28 Haziran 2019 00:30

"Ekonomi, ötekileştirici dil ve YSK kararı seçim sonucunu belirledi"

Siyaset Bilimci Nezih Onur Kuru İstanbul seçimini değerlendirdi: Ekonomideki olumsuzluk, ötekileştirici dil ve YSK kararı sonucu belirledi.

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Şerif KARATAŞ
İstanbul 

Yüksek Seçim Kurulu (YSK) AKP ve MHP’nin itirazıyla 31 Mart’taki İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini iptal ederek, seçimin yenilenmesine karar verdi. 23 Haziran’da yenilenen seçimi CHP’li Ekrem İmamoğlu, bu kez büyük farkla kazandı. İmamoğlu’nun seçimi büyük farkla kazanmasının tartışması sürüyor. Seçim sonuçlarını veriler üzerinden yorumlayan Koç Üniversitesi Doktora Araştırmacısı ve Siyaset Bilimci Nezih Onur Kuru, ekonomik faktörlerin üzerine YSK kararının yarattığı kaygı ve öfkenin Yıldırım’ın oy kaybetmesine neden olduğuna vurgu yaptı. Ayrıca “Pontus” söyleminin de Yıldırım’a oy kaybettirdiğini belirten Kuru, yerel seçim kampanyası sürecinde kendini dışlanmış hisseden Kürtler arasında referandumda hayır oyu kullanmayanların da İmamoğlu’na destek verdiğini ifade etti.

AKP ve MHP’nin itirazı ile İstanbul’da Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini tek başına iptal eden YSK, seçimin yenilenmesine karar verdi. 31 Mart’ta seçimi kazanan İmamoğlu’nun, 23 Haziran’da yenilenen seçimi büyük farkla kazanmasını nasıl açıklayabilirsiniz?

Ekonominin seçmen gözünde düzelme sinyali vermemesi, YSK kararı ve etnik kimlikler üzerinden gerçekleşen hamasi kampanya süreci, Yıldırım’ın oyunu düşürdü. 31 Mart’ın aksine tanınırlığı zirveye ulaşan İmamoğlu, YSK kararına yönelik tepkiyle birlikte 31 Mart’ta sandığa gitmeyen muhalifleri yoğun bir şekilde sandığa götürmeyi başardı. İmamoğlu söz konusu hamasi kampanyanın sonucunda Kürt ve Karadenizlilerden gelen tepki oylarıyla 4 milyon 750 bine yaklaştı. Ayrıca İmamoğlu’nun anketlerde önde gözükmesi kararsız ve partisiz seçmeni de yanına çekince fark 9 puanı geçti. Böylece İmamoğlu, YSK kararı sonrasında referandumun hayır oyları seviyesine ulaşan potansiyelini aşmış oldu.

31 Mart’ta ekonomik nedenlerden ötürü Binali Yıldırım’a destek 4 milyon 156 binde kalmıştı. 24 Haziran 2018’de AK Parti ve MHP’nin toplam oy sayısının 4 milyon 635 bin olduğunu göz önünde bulundurunca, ekonomideki olumsuzlukların zaten mart seçiminde iktidar oylarını 500 bine yakın gerilettiği anlaşılıyor. 23 Haziran’a gidilirken de bu olumsuzluklar düzelmedi. Son bir yılda enflasyonun yüzde 50, işsizliğin yüzde 40 yükseldiği, tüketici güven endeksinin yüzde 20 gerilediği şartlarda seçime gidildi. Ekonomik faktörlerin üzerine YSK kararının yarattığı kaygı ve öfke de eklenince Yıldırım’ın oy kaybı devam etti. Ayrıca mahalle bazlı oy geçişi analizine göre Yıldırım’ın 31 Mart’ta CHP ve diğer muhalefet partilere kırgın olan veya CHP’li belediyelerin yerel yönetiminden memnun olmayan en az 50 bin muhalif seçmenin desteğini aldığını tahmin ediyoruz. YSK kararıyla birlikte bu seçmenler muhtemelen İmamoğlu’nu tercih edince Yıldırım’ın oyu 3 milyon 935 bine kadar geriledi.

Sandık ve mahalle bazlı Yıldırım’a 31 Mart’ta oy veren 4 milyon 156 bin seçmenden 125 bini 23 Haziran’da İmamoğlu’na oy vermiş. 146 bini sandığa gitmemiş. Yıldırım 31 Mart’ta oy kullanmayan 2 milyon seçmenden 20 bin, 224 bin Saadet ve diğer parti seçmeninden 30 bin destek bulabilmiş.

İmamoğlu sandığa gitmeyenlerden 390 bin destek almış (Yıldırım’ın 19 katı). Saadet ve diğer parti seçmenlerinde İmamoğlu’na oy veren sayısı 91 bin (Yıldırım’ın 3 katı). Yıldırım seçmeninden 125 bin kişi İmamoğlu’na yönelmiş.

İMAMOĞLU HAYIR POTANSİYELİNİ AŞTI

23 Haziran seçiminde AKP’nin 31 Mart’ta kazandığı ilçelerin önemli bir kesiminde İmamoğlu oylarını artırarak birinci oldu, diğer ilçelerde ise 31 Mart’a oranla oy oranını artırdığını görüyoruz. İmamoğlu’nun özellikle AKP’nin ‘kalesi’ olarak bilinen ilçelerde oylarının artmasına ilişkin değerlendirmeniz nedir?

İmamoğlu’nun referandumdaki hayır oylarına ulaşabilecek potansiyeli sandığa yansıttığını dile getirmiştik. İmamoğlu’nun kayıtlı seçmende elde ettiği oy oranını hayır oy oranıyla kıyasladığımızda bu potansiyele hangi ilçelerde ulaşıp ulaşmadığını anlamış oluyoruz.

İmamoğlu ortalama gelirin daha düşük olduğu ilçelerde referandum potansiyelinin yüzde 100’ünden fazla oy oranına ulaşmış. Ekonominin etkisi bu noktada akla gelen ilk etken. İkinci etken ise yerel seçim kampanya sürecinde kendini dışlanmış hisseden Kürtler arasında referandumda hayır oyu kullanmayanlardan gelen İmamoğlu desteği. Kürtlerin daha az muhalif olduğu Arnavutköy, Esenler ve Sultanbeyli’de gelen yüksek başarı bu çıkarımı destekliyor. Ayrıca Pontus krizinin yarattığı tepkiyle birlikte değerlendirildiğinde, Karadenizli nüfusunun yüksek olduğu Tuzla, Beykoz, Ümraniye, Çekmeköy ve Kağıthane gibi ilçelerde İmamoğlu’un hayır potansiyelini aşması da dikkat çekiyor.

BELEDİYE KAYNAKLARI ETKİN VE ŞEFFAF BİR BİÇİMDE KULLANILMALI 

31 Mart ila 23 Haziran’da iktidar blokunun bu kadar oy kaybı yaşamasının sınıfsal değerlendirmesini yapacak olursanız, neler belirtebilirsiniz? Buna bağlı olarak, muhalefet yakaladığı bu başarıyı nasıl devam ettirebilir?

İmamoğlu’nun kent yoksullarının yoğunlaştığı ilçelerde referanduma ve önceki seçimlere kıyasla muhalefetin ortaya koyduğu en başarılı performansı sergilemesi önemli. Bununla birlikte bu ilçelerde muhalif olmayan seçmenlerden gelen desteğin kitlesel değil kısmi olduğu unutulmamalı. Yine de ortalama gelirin düşmesiyle birlikte İmamoğlu’nun hayır oyu potansiyeline ulaşmakta daha başarılı olması, İmamoğlu’nun gelecekte düşük gelirli ilçelerde yaşayan seçmenler arasında desteğini artırabileceğine yönelik bir işaret. 

İmamoğlu kampanya sürecinde tüm bireylerin eşit vatandaşlar olduğunu ve kaliteli bir kent yaşamı sürmeyi hak ettiğini vurguladı. Pastanın adil bir şekilde bölüşülmesi gerektiğini ifade eden İmamoğlu, belediye kaynaklarını şeffaf ve etkin bir biçimde kullanacağını en yalın haliyle seçmene iletmek için “israf düzeni”ne son vereceği mesajını öne çıkardı. Ayrıca kadınlar, çocuklar, öğrenciler ve yaşlılar gibi dezavantajlı gruplar için birtakım vaatlerde bulundu. Samimi ve halka yakın bir imaj çizen İmamoğlu, bu gruplara ulaşabilmiş gözüküyor. 

İmamoğlu şeffaf ve hesap verilebilir bir yönetim şekliyle halka yakın imajını koruyabilir ve vaatlerini hayata geçirerek “israf düzeninin” yerini eşit vatandaşlığa dayalı adil bölüşüm ilkesinin aldığını kanıtlayabilir. Daha somut olarak, taşeron sistemine dayalı çalışma düzenini değiştirebilir. Kadınları ve gençleri çalışma hayatına daha çok katacak girişimlerde bulunabilir. Enflasyonunun etkisini en aza indirmek için süt ve sebze gibi temel gıda ürünlerinin en ucuz şekilde halka ulaştırılmasını sağlayabilir. Belediye kaynaklarını en etkin ve şeffaf bir biçimde kullanmak, bu hamleleri en ucuz maliyetle gerçekleştirmek için anahtar bir rol oynuyor.

ÖNCEKİ HABER

Aileler 10 Ekim anıtına yapılan saygısızlığa tepki gösterdi

SONRAKİ HABER

HDP'li Dilan Ablay ve ailesi polis baskınıyla gözaltına alındı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa