04 Kasım 2019 09:09

Sinema eleştirmenleri: Altın Portakal tarihi tartışmalarla doludur

Sinema eleştirmenleri bu yıl 56'ncısı düzenlenen Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde yaşananları Evrensel'e değerlendirdi.

Fotoğraf: DHA

Paylaş

İsmail AFACAN
İstanbul 

Antalya Altın Portakal Film Festivali sona erdi ama tartışmaları devam ediyor. Bu tartışmaların temelinde “Bozkır” filmine verilen ödüller, Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’ndaki finalist yapımların vasatlığı, Jüri Başkanı Zeki Demirkubuz’un törende yaptığı konuşma ve ödüllendirmede kural hatası yapıldığı iddiası yer alıyor. 

Altın Portakal’ı yakından takip eden sinema eleştirmenleri Uğur Vardan, Banu Bozdemir ve Güney Birtek yaşananları Evrensel'e değerlendirdi. Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması Jürisinin kararlarının herkesi şaşırttığını dile getiren eleştirmenler Bozkır filminin Zeki Demirkubuz’un bahsettiği gibi güçlü bir yapıt olmadığını vurguladı. 


"DOKUZ FİLM NEREDEYSE YOK SAYILDI" 

Banu Bozdemir: Bu sene Altın Portakal’da ‘Öze Dönüş’ bakış açısıyla yerli filmler yarıştı ve Zeki Demirbuz’un öncülük ettiği ana jüri Ali Özel imzalı Bozkır filmini ödüllere boğdu. Bu durumda altta kalan diğer filmlerin kimyasına bakmak lazım tabii. Festivallerimizde genelde ortalama beğeni düzeyine hitap edecek filmler yarışır ve jüri bu ortalama filmler arasında kendince adaletli bir ödül dağıtımı yapar. Bu sefer jüri adaleti çok üstten dağıtmaya karar verdi. Kendince bütün abartılı hikaye ve sunumlarınız bir yana ben burada bir sadelik, sahicilik yakaladım demek istiyordu sanırım. İyi de sinemamız bu tarz minimal filmlerle yeterince sınanmadı mı sizce? Bozkır görüntülerle desteklenmiş, konunun geri planda kaldığı ve bir türlü açılamadığı bir film. Bir baba oğul hesaplaşması. Başrolde oynayan babanın sahici oyunculuğuyla (muhtemelen oyuncu değil) bir nevi etkisini yükselten bir film. Ama o kadar. Filmin muhalif bir söylemi de yok! Demem o ki, sinemamız minimal ve muhalif yolculuğunu tamamlayıp, şehre, cinsiyetlere, kadınlara, betonlaşmaya ve şehirde yaşanan kaosa yönelmişti ki ana jüri bu anlayışa bir tokat attı! Tabii bir de politik doğruculuk mesajı vermek istedi ki bence sinemamız o anlamda tam bir kaynayan kazan! Doğru bir tavır olabilir ama yanlış yerde ve zamanda yapılan bir hamle olduğunu düşünüyorum. Çünkü politik bakış açısıyla sinema yapan kesim azaldı, azaltıldı. Yönetmenler kendilerine otosansür uygulayarak sektörde yer almaya çalışıyor. 

Şimdi dokuz filmi neredeyse yok sayıp tek filmi bu kadar, hak etmediği ölçüde yüceltmek de başka bir kibir ve yanlışlık olmuyor mu? Bozkır eksikleri olmasına rağmen kendisini sinemanın merkezinde hissediyor olmalı artık. Tekrar minimal sinemanın yolunu açar mı açmaz mı bilemeyiz ama tepki ödülleri de en az tepkisizlik kadar böbürlenme taşıyor, kimse kusura kalmasın! Adalet arayan bir jürinin adalet dağıtamaması gibi… 


"ANTALYA BU, ‘TARTIŞMASIZ’ OLMAZ!"

Uğur Vardan: ‘Ulusal Yarışma’ iki yıllık bir aradan sonra ‘Öze Dönüş’ sloganıyla Antalya’daki varlığına tekrar kavuşurken, festivalin bitiminde iki önemli mesele ön plana çıktı: ‘Ulusal Yarışma’daki filmlerin vasatlığı ve jürinin kararları… Doğrusunu söylemek gerekirse ‘Ulusal Uzun Metraj Yarışması’ndaki yapımların kalitesi festivali bağlamaz; çünkü bilindiği gibi bu tür seçkiler o yıl çekilen filmlerin genel profili ve düzeyiyle ilgilidir. Bu yılki toplamda yer alan kimi yapıtlar, kendilerince iyi buldukları fikri, iyi bir film (ya da çekilmeye değer bir film) için yeterli görmüşler ve öyle yola çıkmışlar. Tabii kâğıt üzerindeki fikri heyecan ya da motivasyon perdeye sinematografik açıdan yansımayınca problemler başlıyor ve bize de ortalamayı bile tutturamamış filmleri izlemek kalıyor!

Jürinin kararlarına gelince: Öncelikle ben birçok ödülün sahibi olan ‘Bozkır’ın çoklarının iddia ettiği gibi öyle yerden yere vurulacak türden bir yapım olduğu kanaatinde değilim. Ama Zeki Demirkubuz’un, başkanlığını üstlendiği jüri adına açıkladığı gerekçeli kararda belirttiği türden güçlü bir (baş)yapıt olduğunu da düşünmüyorum. Fakat filmin dertleri, içinden geçtiğimiz dünyaya, iklime ve sosyolojik döneme ilişkin itirazları vardı; belki de bu yanıyla jüriyi diğer yapımların arasında daha fazla etkilemiştir. Malum sinema sübjektif bir sanat, jürilerin seçimleri de kendilerini bağlar. ‘Bozkır’a ilişkin seçimin yanı sıra Demirkubuz’un kimi yerlerine katıldığım ama kimi yerlerine de itiraz ettiğim (Mesela “Biz eyyam yapmadık” dedi. Diğer jüriler eyyam mı yapıyor, taze bir örnek: Ben bir ay kadar önce ‘Adana Altın Koza Jürisi’ndeydim, bizatihi şahit oldum, orada da eyyam yapan yoktu! Keza bir denge tutturma adına ‘muhalif’liğe yönelik yaptığı saptamanın da, sinema camiasında altını çizdiği oranda bir karşılığı olduğunu sanmıyorum) tören konuşması ve de jürinin, yönetmelikleri yorumlama farklılıkları, tartışmaların ateşini yükseltti. Aslına bakarsanız Antalya’nın tarihi -bazılarını da jüri kararlarının yarattığı- tartışmalarla doludur; bu açıdan da gerçekten ‘Öze dönüş’ oldu!


"JÜRİ HERKESİ ŞAŞIRTTI"

Güney Birtek: Ulusal Yarışma’yı bünyesine tekrar kazandırarak bir “Öze Dönüş” motivasyonu sağlayan Antalya Altın Portakal Film Festivali’ne ilgi büyüktü. Antalyalılar ve Türkiye’nin birçok ilinden gelen konuklar tüm hafta boyunca filmleri izledi, söyleşilere katıldı. Zeki Demirkubuz’un başkanlığında; Mert Fırat, Şebnem Bozuklu, Emre Erkmen ve Latife Tekin’in oluşturduğu ulusal jüri, 10 film arasından Bozkır’a toplam 11 ödül vererek herkesi şaşırttı.

Film sonrası gerek sinema yazarı arkadaşlarım, gerekse seyircilerle ayaküstü sohbet etmiştim. Film üzerine konuştuğum birçok insanla (sinema yazarları, seyirci) hemfikir olduğum konular benzerdi. Hemen hemen herkes filmi hiç beğenmediğini dile getirdi. Aralarında benim de olduğum festivaldeki bazı sinema yazarlarının oluşturduğu puanlama tablosunda Bozkır, en az puanı (1) almıştı. Festivale katılan seyircinin/sinema yazarlarının yorumlarında / beğenilerinde öne çıkardığı filmler arasında ise; Küçük Şeyler, Aşk, Büyü vs, Topal Şükran’ın Maceraları ve Bilmemek filmleri başı çekiyordu. 

Bozkır filmindeki hikaye aktarımı, Nuri Bilge Ceylan’ın ilk filmlerindeki ağırlığa, amatör oyunculuğa ve bununla birlikte taşra üzerine kuruluyor. Ama bence yanından geçebilecek estetiğe sahip bir işleyişi yok. Festivallerimizin taşra sinemasına karşı bir hassasiyeti var. Dönüp dolaşıp yine benzer hikayelerde (baba-oğul ilişkisi) buluyoruz kendimizi. Bozkır vizyona girdikten sonra üzerine yeniden tartışmalar başlayacak. Film daha geniş bir kitleye ulaştığında da geri dönüşleri takip ediyor olacağız. Çoğunluk filmi nasıl bulacak, merak ediyoruz.

ÖNCEKİ HABER

Avcılar'da kadın cinayeti: Seda Kurt'u çocuklarının önünde öldürdü

SONRAKİ HABER

2020 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programında işsizlik oranı hedefi yüzde 11,8

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa