TÜPRAŞ işçilerinin kaderini kim belirleyecek?
Turan Kara, TÜPRAŞ'ta Petrol-İş ile Koç'a adına KİPLAS arasında devam eden toplusözleşme sürecini Evrensel Pazar'a yazdı.
Fotoğraf: Evrensel
Turan KARA
Her insanın, hatta belki de az buçuk irade taşıyan her canlının kendi kaderine hakim olma çabası, kendi kaderini belirleme arzusu vardır. Öyle ki bu insanileşme sürecinin en kuvvetli halkasıdır. Özgürlüğü ifade eden bu duygu adına medeniyetler kurulmuş yıkılmıştır, insanın kendi kaderini belirleyemediği zamanlara kölelik denmiştir...
Grev hakkı olmayan TÜPRAŞ işçileri, itiraz edilemeyen, son söz mercii, üst düzey devlet kurumu Yüksek Hakem Kurulunun (YHK) kucağına itilirken, yalnızca mücadele etme hakları değil, kendi kaderini belirleme hakkı, daha iyi bir yaşam hakkı da ellerinden alınıyor. Aslında böylece ihtiyaçları/talepleri, her ne kadar manevi değeri olmasa bile başka bir insan tarafından karşılanacak bir dilek haline çevriliyor.
TÜPRAŞ, PETKİM ve Star Rafinerisi işçilerinin kader ortaklığını, devlet-patron iş birliğinin “Hukuk olmadan hak olabileceği” dayatması oluşturuluyor. İşçilerin en temel, anayasal ve uluslararası hakkı olan grev hakları yasaklanarak, yine de toplu şekilde hak isteyebilecekleri iddia ediliyor. Hukukun olmadığı ya da kısıtlandığı yerde ortaya çıkan zorbalık ise kendini, “İşçilerin yeni haklar talep etmesinin, patronun var olan hakları almak istediği sürece dönüşmesiyle” gösteriyor. Kısaca, işçilerin grev hakkının ellerinden alınmasıyla, tamamen işçilerin taleplerinden oluşması gereken toplusözleşmenin görüşüldüğü süreç patronun sözleşmesinin onaylandığı bir hal alıyor.
BİR YANDA SINIF KARDEŞLİĞİ, DİĞER YANDA TEKELLERİN SÖMÜRÜSÜ
İşletme ve iç hiyerarşisi farklı olsa da TÜPRAŞ ve PETKİM işçilerinin kaderlerini birleştiren şey sadece aynı şubede örgütlü olmaları değil, aynı zamanda körfeze gelen Rus kültürü, SOCAR Holdingin bölgede hakim olan yasaları, zorlayıcı etkisi ve sendika düşmanlığına varan saldırılar... SOCAR’ın ihlal edilen iş yasaları, arzuladığı çalışma düzenine ve amaçladığı kâr ve yönetim şekline ulaşma hırsı ve en göze batan yanıyla 3 yıllık sözleşme dayatması... Sendikayla hiç muhatap olmak istemeyen SOCAR için, üç yılda bir görüşmek bunun en önemli adımı. Bu aynı zamanda işyerinde işçinin iradesine ve yönetimine dayanan sendikanın varlık yokluk problemi anlamını taşıyor. Ama sendika ve işçiler işyeri mücadelesinin peşini bırakmıyor.
Kaderi ellerinde tuttuğunu düşünen, KİPLAS Yönetim Kurulu Başkanı aynı zamanda SOCAR-PETKİM İK Müdürü ve Genel Müdür Yardımcısı Levent Kocagül.
3 YILLIK SÖZLEŞME ETKİSİZ SENDİKACILIK POLİTİKASI
TÜPRAŞ işçileri geçtiğimiz dönem bu saldırıyı bertaraf etmiş olsa da Petrol-İş Genel Başkanı Ali Ufuk Yaşar’ın “Başka işletmelerde de 2 yıl olacaksa olur” şartına boyun eğmesi ile bağlanmış kaderleri var PETKİM ve TÜPRAŞ işçilerinin. Ali Ufuk Yaşar’ın, Star işçilerinin PETKİM’e kaydırılması sırasında attığı “kader düğümü” de bağlıyor bu işçileri.
TÜPRAŞ işçileri PETKİM’deki deneyimlere baktığında ara bulucu sürecinin sona ermesiyle birlikte nasıl bir anlayışla karşılaşacaklarını görebiliyor. KİPLAS’ın idare ettiği PETKİM de grev yasağı ile sınanmış, çevik kuvvet ve TOMA’lar grev yasağına uyulması için hazır edilmişti. İşçiler günlerini gecelerini; ayakta, işyerinde, huzursuz beklemelerle, güneş altında, arabalarda, çadırlarda, battaniye altında her an yöneticilerin, trafik polisi ya da bir amirin, yerel idarecinin telefonu ile bir kışkırtma ve baskısıyla dolu bir direnişte geçirdi. Ramazana denk gelen direnişte bu durum pek çok işçi için daha zordu.
Son PETKİM sözleşmesinde patron şiddeti had safhaya çıkmış, PETKİM güvenlik amiri (Eski Azerbaycan ordusu mensubu olduğu da söyleniyor) tarafından, polisler panzerler eşliğinde fabrikaya alınmıştı. Eskilerin “Güneş çarığı çarık ayağı sıkar” kabilinden davranan amir, şiddeti açıkça gözler önünde sunmaktan çekinmiyordu.
Artık ara bulucu süreci bitmiş, PETKİM İK’si aracılığı ile süreci yöneten SOCAR patronu ara bulucuyu da hiçe saymış ve isteklerinin hiçbirinden vazgeçmediği gibi işçilerin alacak kısmına da bir gram daha koymadığı için aynı zamanda adalet terazisi devrilmişti. Polis zoru, kalemi kılıçtan keskin yapan yasa maddeleri olarak uygulanmıştı. İşçileri kapı önünden fabrika bahçesine alan, orada artık sadece kendileri duran sendikacılar ne zaman nasıl alınacaklarını beklerken en sonunda iri cüsseli polisler tarafından zorlanarak, yere yıkılarak götürülmüştü. PETKİM işçileri ise kendileri ile sürekli önünde oldukları ve araç giriş çıkışını durdurdukları kapı arasındaki tel örgütler arkasından su şişeleri atarak, ıslık ve yuh sesleriyle polisi protesto etmişlerdi.
İşçiler bu denli mücadele içinde iken TÜPRAŞ işçilerinden 15-20 kişilik bir grup sürekli takip etti, merak duyarak inceledi ve her an desteğe hazır olduklarını ifade etti. Şimdi o yaklaşık 20 kişilik grubun çoğu TÜPRAŞ’ta kader ortaklığının kendi payına düşen mücadelesini veriyor. TÜPRAŞ işçileri, PETKİM işçilerinin direnişinde, patron, polis, vali, bakanlık ablukasındayken direniş boyunca kitlesel ve coşkulu yürüyüşlerle dayanışma ve destek ziyaretleri yapmışlardı. Şimdi PETKİM ve Star işçileri sendikanın program ve planını takip ediyor. Güçlü aktörün başrol oyuncusunu takip ettiği gibi.
YASALAR HAK ARAMAYI SUÇ HALİNE GETİRİYOR, PATRONLARIN SUÇ İŞLEMESİNİ MEŞRULAŞTIRIYOR
TÜPRAŞ işçileri, mücadele ederken grev yasağının verdiği “suç” handikabının zorluklarını her sene daha ağır yaşıyor. Çünkü sadece SOCAR, kendisine tanınmış, bir nevi özerklik gibi görünen, ayrıcalıkların tapusu sayılan “stratejik endüstri belgesi”yle artık körfezin yeni sahibi olarak kurallar koyuyor. Kamu işletmeleri zamanında oluşan yasaları da yok sayan kurallar... Yıllar önce imzalanan MAİ ve MIGA anlaşmalarından bile daha keyfi.
Ayrıca milyarlarca lira tutan vergi ve yatırım muafiyetleri ile beraber tekel kârını da serbestçe götürmesi sağlanıyor.
Körfezin yeni sahibi her gün daha fazla şey istiyor. İşçiler her sözleşmede daha büyük saldırıyla karşılaşıyor ve bu daha fazla direnç gerektiriyor. İşçiler mücadele içinde topyekün bir birlik sağlama çabasıyla hareket ederken, bir taraftan da uzun süredir tartışma yürütüyor.
BÜTÜN İŞÇİLERİN MÜCADELESİ
Sorunlardan birisi PETKİM ve TÜPRAŞ işçilerinin kendi arasında ayrımcılık olmadan, birlik sağlayabilecek bir yapıya nasıl kavuşacağı. Bir diğer sorun, belki de ilk sorunun çözülmesinde atılacak önemli bir adım olan “Grev yasağı nasıl kaldırılır” sorunu. Kalkarsa nasıl bir mücadele oluşabilir. Zira işçiler etrafını dolanmakta ustalaşsa da, patronlar ortak hareket ederek her seferinde bu zoru güçlendiriyor ve bir süre sonra etrafında dolacak yer kalmıyor.
Ülkenin en büyük işletmesinde 4 bin 300 işçi en büyük patron ve KİPLAS gibi bir örgüte karşı hak hukuk ve adalet mücadelesi verirken aynı zamanda da sendikanın genel merkez seçimleri yapılıyor. Hemen bütün şube yönetimleri de bununla meşgul. Hem genel merkez seçimlerinde hem de işyerindeki temel mücadelede işçi sınıfının tarihsel deneyimlerinden, birikimden yararlanarak, küçük burjuva eğilimlere yer vermeden tartışmak gerekiyor. TÜPRAŞ işçileri başarabilir. TÜPRAŞ işçileri her seferinde daha da ilerleyerek mücadele ediyor. TÜPRAŞ ve PETKİM işçilerinin mücadelesi aynı zamanda bütün işçi sınıfının hem sorunlarını hem de daha ileriden çözüm yollarını barındırıyor.