÖZÜMÜMÜZ BU SİSTEMDE DEĞİL

Toplamında içinde bulunduğumuz sistem aile üzerinden kadına biçtiği rollerin tümü nedeniyle ve de özel mülkiyetin sürdürülmesi bakımından bu sorunlara nihai bir çözüm sunmaktan çok uzakta.

Bu yüzden 8 Mart’a giderken genç kadınlarla içinde bulunduğumuz ekonomik düzeni ve onun bir çıkmazı olan krizi tartıştığımız bir süreç geçirdik. Mücadele ettiğimiz sorunun temelinde ekonomik nedenlerin olduğunu ve beklediğimiz gerçek eşitliğinde ekonomik eşitlikten bağımsız gerçekleşmeyeceği apaçıktır. Diğer tüm toplumsal alandaki eşitlik taleplerimizin de bağlandığı nokta yine burasıdır. Kadın mücadelesinin bugünü itibariyle de bu talepler etrafında birleşmemiz; okulda iş hayatında, sokakta, her alanda, her zamanda daha çok var olmanın koşullarını oluşturmamız gerekiyor. Zamana ve mekâna sıkışmayan bir kadın mücadelesi ancak bu şekilde mümkün olacaktır.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Gönül “çalan” belediyecilik

SONRAKİ HABER

ODTÜ'de 8 Mart tartışmaları

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa