12 Kasım 2019 19:10

Nilay ULAŞ
Yıldz Teknik Üniversitesi

Metin Hoca aramızdan ayrılalı çok kısa olmuşken, anıları ve fikirleri akıllarımızda hemen yerini buldu. Birçok yoldaşı onunla geçirdiği uzun yılların tecrübelerini anlattı ve Metin hocanın bize bıraktığı sorumlulukları hatırlattı. Hadi bu kez temas ettiği gençler için Metin İlgün kimdi, biz anlatalım. Hem abi, hem hoca, hem yoldaş. Nasıl ki Metin Abi çok genç yaşlarında mücadeleye atılmışsa birçok genç de o aynı yaşlarda tanıştı onunla. Kendisinin tüm baş ettikleri yanında, sizin içerisinden çıkamadığınız irili ufaklı hiçbir sorunu küçümsemez; hayatın gerçekliklerinden ve mücadelenin zaruriyetinden bahsederdi her defasında. Atacağımız küçücük bir adım için kırk soru sorarken ona, o doğruyu en iyi hatalardan öğreneceğimizi hatırlatırdı.

Metin hocanın öyle bir mücadele hafızası vardı ki onunla her bir araya geldiğinizde bir kütüphaneyle, bir hazineyle buluşmuşsunuz gibi hissederdiniz kendinizi. Bu koca birikimin kimi yerlerinde ise öğrenince altında ezileceğimizden emin olduğumuz bir geçmişi olduğunu bilirdik ama onu kaybettikten sonra yazılanlarda ve konuşulanlarda öğrendik hayatında nece zorlandığını.

Bizden beklediklerini asla gizlemezdi. Nasıl ki biz bir devrimci nasıl olmalı diye soracak olduğumuzda onu tahayyül ediyorsak, o da bu tahayyüle yakışanı görmeyi beklerdi. Liseli bir genç için de üniversiteli genç için de onunla temas etmek, partiyle temas etmekti. Hayatını bu denli sınıfın mücadelesiyle bütünleştirmiş biri, yarın lazım olacak birçok şeyi öğrenme fırsatını sundu bize. Sırf bu yüzden bile Metin Abiyle geçirdiğimiz birkaç sene ömürlük deneyimler katmıştır.

Şimdi önümüzde duran onun bıraktığı yerden, son kuvvetle mücadeleye asılmak. Yine liselerde, üniversitelerde, atölyelerde her bir toplantıda onun bıraktıklarını unutmadan tartışmaya devam etmek. Metin hocadan devraldığımız bayrağı en yukarıda taşırken sözümüz olsun: Bu dünyayı değiştirene dek mücadeleden dönmek yok!

EVRENSEL'İNMANŞETİ

İhyanın aslı

İhyanın aslı

Maraş depremlerinin ardından geçen iki yılda ne yiten on binlerce canın hesabı sorulabildi ne de kalanların bir derdine derman olundu. İki yıl sonra iktidar, ”Asrın İhyası” sloganıyla toplumu aldatmaya çalışıyor. Oysa asıl ihya ihaleler, inşaatlar, rezerv alan ilanları, teşvikler, vergi indirimleriyle, depremi gerekçe eden siyasi baskılarla geldi.

Teslim edilen konut sayısı ihtiyacın 3'te biri.

Deprem bölgesinde 'rezerv alan' kılıfıyla halkın evleri, arsaları gasbedildi.

Deprem işçiye yoksulluk, sermayeye 'fırsat' oldu.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Sezgin Tanrıkulu: "Depremin maliyetini en aza indirmek için her ay vergi veriyoruz. Nereye harcandığını bilmiyoruz"

Evrensel'i Takip Et