Mülteci ve Türkiyeli işçiler: Aynı dili konuşmasam da aynı duyguları yaşıyorum
Esenyurt'ta metal sektöründe çalışan iki Suriyeli ve bir Türkiyeli işçiyle bir araya gelip Valiliğin Suriyeli mülteciler kararını ve yaşadıkları zorlukları konuştuk.
İLGİLİ HABERLER
Suriye'de "güvenli bölge" anlaşmazlığı | Dışişleri: Tek başımıza oluşturacağız
Kerestecioğlu: Suriyeliler zorla belge imzalatılarak geri gönderiliyor
20 günde 12 bin göçmen ve mülteci İstanbul'dan gönderildi
Eren ERGİNE
İstanbul
Valilik İstanbul’da kaydı olmayan Suriyeli mülteciler için kayıtlı olduğu illere dönmesi için 20 Ağustos’a kadar süre verdi. İstanbul’da kaydı olmayan mülteciler kayıtlı olduğu illere zorla gönderilirken kaydı olmayanlar ise sınır dışı ediliyor. “Düzensiz göçle mücadele adı altında başlatılan bu süreç toplumun değişik kesimlerince tartışılıyor.
Esenyurt’ta metal sektöründe çalışan iki Suriyeli işçiyle bir araya geldik. Çalıştıkları işyerinde yaşadıkları sıkıntılar ve son dönemde mültecilerin geri gönderilmesini konuştuk. Duygu kırıklığı yaşayan Suriyeli mülteciler diken üstünde yaşadıklarını belirtiyor. 3 yıl önce savaştan kaçarak Şam’dan İstanbul’a gelen Muhammed Mustafa’nın “5 aydır işten eve evden işe gidiyorum, evim sahile yakın olmasına rağmen insanlar bizden rahatsız olmasın diye sahile bile inmiyorum’’ sözü de yaşanan tabloyu gözler önüne seriyor. Türk İşçi Mekin Demir ise “Suriyelilerle aynı dili konuşmasam da aynı duyguları yaşıyorum” diyor.
İŞ KAZASI RAPORUNU BİLE TUTMADILAR!
Ali ve Muhammed Mustafa akrabalar. Esenyurt’ta metal sektöründe (hırdavat) çalışıyorlar. Aylık maaşları 1700 lira. Mesaiye kalmaları durumunda saat ücretleri sadece 6.5 lira. Çoğu zaman cumartesi ve pazarları da çalışıyorlar. Eğer mesai olmazsa Muhammed iş çıkışı yük ve eşya taşımak için başka işlere koyuluyor. Gece yarılarına kadar çalışıyorlar, sırtlarında tonlarca yük.
Çalıştıkları yerde iş kazaları oldukça fazla, Muhammed Mustafa’nın kardeşi Mahmut da ağabeyiyle aynı yerde çalışıyormuş 1 yıl öncesine kadar. İş kazası geçirince yatalak kalmış, tedavisi devam ediyor. Transpaletle ürünlerin arasında kalan Mahmut’un iş kazası raporu dahi tutulmamış. “Cehennemi andırıyor çalıştığımız yer” diyor Muhammed. Ali devam ediyor: “Bir gün işe gitmesek iki günlük paramızı kesiyorlar, çocuk hasta ya da anne hasta dediğimizde defolun gidin çalışmayın o zaman.”
2 AİLE 11 KİŞİ AYNI EVDE KALIYORUZ!
“Suriyeliler çok güzel yaşıyor”, “Kafelerde nargile içiyorlar, sahillerde geziyorlar” sözleri de anlamsız geliyor Mustafa’ya. Gerçek hayat dökülüyor dilinden: “1100 lira kira veriyoruz. 2 aile 11 kişi aynı evde kalıyoruz. Sadece ağabeyimle ben çalışıyorum. Toplam aylık 3 bin 100 lira para geçiyor elimize: 1100 lira kira, 1500 lira en az mutfak masrafı, 400 lira faturalar; kalan 100 lira ile ne yapılır? 3 tane çocuğum var, biri 7 aylık, ona 3 aydır süt alamıyorum. Bezi bitiyor para olmadığı için kumaştan bez yapıyoruz. Diğer çocuklar ‘Baba bizi dışarı çıkar parka gidelim’ diyorlar. Bir şey isterler diye onları dışarı çıkaramıyorum...”
Ödenmeyen 12 adet fatura borcunu gösteren Muhammed Mustafa “Türkiye’de aldığımız maaş sadece kira ve faturalara yetiyor, bu mu güzel yaşamak?” diye de sormadan edemiyor.
"ÇOCUKLARI SAVAŞIN İÇİNE NASIL SOKALIM?"
“Suriyeliler geri gitsin” sözlerini de hatırlatan Muhammed, beş parmağın beşinin aynı olmadığını söylüyor. “Gideceğiz elbette” diye sitem eden Muhammed Mustafa şöyle devam ediyor: “Şimdi nereye gidelim, o çocukları savaşın içine nasıl sokalım? Savaş bitince gideceğim, Şam’da evim var, ailem var, çalışma koşulları çok daha iyi, burada bu koşullarda yaşayamayız.”
İstanbul’dan kayıtlı olduğu Bursa’ya gönderilecek olan Ali ise kara kara düşünüyor. İyi kötü İstanbul’da bir düzen kurmuş eşi ve çocuklarıyla. “Oraya gidersem iş bulabilir miyim, tek başıma kirayı ödeyebilir miyim, hiç bilmediğim bir yere gitmek beni kaygılandırıyor” diyor. O nedenle eşi ve çocuklarını şimdilik İstanbul’da bırakacak. Eğer iş bulup bir ev tutarsa o zaman ailesini de yanına alacağını ifade ediyor.
SAVAŞ BAŞLAR BAŞLAMAZ İKRAMİYELER KALDIRILDI
3 yıldır Muhammed Mustafa ve Ali ile aynı işyerinde çalışan Mekin Demir ise patronların mültecileri ucuz iş gücü olarak kullandığını söylüyor. “Suriyeliler gelmeden önce bayramlarda ve yeni yılda ikramiyelerimiz vardı” diyen Demir sözlerine şöyle devam ediyor: “Savaş başlar başlamaz ikramiyeler kaldırıldı. Mülteciler bizim fabrikaya getirilip düşük maaşla çalıştırılmaya başlandı. Türkiye vatandaşı olanlar üzerinde çok baskı kurdular. Ve halen bu baskı devam ediyor, çünkü tazminat almadan işten gitmeleri isteniyor. Onların yerine de sigortasız, güvencesiz düşük maaşla Suriyeliler, Afganlar, Türkmenler alınıyor. Bu durum Suriyeli düşmanlığını körüklüyor. Suriyeler geldiğinde biz asgari ücrete çalışırken onlar asgari ücretin çok çok altında çalışıyorlardı. Haftanın her günü çalışma vardı, gece yarılarına kadar. İnsanlar 00.00’da evine gidip yatıyorlardı sabah 08.00’de tekrar iş başı yapıyorlardı. Şimdi de koşullar çok değişmedi. 30 kişinin çalıştığı yerde 4 sigortalı işçi var, diğerleri Afgan ve Suriyeliler.”
"BİR İŞÇİ OLARAK MÜLTECİLERE KARŞI DEĞİLİM"
Suriyeli mültecilerin yaşadığı sıkıntıları gören, çalışma koşullarına şahitlik eden Türk İşçi Mekin Demir, zamanla aslı suçlunun patron ve iktidar olduğunu anlamış. Mültecilere bakışı da değişmiş. “Suriyelilerin bu şekilde kayıt dışı çalıştırılmasını istemiyorum” diyen Demir, ‘‘Bir çalışma yasası çıkarılarak mültecilerin çalışma koşulları düzeltilmeli. Bizler ne kadar maaş alıyorsak onların da aynı parayı almasını istiyorum. Bir işçi olarak mültecilere karşı değilim, düşük ücrete sigortasız çalıştırılmalarına karşıyım. Ben asgari ücret alıyorum, onlar yarısını alıyor. Benim kiram 600 lira Suriyeli kardeşimin kirası 1100 lira. Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguyu paylaşanlar anlaşırlar. Ben bugün Suriyelilerle aynı dili konuşmuyorum ama aynı duyguları yaşıyorum’’ diyor.
Evrensel'i Takip Et