19 Mart 2019 08:29

İzmir emek ve demokrasi güçleri adaylarla bir araya geldi

İzmir'de emek ve demokrasi güçleri düzenledikleri toplantı ile taleplerini adaylara iletti, adayların görüşlerini dinledi.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

31 Mart'ta yapılacak yerel seçimler öncesine İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri ve İzmir'e Sahip Çık Platformu, belediye başkan adayları ile yaptıkları toplantıda 'Nasıl Bir Yerel Yönetim' istediklerini açıkladı ve adayların görüşlerini sordu. İzmir Mimarlık Merkezi'ndeki toplantıya çok sayıda kitle örgütü temsilcisi, CHP İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Tunç Soyer, TKP İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Adayı Senem Doruk İnan, İzmir Büyükşehir Belediyesi Bağımsız Başkan Adayı Yalçın Yanık, Buca Belediyesi Bağımsız Adayı Gürkan Emreoğlu katıldı. AKP İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Nihat Zeybekçi ve DSP İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Selçuk Karakülçe toplantıya katılım göstermedi.

Toplantının açılışında konuşan SES İzmir Şube Eş Başkanı Fatih Sürenkök, İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri ile İzmir'e Sahip Çık Platformu'nun hangi amaçlarla kurulduğunu anlattı.

Hazırlanan ortak metni okuyan TMMOB İKK Temsilcisi Melih Yalçın, kent bilincinin oluşmasının önemine dikkat çekerek “Bizler, demokrasi ve katılımcılığın temel alındığı, kimlikleri, inançları, kültürleri, cinsiyet ve cinsel yönelimleri, sınıfsal konumu, siyasal görüşleri vb. gerekçeler ile hiç bir ayrım yapılmaksızın kent halkının tamamının meclisler, kent konseyleri, platformlar, meslek kuruluşları ve demokratik kitle örgütlenmeleri ile yönetime katıldığı, kent yaşamını ilgilendiren bütün alanlarda kararlara ortak olduğu, hizmetlerin çok dilli ve eşit üretildiği bir kent yönetimi arzuluyoruz” dedi.

'KİMLİKSİZ BELLEKSİZ KENTSEL ALANLAR'

Kentlere yönelik rant politikaları nedeniyle, kentsel alanların farklı gelir gruplarından vatandaşların bir arada yaşamı paylaştıkları alanlar olmaktan çıkarıldığını ifade eden Yalçın “Kimliksiz ve belleksiz kentsel alanlar çıkmaktadır. Bu nedenle kent merkezlerinin, tarihi, kültürel mekânlarının soylulaştırılması çalışmaları olarak tanımlayabileceğimiz bu girişimlere son verilmeli, kentin kamusal alanları tüm kentlinin kullanabileceği bir formda korunmalıdır. Bu kapsamda özellikle Kemeraltı vb. çarşılar, pazar yerleri, semt merkezleri AVM furyasına karşı korunması gereken önemli kamusal alanlardandır” dedi.

'SOSYAL ADALETE DAYALI YEREL YÖNETİM POLİTİKALARI'

Demokratik-katılımcı yerel yönetim anlayışına da değinen Yalçın şunları söyledi:

“Sosyal adalete dayalı yerel yönetim politikaları geliştirmek için, bütün kentlilerin yaşam kalitesini yükseltecek, ulaşım, konut, kamusal alan vb. politikaların dışında ve bunlara ek olarak mutlaka, kentli yurttaşların farklılıklarına duyarlı biçimde ve eşitsizliğin/adaletsizliğin giderilerek sosyal adalet ve eşitliğin sağlanması, kamusal kaynaklardan adil olarak yararlanılması için özgün politikalar geliştirilmesi gerekmektedir. Özellikle düşük gelirli vatandaşlara ve öğrencilere yönelik olarak, ücretsiz ya da düşük ücretli ulaşım, suya erişim, aş evleri ve düşük ücretli konaklama imkânları yerel yönetimler tarafından sağlanmalıdır.”

'MÜLTECİLERE MİSAFİR OLARAK YAKLAŞILMAMALI'

Kentteki mültecilerin hemşehri olarak kabul edilmesi gerektiğini de ifade eden Yalçın “Mültecilerin ‘misafir’ değil, kentin asli unsuru olduğunun bilincine varmaları son derece önemlidir. Mültecilere yönelik ayrımcı ifadelerin toplumda ayrışmayı ve mültecilere yönelik nefreti doğurabileceği ve bunun mültecileri hedef alan ırkçı tutum ve saldırılara neden olabileceği göz önünde tutulmalıdır. Bu nedenle kentte beraber yaşayan herkesin eşit haklara sahip olduğunun unutulmaması ve buna uygun hareket edilmesi, çoğulculuğun korunması ve büyütülmesi açısından önem taşımaktadır” dedi.

'KENT POLİTİKALARINA KATILIM SAĞLANMALI'

Kent politikalarına doğrudan katılım sağlanabilmesi için çeşitli mekanizmaların kurulması gerektiğini de ekleyen Yalçın “Bu bağlamda gerçek işlevselliğe sahip kent konseyleri ve halk meclisleri oluşturulmalıdır. Kentte bulunan uzman meslek odalarının karar süreçlerine uzmanlık alanlarına göre katılmalarının mekanizmaları kurulmalıdır. Kentin çeşitli alanlarda kendi içinde örgütlenmesi, demokrasinin işlerliği açısından büyük önem taşımaktadır. Bu bağlamda kentlerde çeşitli dayanışma ağlarının oluşturulması için yerel yönetimlerin çaba harcaması gerekir. Yerel yönetimlerin kent örgütlenmesi konusunu programlarına almaları ve bu çalışmaların takibi için özel bir birim kurmaları gerekir" dedi.

'KAPI KAPI MAHALLE MECLİSLERİNİ OLUŞTURACAĞIZ'

Daha sonra adaylar birer konuşma yaptı. Buca Belediyesi Bağımsız Başkan Adayı Gürkan Emreoğlu demokratik-halkçı belediyecilik için mahalle meclisleri kurmayı öncelediklerinin altını çizerek “Kapı kapı dolaşarak mahalle meclislerinin kurulması için çaba göstereceğiz. Mahalle meclisleri ve Buca'nın dernekleri, sendikaları ve odalarının katılımı ile kadın erkek eşitliğini de gözeterek halk meclislerini oluşturacağız. Halk meclisleri belediye başkanın da üstünde olacak. Suriyeliler ve diğer mültecilerle birlikte hemşehrilik hukukunu oluşturacağız. Seçim süreci ile birlikte krizin daha da hızlandığı bir süreci yaşıyoruz. Özellikle seçimden sonra bunun etkisini göreceğiz. Seçimden sonradan 1 Mayıs ve daha sonraki süreçte krize karşı emek ve demokrasi güçleri, yerel yönetimler ortak platformlarla bunun mücadelesini vermeli” dedi.

'KENT MARKA TANIMINA KARŞIYIM'

CHP İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Tunç Soyer, kent marka tanımını doğru bulmadığını belirterek “Ancak kentler ürettikleri ile markalaşabilir. Kamusal alanların çoğaltılması zenginleştirilmesi büyükşehir belediyesinin işidir. Bunu bilerek hareket edeceğiz. Kültürpark konusunda sizinle aynı fikirdeyiz. Kültürpark'ın kültürünü geleceğe taşıması lazım. Sanat-edebiyat ve çeşitli festivallerle ile alan daha canlı bir şekilde korunabilir. Kemeraltı'nın soyluluştırılması konusundaki uyarılarınızda haklısınız. TARKEM'i sadece belirli kişiler dışında tüm İzmir'e açmak, finans modelinin geliştirilmesi ile çözüm sağlanabilir” dedi.

'MÜLTECİLER İÇİN POZİTİF AYRIMCILIK'

Mültecileri de hemşehri olarak kabul etmek gerektiğini ekleyen Soyer şunları söyledi:

“Pozitif ayrımcılık yaparak kentle entegrasyonu için çalışmalar yapılabilir. Kenti ortak akıl ile inşa etmek için çabalar göstereceğiz. Katılımcılığın önünü açmak için dijital kanalları kullanacağız. 'Ben sizin için bir şey yaptım' cümlesini kullanmayacağım 'Biz sizinle beraber en iyi şeyi yaptık' cümlesini kullanacağız. İzmir'e Sahip Çık ve İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri Platformu’nun bütün kente yayılması gerektiğini düşünüyorum. Şu an en çok ihtiyacını duyduğumuz şey demokrasi ve yerelde demokrasiyi geliştirmekten başka çaremiz yok.”

'SERMAYE İÇİN DEĞİL HALK İÇİN BİR KENT'

TKP İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Senem Doruk İnan sorunların kaynağında İzmir'in sermaye adına yok edilmesi olduğunu ifade ederek “Gökdelenler yükseliyor ve yeşil alanları yok ediliyor. Bir kent ya sermayenin ya da halkındır. İzmir uzun yıllardır görmezden gelinen bir kent idi. Son 3-4 yılda İzmir fethedilmesi gereken bir kent oldu. İzmir'in kurtuluşuna çare olarak sermaye gösterildi. Yükselen gökdelenler, kamu arazilerinin yok edilmek istenmesi gelişmişlik değil. Öncelikle projecilik anlayışına dur demek gerekiyor. Sermaye değil halk adına bir yerel yönetim” dedi.

'TÜRKİYE'NİN DEĞİL ERDOĞAN'IN BEKA SORUNU VAR'

İzmir Büyükşehir Belediyesi Bağımsız Başkan Adayı Yalçın Yanık da şunları söyledi:
“Bugün Türkiye'nin değil Erdoğan'ın beka sorunu var. Erdoğan'ın Türkiye'yi yönetme sorunu var. Erdoğan iktidarda olduğu sürece kimse demokrasinden söz edemez. Erdoğan iktidarda olduğu sürece hiç bir hak alamayız. Kimse bu faşizme karşı sesini çıkarmıyor. Biz kendi oylarımıza bile sahip çıkamıyoruz. Erdoğan ne yaparsa yapsın oylarını artıramıyor. Bugün Erdoğan'a muhalefet yapabilecek olan bizleriz ama bu fırsatı kullanamıyoruz.” (İzmir/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Mamak'ta kadınlar talepleri için CHP'li adaya protokol imzalattı

SONRAKİ HABER

Reyhan Başaran'dan emekçilere: Bizim için değil kendiniz için oy verin

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa