27 Aralık 2019 07:26
Son Güncellenme Tarihi: 27 Aralık 2019 07:35

Urla Belediye Meclisi atıl bırakılmak isteniyor

CHP'li Urla Belediyesine atanan kayyuma tepkiler sürüyor. Yüzde 66 ile seçilen belediye başkanının tutuklanıp yerine kayyum atanması demokrasiye darbe olarak yorumlanıyor.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Can Deniz ERALDEMİR
Dilek OMAKLILAR
İzmir

CHP'li Urla Belediye Başkanı İbrahim Burak Oğuz'un tutuklanıp yerine kayyum olarak Urla Kaymakamı Önder Can'ın atanmasına tepkiler sürüyor. Urla Belediyesi meclis üyesi, kitle örgütleri ve halk yüzde 66 ile seçilen belediye başkanının tutuklanıp yerine kayyum atanması demokrasiye darbe olarak yorumlanıyor. Zira, kayyum yerine, belediye meclis üyelerinin kendi içinden belediye başkanı seçmesi gerektiğini anlatıyorlar.

Görüştüğümüz isimler Urla’ya ‘devlet büyükleri’nin yatırım yaptığını anımsatarak, bu bölgenin ranta açık olduğunu işaret ediyorlar. Urla CHP Belediye Meclis Üyesi Ali Yanar Ada Hastanesi'nin SİT derecesinin düşürülmesi ve limana açılmasının planlandığını, bu projeye belediye meclisinin direndiğini söyledi.

"URLA'DA DEMOKRASİYE KELEPÇE VURULMUŞTUR"

Urla CHP Belediye Meclis Üyesi Ali Yanar belediye başkanlarının da suç istinadıyla yargılanabileceğini belirtti ve "Yargılanma süreçleri devam ederken tutuklanmaları ve görevden alınarak kayyum atanması anti demokratik bir uygulamadır" dedi. Belediye Başkanı'nın yüzde 67 oyla seçildiğini ve suç isnadı için tutuksuz yargılanabileceğini belirten Yanar, "Belediye Başkanına suç isnat edilmiştir fakat hüküm verilmemiştir. Görevine devam edebilir. Mahkeme neticesinde mahkumiyet kararı çıkarsa o zaman görevden alınır ve meclis devreye sokulur. Demokrasi bu şekilde sürdürülebilir" diyerek olması gereken süreci anlattı.Bu sürecin dışında kayyum atanmasının “neden” sorusunu doğurduğunu belirten Yanar, “Hür iradesi ile oy kullanmış bütün Urlalıların bu neden sorusunu kendisine sorması gerekiyor. Kayyum atamalarının nedenleri sorgulanmalı. Urla'da demokrasiye bir kelepçe vurulmuştur” dedi.

"URLA'NIN ÖNÜ RANTA AÇILABİLİR"

Urla’nın ranta açılmasından duyduğu endişeyi anlatan Yanar, Meclisin iki direnç noktası olduğunu söyledi. Ada Hastanesinin SİT derecesinin düşürülmesi ve limana açılmasının planlandığını anlatan Yanar, bu projenin orman bütünlüğünü yok edeceğini söyledi. Urla Belediye Meclisinin bu karara direndiğini söyleyen Yanar, "Burada bu yanıyla dirençli bir meclis bulunuyor. Kanun ve kararnamelere uygun olmayarak, hukuki altyapısı hiç düşünülmeden, denetimsiz ve kontrolsüz bir biçimle, başkanın yardımcısı olarak kayyumun atanması yirmi beş bin oyla seçilmiş meclisin yok sayılmasıdır" dedi.Belediye Meclisinin görevde kalması gerektiğini ifade eden Yanar, "Meclis kendi içinden bir başkan yardımcısını göreve atayarak görevi halkın seçimleri doğrultusunda sürdürebilir. Hem de bir denetim mekanizması işlevini görebilir" ifadelerini kullandı.

"DENETİMSİZ BİR SÜREÇ DEMOKRASİDE BULUNMAZ"

Kayyum atanmasıyla birlikte belediye kanunun tamamen askıya alındığını belirten Yanar, "Kanun Hükmünde Kararname ile yetki tek kişiye veriliyor. Şu anda belediye tek kişi, seçtiği üç kişiyle meclis oluşturabiliyor. Bu sebeple süreci denetleyecek bir yapı da bulunmuyor" dedi. Denetimsiz bir yapının oluşmasının Urla için büyük bir sorun yaratacağının altını çizen Yanar, "Denetimsiz bir süreçte demokrasi de bulunmaz" dedi.

"KAYYUMLA TALANI SÜRDÜRMEYE ÇALIŞIYORLAR"

DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı ise, "Bugün suç örgütü sayılan bu gerici cemaatlerin etkinliklerine katılan, onları destekleyen iktidar partisine mensup belediye başkanlarının bu tür adli kovuşturmalara maruz kalmaması, bu operasyonlara sadece muhalif parti belediye başkanlarının konu olması elbette tesadüf değildir" dedi. 2016 yılında çıkan OHAL kanunuyla birlikte yürürlüğe giren çeşitli kanun ve yetkilere dayanarak seçilmiş belediye başkanlarını görevden alma operasyonlarının HDP’li belediyelerle başladığını hatırlatan Sarı, “Daha sonra hemen kapımıza, burnumuzun dibine İzmir'de Urla belediyesine doğru yön almıştır. Biz seçilme ve seçme iradesine saygı duyulmasını istiyoruz. Özellikle meclis kendi içerisinden bir meclis üyesini başkan seçebilirdi ama hükümet elindeki olağanüstü güçlerle kayyum atayarak Urla’daki rant ve talan düzenini devam ettirmek istiyor” diye konuştu.

Özellikle Urla’da son dönemlerde emekli milletvekilleri, belediye başkanları, genel kurmayın en üst kademesindeki insanların ve bakanların Urla’dan araziler alarak yatırım yaptıklarını iddia eden Memiş Sarı, “Erdoğan'ın da villalarının olması bütün gözleri Urla’ya çevirmiş durumdadır. Demek ki AKP rantın olduğu yere kayyum atayarak oradaki talanı sürdürmekte kararlı. Tam da bu noktada CHP'nin il örgütünün tutumu bizim için çok önemli” dedi.  HDP'li belediyelere kayyum atanırken CHP’nin sessiz kalmasını eleştiren Sarı, “Kendi gerçekliği ile yüz yüze kaldığında da iyi bir sınav veremediği aşikardır. Doğal olarak biz emek ve demokrasiyi savunan güçler ve DİSK olarak kayyum atamalarına karşı duruşumuzu özgürlüklerden ve demokrasiden yana korumaya devam edeceğiz” diye konuştu.

URLALILAR ÜZGÜN

Urla'da erkek kuaförlüğü yapan Öcal Otkun, İbrahim Burak Oğuz'un seçimlere katılmasında bir sakınca görülmediğini ve büyük bir oy oranı farkıyla CHP'den Belediye Başkanı seçildiğini hatırlatarak, "Belediye Başkanı'nın sorgulamaya çağrılmasının hemen ardından tutuklanması Urla'da şok etkisi yarattı" dedi. Hakkında bir suç varsa yargılanması ve cezalandırılması gerektiğini söyleyen Otkun, Oğuz hakkında bir karar olmadığını söyledi ve ekledi: "Niye kayyuma hemen bu kadar çabuk ihtiyaç duyuldu. Urlalılar bu sebeple üzgün."

"KAYYUM SİYASİ DARBE TEŞEBBÜSÜDÜR"

İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel de konuya ilişkin, 31 Mart yerel seçimlerinde istediğini elde edemeyen siyasi iktidarın, belediyelere yaptığı kayyum atamalarıyla seçmen iradesini hiçe saydığını ve kalıcılaşmış bir olağanüstü hal rejimini fiilen uygulamaya geçirdiğini söyledi. Urla'da sergilenen tutum ile kayyum rejiminin tüm ülke sathında yaygınlaştırılmak istendiğinin göstergesi olduğunu belirten Yücel, bu yolun çok tehlikeli bir yol olduğunu, iktidarın bu uygulamalarının açıkça siyasi darbe teşebbüsü olduğunu ifade etti. Yücel son olarak “Kayyum kararlarının demokratik bir hukuk devletinde yeri yoktur. Bugüne kadar kendilerine iletilen her demokratik talebe seçim sandığını işaret eden iktidara, sandığa ve halk iradesine saygılı olması gereğini bir kez daha hatırlatıyor, iktidarı söz konusu antidemokratik uygulamalarını bir an önce sonlandırmaya davet ediyoruz” diye ekledi.

ÖNCEKİ HABER

‘Gitmekte ve gelmekte olanın’ 2019 bilançosu

SONRAKİ HABER

2020 yeni mücadeleler vadederek geliyor!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa