24 Haziran 2019 00:20

İHA yorumları: ABD İran’a karşı ilk raundu kaybetti

Petrol sevkiyatı bakımından dünyanın en kritik noktalarından biri olan Hürmüz Boğazı ısınmaya devam ediyor. Ali Karataş ve Yusuf Ertaş, Arap basınındaki yorumları derledi.

Donald Trump/Beyaz Saray | Kolaj: Evrensel

Paylaş

Petrol sevkiyatı bakımından dünyanın en kritik noktalarından biri olan Hürmüz Boğazı ısınmaya devam ediyor. ABD ile İran arasında gerginliği daha da tırmandıran olay, bir ABD insansız casus uçağının düşürülmesi oldu.

Kısa bir hatırlatma yapacak olursak; ABD ile İran arasında ki gerilim Trump’ın İran ile yapılan nükleer anlaşmadan Mayıs 2018’de tek taraflı olarak çekildiğini açıklamasıyla başladı. Yakın zamanda gerçekleşen tanker sabotajlarından sonra bu sefer gerginliğin konusu ABD’ye ait bir insansız uçağın (İHA) düşürülmesi. 

Arap dünyasının tanınmış yazarı Abdulbari Atwan, ABD’nin İHA’yı zaten gergin olan bölgeye göndermesini “büyük bir hata” olarak nitelendirdi. Atwan, “Eğer İranlılar casus uçağı düşürerek büyük bir hata yaptılarsa, Amerikalılar da ‘tankerlere ve ABD müttefiki savunma sistemlerine yapılan saldırılarla kaynayan böylesi bir alana’ bu uçağı göndererek ve İran’ın tepkisini hesaba katmayarak daha büyük bir hata yaptılar” dedi. Atwan, İran’ın her türlü müdahaleye karşı hazırlıklı olduğunu da yazdı. Aynı konuyu işlediği bir diğer makalesinde de uçağın el yapımı bir füzeyle düşürülmesinin ABD’ye ilk raundu kaybettirdiği yorumunda bulundu.

DENGE İRAN’DAN YANA DÖNDÜ

Al Kuds al Arabi gazetesi konuyu değerlendirdiği başyazısında, Basra Körfezinde yaşanabilecekleri maden patlamasına benzetti. “İran ve Amerika: Maden patlarsa ne olacak?​” başlıklı yazıda, iki ülke arasındaki dengenin İHA’nın düşürülmesiyle İran’dan yana ağır basmaya başladığı ifade edildi. Makalede İran’ın bölgede sahip olduğu kapasite ile ilgili olarak “Trump’ın saldırısına İranlılar hazırdı. Amerika’nın gerginliği tırmandırmasına karşı hem Hürmüz Boğazı hem de Arap (Basra) Körfezi’nde ve Güney Lübnan’da planları mevcut.  Husiler’in Suudi havalimanlarına ve askeri üslere saldırmaya devam etmeleri İran’ın sahip olduğu ve henüz kullanmadığı birçok imkanın sadece ikisini kullandığını gösteriyor” denildi.

SUDAN’DA YENİ MÜZAKEREYE DOĞRU

Ömer Beşir’in devrilmesinden sonra askeri cuntanın yönetime el koyduğu ve halkın demokratik sivil bir yönetim istediği Sudan’da yeni gelişmeler var. Halk hareketine önderlik yapan Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri (ÖDBG), Etiyopya’nın girişimiyle gündeme gelen yönetimin 7 + 7 + 1 formülüne göre oluşmasını kabul etme eğiliminde. Sudan Akhbar haber sitesinde yer alan habere göre, ÖDBG sözcülerinden Ömer el-Dakir, liderlerin çoğunun öneriyi kabul ettiğini söyledi.

Haberde, ÖDBG’nin önde gelen bir kaynağı tarafından yapılan açıklamada, girişimin Egemenlik Konseyi’nde 7 sandalyenin sivillere, 7 sandalyenin Askeri Konseye ve 1 sandalyenin tarafların oy birliği ile seçeceği ulusal sivil şahsiyete verilmesini önerdiğini söyledi.

Ordunun yönetimi devraldığı Sudan’da, halk hareketinin talebi olan hükümetin sivil bir otoriteye devredilmesi konusunda başka Arap ülkelerinde olanların bir tekrarının olabileceğine dair artan bir korku var.

CEZAYİR HALK HAREKETİNDE 18’İNCİ CUMA

Cezayir’de yayınlanan Elkhabar gazetesinde Cezayir halk hareketinin 18. cumasında Kahire’de mahkeme salonunda yaşamını yitiren Devrik Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi için gıyabi cenaze namazı kılınmasının dikkat çektiğini yazdı. Haberde ülke genelinde yapılan gösterilerin, Mursi için gıyabi cenaze namazı kılınarak başlandığı belirtildi.

18. cuma yürüyüşüne katılan katılımcılar, Buteflika rejiminin kalıntılarının temizlenmesi için çağrıda bulundular. Protestocular, “Cezayirliler Kardeştir”, “Buteflika kalıntıları ile uzlaşmaya hayır”, “Yalnız Halk için Egemenlik” gibi sloganlar attılar.

İRAN, UÇAĞI DÜŞÜREREK HATA MI YAPTI?

Abdulbari ATWAN
Rai al Youm

Geçtiğimiz perşembe günü Hürmüz Boğazı’nda İran’ın karadan havaya füzeyle insansız uçağı düşürmesi, İran ve ABD arasında her zamankinden daha fazla “sınırlı ya da geniş” bir askeri çatışma olasılığını ortaya koydu.

ABD Başkanı Donald Trump, olayı “büyük bir hata” olarak nitelendirerek ve istemeden olabileceğini öne sürerek, böyle bir çatışmadan uzak durmaya çalıştı. Bu gelişme, birkaç dakika içinde dünya piyasalarında petrol fiyatlarının altmış doları geçmesine neden oldu. Aynı zamanda Tahran’ı da “silahlı kuvvetlerini azami alarma” geçirmesi için harekete geçirdi.

ABD’NİN BÜYÜK HATASI

Eğer İranlılar casus uçağı düşürerek büyük bir hata yaptılarsa, Amerikalılar da “tankerlere ve ABD müttefiki savunma sis-temlerine yapılan saldırılarla kaynayan böylesi bir alana” bu uçağı göndererek ve İran’ın tepkisini hesaba katmayarak daha büyük bir hata yaptılar.

İran Devrim Muhafızları Komutanı Hüseyin Süleyman’ın ani tepkisi; “Hangi kaynaktan olursa olsun, ülkenin egemenliğinin ihlallerine” karşı koyacağına söz vermek oldu.

İRAN İLE SURİYE AYNI YER DEĞİL!

ABD komutanları, “insansız uçağın kendi hava sahasında bulunduğu” konusunda ısrar eden İranlıların, Suriye’deki kuvvetlerine yönelik tekrarlanan İsrail saldırılarına misilleme yapmaktan kaçındıkları gibi, buna karşı koymayacaklarını düşündüler. Belki de uçak, İran’ın tepkisini test etmek için gönderildi. Veya belki de kasıtlı bir provokasyon oldu ve Amerikalılar savaşa bahane yaratmak için vurulmasını istedi. Bunların hepsi olasılıklar.

Durum ne olursa olsun, Tahran’ın gözünde, egemen olduğu Hürmüzgan eyaleti hava sahasının ihlal edilmesi ile Suriye’nin egemen olduğu ve İran’ın güçlerinin sadece ikincil bir destek rolü oynadığı Humus, Hama veya Lazkiye’de İran hedeflerinin vurulması arasında büyük bir fark var. Bu bir öncelik sırası.

İRAN ZATEN HAZIRLIKLI

Ancak Amerikan ya da İsrailli olsun, İran toprakları, suları ya da hava sahasına karşı herhangi bir ihlale karşı koymak için aylar öncesinden alınan karar doğrultusunda, uçağı düşürmesinin zor olmadığı açıktır. Başka bir deyişle, parmak zaten böyle bir saldırı beklentisiyle tetikteydi.

Trump’ın bu küçük düşürmeyi “Hafife almaması ve sert bir misilleme emri vermesi” beklenebilir. Perşembe günü nasıl cevap vereceğini soran gazetecileri “Öğreneceksiniz” diye yanıtladı. ABD’nin misillemesi, İran askeri veya deniz hedeflerine hava veya füze saldırısı şeklinde gelebilir. Ancak en önemli soru, Tahran’ın sırasıyla nasıl tepki vereceğidir. Darbe alıp ve durumu yumuşatmaya yönelik uluslararası çabalarla mı meşgul olacak, yoksa ABD’nin Körfez’deki savaş gemilerini veya üslerini hedef almak gibi daha sert bir karşılık mı verecek?

İRAN TESLİM OLMA HAVASINDA DEĞİL

Birileri sadece spekülasyon yapabilir, ancak İran yönetiminin teslim olma havasında olmadığı son olaylardan açıkça anlaşılıyor. Arabulucular, İran’ın, ABD yaptırımları kaldırmadığı ve mevcut yüksek gerilimli atmosferde aşırı derecede etkilenmiş görünen nükleer anlaşmayı yeniden uygulama vaadini vermediği sürece geri adım atma olasılığını düşük görüyor.

İsrail ve ABD’nin Körfez’deki müttefikleri, kendi adlarına İran’a karşı bir savaşa sürüklemek için Trump’ın aptallığından ya-rarlanıyorlar. İranlılar, böyle bir savaşın ABD ve aynı zamanda müttefikleri için ağır bir bedele mal olacağı konusunda onu etkilemeye çalışıyorlar. Hizbullah Lideri Hasan Nasrallah, herhangi bir savaşın İran’la sınırlı kalmayacağı ve tüm bölgeyi alevlendireceği konusunda uyardı.

Doğrudan ABD saldırısı olmasa bile, İranlılar, Trump’ın ambargosu ve petrol ihracatını durdurması ile sadece arkalarına yaslanarak teslim olmayı ve aç kalmayı beklemeyecekler. Bu ABD başkanının anlamadığı başka bir şeydir. Ve ülkesinin kuvvetlerine, savaş gemilerine, üslerine ve müttefiklerinin şehirlerine, havaalanlarına, güç ve tuzdan arındırma tesislerine karşı misillemelerinin derecesini görene kadar asla anlayamayacaktır.

İRAN VE AMERİKA: MADEN PATLARSA NE OLACAK?

Al Kuds al Arabi
Başyazı

Tüm dünyada ABD Başkanı Donald Trump politikada “ticari” bir doktrin uyguluyor. Çin’i ekonomik yaptırımlara tabi tutuyor, Pekin de benzer yaptırımlarla cevap veriyor. Filistin’de, iki devletli çözümü desteklemek için ülkesinin katkısını geri çekiyor. Arap müttefiklerini Filistin davasını Filistinlilerden almaları için görevlendiriyor ve bunu “Yüzyılın Anlaşması” olarak adlandırıyor. İran’da teslim olması beklentisiyle uygulanan ekonomik yaptırımları sıkılaştırıyor. Bütün bunları yaparken Trump; yerçekimi, fizik ve politika yasalarından kurtulmak istiyor; çünkü “her etkinin bir tepkisi” vardır.

ABD ile İran arasındaki gerilimleri ölçmek için bir terazi varsa; bu terazide geçen hafta Tahran’ın MQ-4A Global Hawk insansız uçağını düşürmesiyle İran’ın ağırlığının arttığı kesin. Karşılık verme beklentilerin aksine ABD başkanının de-diği gibi, Tahran’a yapılacak misilleme saldırısı, “başlamasından 10 dakika önce” durdurdu.

Öte yandan, benzer bir şekilde İran; “Oyunun iplerini tuttuğunu ve yapabileceklerinin sınırlarının farkında olduğunu” ilan etmek istiyor. Tahran, hava sahasını ihlal eden uçağı düşürdüğünü söyledi. 35 Amerikan askerini taşıyan diğer bir askeri uçağı düşürebilirdi. İran, tankerlere yapılan son saldırının sorumluluğunu üstlenmedi. Ancak, birkaç İran donanma personeli, çekilen videolarda, iki taşıyıcıdan birinin gövdesindeki bir mayını söküyorlardı. Bu doğruysa tankerleri batırma senaryolarına hazırlar.

Trump’ın saldırısına İranlılar hazırdı.  Amerika’nın gerginliği tırmandırmasına karşı hem Hürmüz Boğazı hem de Arap Körfezi’nde ve Güney Lübnan’da planları mevcut. Husiler’in Suudi havalimanlarına ve askeri üslere saldırmaya devam etmeleri İran’ın sahip olduğu ve henüz kullanmadığı birçok imkanın sadece ikisini kullandığını gösteriyor.

İran’ın; “Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen’deki nüfuzu dahil olmak üzere” sahip olduğu kartları kullanmak istemediği açık. Bu büyük İran etkisi, Tahran’a önemli tehdit ve manevra kabiliyeti için kayda değer kapasite vermektedir.

Belki de Amerikan başkanının karakterini doğru okudular. Takipçilerinin “kaslı adam” tanımlamalarına uymuyor. Trump daha ziyade masrafları ödemeden kârını alan “anlaşmalar” adamıdır. Suudi Arabistan ile bu fırsatları gerçekleştirmesi mümkün ise de İranlılarla bunu yapması mümkün değildir.

Şüphesiz iki taraf da savaş istemiyor. Lakin bu durum “savaşın şartları mevcut değil” dememizi gerektirmiyor. Durum “kimsenin ne zaman patlayacağını bilmediği bir maden”e benziyor. Gerçekleşmesi muhtemel patlama, savaş vaizlerinin hesaplarıyla eşleşmeyen Arap bölgesinin bilinmeyen hangi değişiklikleri saklıyor?

ÖNCEKİ HABER

Aracılar, karaborsacılar, fidyeciler: Suriye’nin distopik iş hayatında bir gezi

SONRAKİ HABER

Binali Yıldırım yenilgiyi kabullendi, Ekrem İmamoğlu'yu tebrik etti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa