13 Mayıs 2019 07:31

Homo sapiens: Belini doğrultamayanlar 

İki ayak üzerinde dik durma ve yürüme, bizlere ciddi kazanımlar sağladığı gibi bazı olumsuzlukları da beraberinde getirmiştir. 

Paylaş

Kaan BİÇİCİ  

Pangaltı Evrim Atölyesi 

Bipedalizm, primat takımı içerisinde sadece Hominidae (büyük insansı maymunlar) üyelerinde görülen, iki ayak üzerinde dik duruş ve yürüyüş hareketidir. Bu özelliğin kazanımıyla birlikte ellerin boş kalması, boş kalan ellerle alet yapımı ve daha sonrasında da “emeğin” rolüyle beraber insanın evriminde ne kadar önemli bir rolü olduğundan “İnsanın Evriminde Emeğin Rolü” başlıklı yazımızda bahsetmiştik. İki ayak üzerinde dik durma ve yürüme, bizlere ciddi kazanımlar sağladığı gibi bazı olumsuzlukları da beraberinde getirmiştir.  

OMURGAMIZ NE KADAR SAĞLAM? 

Bugün iki ayağımızın üzerinde rahat bir şekilde yürüyebiliyoruz fakat bunun için milyonlarca yıl geçmesi gerekti. Vücudumuzun bipedalizme hâlâ tam olarak uyum sağladığını söyleyemeyiz (belki de hiçbir zaman tam olarak sağlamayacak.) Omurgamızdaki sorunlar da bu tam uyum sağlanamamanın göstergelerinden biri.  

Omurilik kemiği 33 adet omur adı verilen kemiğin üst üste dizilmesi sonucu oluşur. Bu omurların arasında da 24 adet disk vardır ve bu diskler omurganın birbirine daha sıkı bağlanmasını ve esneklik kazanmasını sağlar. Omurganın taşıdığı yük, dik duruşla birlikte artmıştır. Bu nedenle de omurlar arasındaki diskler üstündeki baskı artmıştır. Yumuşak dokudan oluşan diskler bazen fıtıklaşarak dışarı çıkar ve sinir sıkışmalarına yol açar. 

Günümüzde de çocuklukta ağır sırt çantaları taşımayla başlayıp iş hayatında ve günlük hayatta da masa başında da yanlış oturma şekli yüzünden de sorunlar geliyor. İş saatlerinin esnek olmamasından, çalışanın egzersiz yapmak için kendine vakit ayıramamasından dolayı da ilerleyen zamanlarda omurga rahatsızlığı kaçınılmaz oluyor. 

DOĞUMDAKİ ZORLUKLAR 

Modern insan (Homo sapiens), vücut oranına göre en iri beyinlere sahip hayvan türlerinden birisi. Bu da diğer hayvanlara göre daha fazla bilişsel kapasiteye sahip olmamızı sağlıyor. Ancak büyük bir beyin enerji kullanımı açısından sorun yaratabildiği gibi doğumda da sorun olabiliyor. Doğum sırasında zorluklar, doğada oldukça nadir gözlemlenir. Atalarımızda da bipedalizme uyum sağlama sürecinde birçok çocuk ve anne doğum sırasında hayatını kaybetti. Leğen kemiği (pelvis) boşluğu daha geniş olan kadınların daha kolay doğum yapabilmesiyle leğen kemiği geniş olanların sayısı zamanla arttı. Daha fazla genişleyecek leğen kemiği yürümekte zorluk yaşatabilirdi.  

Kadın pelvisi, erkek pelvisine göre daha geniştir ancak bazı kadınların pelvisi genetik özellikleri nedeniyle doğum için yeterince geniş olmayabilir. Bu durumda bebek doğum kanalından çıkamayıp ölebilir. Günümüzde sezaryen yöntemiyle bu sorundan muzdarip kişiler can kaybı olmadan doğum yapabiliyor. Maalesef atalarımız için durum farklıydı. Doğumdaki bu sorundan ötürü bebekler küçük bir beyinle doğuyor ve beynin büyüyüp gelişmesi yıllarca sürüyor.  

HEPİMİZ ERKEN DOĞUYORUZ 

Yeni doğmuş bir insansı maymun 200 santimetreküp hacminde (yetişkin bir insansı maymununkinin yaklaşık yarısı) bir beyine sahipken, modern insan (Homo sapiens) yavrusu 385 santimetreküp  beyin hacmiyle (yetişkin bir insanın ortalama 1350 santimetreküp) yaklaşık dörtte biridir. Böylece tüm modern insan bebekleri, büyük beyin boyutları ve iki ayaklılığın getirdiği sınırlamaların bir sonucu olarak aslında “prematüre” doğarlar.  

Yeni doğan bebeğinin tümüyle yardıma muhtaç oluşu primatların diğer türleriyle karşılaştırıldığında çok açık görülebilir. İnsansı maymunlarda hızlı büyüme kısa sürede fiziksel rekabete yol açarken insanlarda; çocuklarla yetişkinler arasındaki vücut ebatlarının farklılığı çocuğun ihtiyardan öğrendiği bir öğretmen-öğrenci ilişkisini kurmaya yardım eder. Savunmasız küçük çocuklara bakıldığı ve daha büyük çocukların eğitildiği toplumsa çevre, insansı maymunlardan daha çok insanlara özgüdür. 

USAİN BOLT DA ASLINDA YAVAŞ 

İnsanlar koşarken dengesini korumakta zorlanır ve rahat bir şekilde ani dönüş yapamazlar. Ufak bir engel bile hızla koşan bir insanın yere düşmesine sebep olabilir. Genlerimizin neredeyse %99 ortak olduğu şempanzelerde bile durum bundan çok farklıdır. Bizden iki kat daha fazla hızla koşabilirler.  

Yavaş koşmayla birlikte insan aynı zamanda kas gücü bakımından da zayıf bir primattır. Bipedalizme uyum sürecinde, ağaçlardaki yaşama olan anatomik uyumumuzu zamanla kaybettik ve hantal bir hale geldik. Bu yüzden dört ayaklı kuzenlerimiz bizden daha çeviklerdir. Bu yüzden daha kolay avlanabiliyorlardı. Avlanmakta zorlanan insanın hayatta kalmasının yegane yolu, zaten kıt olan besin kaynaklarından kolektif bir tarzda yararlanmak için oldukça iyi bir şekilde örgütlenmiş ve iş birliği yapan bir topluluk oluşturmaktı. Bir yandan da aslında insan toplumunun başlangıcını da getirmiş oldu.  

ÇAYDANLIKLARIN VE EKLEMLERİMİZİN ORTAK NOKTASI: KİREÇLENME 

Eklemlerin arasında bulunan kıkırdak dokuda meydana gelen hasar sonucunda osteoartrit (kireçlenme) ortaya çıkar. Eklemlere aşırı güç uygulama, yaşın ilerlemesiyle eklemlerdeki hasarın artması, fazla kilo gibi sebepler de osteoartrit riskini önemli düzeyde arttırır. Kireçlenmenin en çok görüldüğü bölge ise iki ayak üzerinde yürüdüğümüz için vücudumuzun yükünü taşıyan diz ve kalça eklemlerinde görülür. Kireçlenmeye binlerce yıl önce yaşamış insanların fosillerinde de rastlanmaktadır. 

KAYNAKÇA 

Tamer Kaya. İçimizdeki İzleriyle Yaşam, Evrim ve Biz, 2015, Alfa Yayınları 

Daniel E. Lieberman. İnsan Vücudunun Öyküsü, 2017, Say Yayınları 

{{375495}}

ÖNCEKİ HABER

İHD: Gözaltına alınanlar derhal serbest bırakılmalı

SONRAKİ HABER

Bakan Soylu'dan bireysel silahlanma ve ruhsatsız silah sorusuna yanıt

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa