Karartılan geleceğimizin göstergesi
“Meslek hayatımızda da bilimsel eğitimin eksikliğinin yansımalarını göreceğiz: Bilimin öğreticileri olmaktansa, psikolojik baskıya maruz kalan, geçim sıkıntısıyla boğuşan hizmet çalışanları olacağız.”
Fotoğraf: Evrensel
Uğur DÜZGÜN
Ankara Hacettepe Üniversitesi
İşsizlik kaygısını bugün neredeyse her bölümden gencin yaşadığını söylemek mümkün. Kadro alımının yetersizliği, birçok alana mülakatın getirilmesi gibi örneklerle birlikte devlet kurumlarında işe girmek gittikçe zorlaşmış bir halde. Son dönemlerde bunun en somut örneğini sözleşmeli öğretmenlerin intiharlarındaki artışta görüyoruz. Geçimin bu denli zorlaştığı bu dönemde, bu durum özellikle eğitim fakülteleri öğrencileri arasında da çok konuşulur bir halde.
BU EĞİTİM SİSTEMİ DEĞİŞMEYE MAHKÛM
Özel eğitim öğretmenliğinden Emirhan Akkoç konuya ilişkin yaptığımız sohbette “4 yıllık bölümlerimiz bittikten sonra bizi nasıl bir geleceğin beklediği belli değil. Ücretli öğretmenler çok düşük ücretle, ihtiyaç olduğunda çalıştırılırken, sözleşmeli öğretmenler ise işsiz kalma tehdidiyle baş başa bırakılarak çalıştırılıyor. Son günlerde Saadet Harman ve Esat Tarhan’ın hayatlarına son vermesiyle de gördük ki bu çıkmaz, öğretmenleri intihara sürüklüyor” diyerek durumu özetliyor. Aynı zamanda bu durumun kendileri için de büyük bir kaygıya sebep olduğunu ve sürekli bir stresle karşı karşıya olduklarını belirtiyor: “Mülakat ve güvenlik soruşturmasıyla üniversitede iktidar politikasıyla arandaki ilişki masaya yatırılıyor. Ne kadar emek verdiğimiz, ne kadar nitelikli öğretmenler olduğumuz bugün açısından önemli değil. Özetle rahat ve güvenilir bir geleceğin yolu bugün bu intiharlara sebebiyet veren politikaların savunucusu olmak.” Bu meselenin öğrenciler içerisinde daha fazla tartışılıp bir çözüm yolu aranması gerektiği belirtiyor. Geleceğimiz için mücadelenin bu intiharlara karşı da mücadele etmek demek olduğunu eklemesinin ardından sohbetimizi tamamlıyoruz.
Aynı bölümden başka bir arkadaşımız olan Okan da duyduğu kaygıdan bahsediyor. Öğretmen adayı olarak işsiz kalmaktan endişeli olduğunu belirtirken “önümüze nasıl bir şey koymalıyız?” sorusuna “Sorunu eğitim fakültelerinde okuyan öğretmen adaylarına bakarak incelemek gerek. Bir şeyler değişmeli sorusunu içimizde her gün güdüyoruz. Okumaya mecbur kaldığımız sonrasında ise bizi nelerin beklediğini görebildiğimiz bu eğitim sistemi değişmeye mahkûm bana göre. Herkesin kendi yeteneğine ve alanına göre bilimsel bir eğitim alabileceği ve sonrasında da nasıl ucuz iş gücü elde ederiz? Nasıl daha fazla sömürürüz? sorusunun ortadan kalktığı bir meslek hayatı için uğraşmalıyız.” diyerek cevaplıyor.
“GEÇİM SIKINTISIYLA BOĞUŞAN HİZMET ÇALIŞANLARI”
Sohbetimize Fen Bilgisi Öğretmenliğinden Samet ile devam ediyoruz. Samet ilk olarak eğitim sistemindeki yanlışlıklara dikkat çekerek başlıyor sözlerine: “Eğitim sistemi bugün açısından ezbere dayalı bir sistem. Kendi alanlarımızda yeterli bilgiye ulaşamadığımız, bilimsel eğitimden yoksun kaldığımız bir öğrenim hayatından geçiyoruz. Lise ve üniversite müfredatlarına bakmak gittikçe bilimden yoksunlaşan, gericileşen bir eğitim sisteminin varlığını bizlere gösterir. Buradan yola çıkarsak meslek hayatımızda da bunun yansımalarını göreceğiz: Bilimin öğreticileri olmaktansa, mobbinge, psikolojik baskıya maruz kalan, geçim sıkıntısıyla boğuşan hizmet çalışanları” diyerek aslında sorunun çok daha önceden başladığını vurguluyor.
YAŞANAN HAKSIZLIKLAR
Eğitim sistemindeki bu yanlışlıklara değinen bir diğer arkadaşımız Zeynep ise bilgisayar öğretmenliği okuyor. Konuya ilişkin probleminin sebeplerini genel hatlarıyla eğitim sistemi ve ekonomik problemler olarak iki başlıkta toplayan arkadaşımız üniversitelerin sayısındaki artışla eşdeğer bir istihdam sağlanması gerektiğini vurgulayarak ekliyor: “Eğitime ayrılan bütçenin azlığından ihtiyacın altında alım yapılıyor ve masraflar azaltılmaya çalışılıyor. Yine ekonomik yetersizlikten kaynaklı olarak; sözleşmeli öğretmenlerin daha az ücretle, belki kadrolu öğretmenden daha çok çalışmasına rağmen ücretlerinin yarı yarıya olması, eş durumu fırsatının olmaması, hizmet puanlarının olmaması, ek dersinden SSK kesintisi yapılması gibi haksızlıklar yaşıyorlar. Bu gibi birçok etken sebebiyle haksız koşullar altında çalışan sözleşmeli öğretmenlerin ve atanamadığı için işsiz kalan öğretmenlerin sosyoekonomik düzeyinin düşmesinden kaynaklı olarak eğitimcilerin artık intihara meyilli olduklarını düşünüyorum.”
“ELLER TAŞIN ALTINA!”
Kimya Öğretmenliğinden Bengü de eğitimin olması gereken yeterliliğe sahip olmadığını, öğrencilerin sadece ders değil sosyal alanlarda da kendilerini var etmeleri için önlerinin açılması gerektiğini vurgularken eğitimdeki bu niteliğin düşmesinin, atama sisteminin yanlışlığından kaynaklı nitelikli eğitim verilmemesinin gelecek için çok büyük bir problem yaratacağını belirtiyor. “Herkes üstüne düşeni yapmalı en önemlisi aileler bilinçlendirilmeli bilinçli çocuklar yetiştirilmeli. Okumayan, okula gitmeyen insan kalmamalı. Okula gitmek dediysem gittiği yerde intihar eden sözleşmeli öğretmenin intihar notuna ‘Her gün pamuk ipliğine bağlısınız sözünden bıktım usandım’ yazmasına izin vermeyen bir sistemden bahsediyorum. Bizlere çok rol düşüyor. Lütfen herkes elini taşın altına koysun bu şekilde giderse daha çok canlar yanacak” diyerek bu konuya ilişkin bir şeyler yapılması gerekliliğini vurguluyor.