30 Nisan 2019 00:16

Gel 1 Mayıs’a gidelim bugün bizim günümüz...

'Zaten yılın 364 günü patronlar için çalışıyoruz, yapıyoruz ve yaşıyoruz. İşte 1 Mayıs, bu zincirin kopan halkasıdır.'

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Halil İMREK

1 Mayıs, işçi sınıfının, sömürüye, baskıya ve sermaye düzenine karşı alanlara çıktığı; Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günü’dür. 1 Mayıs, aynı zamanda ülkede emeği ile geçinen, yoksul, köylü, genç, işsiz, öğrenci, emekli… bütün bu kesimlerin haklarının simgeleştiği ve her kesimden emekçinin birleştiği gündür.

Kapitalistler bütün yaşamımızı esir almak istiyor. Yılın 365 günü onların, egemenliğinde, onların denetiminde olsun istiyorlar. İşte 1 Mayıs işçi sınıfının uğrunda bedel ödeyerek patronların pençesinden koparıp aldığı bize ait olan bir gündür. Patronlardan büyük mücadeleler sonucu kopardığımız 1 Mayıs gününü, parayla bizden almalarına müsaade etmeyelim. Yasal hakkımız olan 1 Mayıs tatil gününde çalışmayalım.

Zaten yılın 364 günü patronlar için yaşıyoruz. Sabahları onlar için uyanıyoruz. Akşamları sabah daha dinç işe başlamak için yatıyoruz. Hayatımızın bütün saniyeleri, dakikaları işgal edilmiş durumda. Onlar için çalışıyoruz, onlar için alışveriş yapıyoruz ve onlar için yaşıyoruz. İşte 1 Mayıs, bu zincirin kopan halkasıdır. 1 Mayıs bize ait olan bir gündür. Kendimiz için ve sınıf kardeşlerimiz için meydanlara çıktığımız gündür.

Bize ait olan bu güne sahip çıkalım. Bugünü kendimiz için yaşayalım. Göreceğiz geriye kalan 364 gün de daha yaşanılır olacak. Ve gün gelecek hayatımız tamamen bize ait olacak. Çalışacağız ama aynı zamanda dinleneceğiz. Balık da tutacağız, tiyatroya, sinemaya da gideceğiz. Ailemizle tatil de yapacağız.

Hayatımızın kendimize ait günü olan 1 Mayıs, yılın geriye kalan zamanları da etkileme gücüne sahip. Bunun için yeter ki bütün işçi ve emekçiler birleşip patronların yüzüne “Köle değil işçiyiz sınıf mücadelesiyle güçlüyüz. Ve gelecek biziz” demekle işe başlayalım.

Çevremizde, işyerimizde, mahallemizde, eşimize, dostumuza komşumuza “Bugün 1 Mayıs var, ben 1 Mayıs’a gidiyorum sen de gelir misin” diyerek işe başlayalım.

Gür bir şekilde “Gel 1 Mayıs’a gidelim bugün bizim günümüz. Bugün bizim gibi insanların değer kazandığı gün. Bugün bize ait olan gün” demeliyiz.

Çünkü 1 Mayıs, işçilerin yılda bir defa isminin televizyonda dile getirildiği gündür. İşçilerin gazete sayfalarında yer bulduğu gündür. İşçilerin gündemi belirlediği gündür.

1 Mayıs aynı zamanda patronlara bir senenin faturasının çıktığı bir gündür. Yönetenlerde 1 Mayıs alanındaki kalabalığa bu gözle bakıyor… Karşısındaki sınıf gücünü o gün tartıp biçiyorlar. 1 Mayıs alanındaki taleplere, 1 Mayıs alanındaki pankartlara yönetenler bizden daha çok bakacaklar. Alanlarda ne kadar işçi ve emekçi var ve bunlar ne talep ediyorlar. Eğer alanlarda gerçekten birikmiş bir kitle varsa, birikmiş bir halk muhalefeti varsa, birikmiş bir emekçi öfkesi varsa ve bu kitle kendi işinin, ekmeğinin artmasını istiyorsa ona göre kendilerince bir ders çıkarmaya, ona göre davranmaya çalışacaklar.

İşçi ve emekçilere yöneltecekleri saldırıları 1 Mayıs’a bakarak yeniden değerlendirecekler. Kıdem tazminatının gasbedilmek istenmesi, yeni vergi yükü, yeni zamlar, gibi saldırıları hayata geçirip geçiremeyeceklerini 1 Mayıs’a bakarak bir daha düşünecekler. 1 Mayıs başarısızsa ve birleşmiş güçlü bir kitle yoksa yılların mücadelesi sonucu kazanılmış hakları koruyacak bir birikim açığa çıkmamışsa emek karşıtı saldırılarını azgınca sürdürmeye devam edecekler.

Bize şunu yıllardır empoze ediyorlar: “Siz aslında değersizsiniz. Sizden bir şey olmaz. Dünyanın en gereksiz insanları yoksullar, işçilerdir” Bu yalanı sürekli anlatarak işçilerin, emekçilerin bunu kabul etmesini istiyorlar. Oysa biz biliyoruz ki dünyada insanlık adına ne varsa hepsini işçiler yapıyor. Her şeyi üreten, gökdelenleri diken, denizlerden trenleri geçiren, dağları delen, toplumu besleyip geliştiren işçi sınıfıdır. Dünyadaki bütün zenginliği işçiler, emekçiler üretiyor. Kısacası işçiler çalışıyor, patronlar yiyor. Patronların yokluğu hiçbir eksikliğe yol açmaz. Bir gün bütün patronların dünyayı terk ettiğini düşünelim. Hangi fabrika durur. Hangi iş yapılamaz olur. Hangi çark dönmez. Patronlar olmadığı için fırında ekmek mi pişmez, buğday mı yetişmez. Ne olur?

Tersten bir gün işçilerin, emekçilerin, köylülerin çalışmadığını düşünelim. Patronlar yiyecek bulamaz. Ekmek yapamaz. İşte bu kadar sade bir durumla karşı karşıyayız.

ÖNCEKİ HABER

EMEP Kocaeli İl Örtügü: 1 Mayıs'ta hem İzmit hem de Gebze'deyiz

SONRAKİ HABER

Hollanda Êzidî mültecileri Irak’a geri gönderiyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa