Şiire felsefeyle bakan şair: Yücel Kayıran
Mustafa Günay, Yücel Kayıran'ın "Felsefi Şiir" kitabını yazdı: "Ülkemizde felsefe-şiir ilişkisi konusunda önemli çalışmalar ortaya koymuş kişiler arasında akla ilk gelen isimlerden biri Kayıran'dır"
Görsel: Yücel Kayıran'ın Facebook'tan alınan fotoğrafı (sağda) ve "Felsefi Şiir" kitabının kapağı | Kolaj: Evrensel
Mustafa GÜNAY
Ülkemizde felsefe-şiir ilişkisi konusunda önemli çalışmalar ortaya koymuş kişiler arasında akla ilk gelen isimlerden biri hiç şüphesiz Yücel Kayıran’dır. Felsefe ve şiir ilişkileri konusunda üç kitabı var: Felsefi Şiir, Kritiğin Toprağında ve Şiirimin Çeyrek Yüzyılı. Kendi şiirini üretmesi, kendi şiirinden yola çıkarak poetikasını ortaya koyması ve Türk şiir ortamına yönelik eleştirel tutumu, Kayıran’ın kimliğinin belirgin özellikleridir. Onun çalışmalarında karşımıza çıkan kimliğinin birbiriyle iç içe üç öğeden oluştuğu söylenebilir: şairlik, felsefecilik ve eleştirmenlik.
FELSEFİ ŞİİR’İN POETİK PENCERESİNDEN GÖRÜNENLER
Felsefi Şiir’in üçüncü basımı bugünlerde yayımlandı. Bu durum, felsefe-şiir ilişkisi konusundaki bu önemli kitabın etkili olduğunun bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. Kayıran’ın poetik anlayışının kavramsal-kuramsal temellerini ortaya koyan, felsefi şiir ile ideolojik ve dünya görüşü şiiri arasındaki sınırları çizmeye çalıştığı yazılardan oluşan Felsefi Şiir, poetikası olan bir şairin, bir tezi olan kitabıdır. Türk şiirinin sorunlarıyla hesaplaşılarak ulaşılmış bir şiir anlayışını dile getiriyor. Şiire, ideoloji ve dünyagörüşünden farklı bir olanağı deniyor. Felsefe-şiir ilişkisi bağlamında en önemli sorunlardan biri, “felsefi şiir”in ne olduğudur? Felsefi şiir nedir, felsefi şiir ile diğer şiir tarzları/tipleri arasında ne gibi ayrımlar yapılabilir? Hangi şiirlere felsefi şiir denilebilir? Bu ve benzer soruları çoğaltabiliriz.
Dünya görüşü şiiri ile felsefi şiir arasında sınır çizerek düşüncelerini ifade eden Kayıran’a göre, “Felsefi şiir, insanın varoluş durumuyla ilgili felsefi bir problemi, bir aporia durumunu gösteren bir şiirdir. İçinde yaşadığımız çağın koşullarında, siyasette, iktisatta, toplumsal ve bireysel ilişkilerde, pedagojide sözü edilen her türlü gelişmeye rağmen insanın yüz yüze geldiği veya içine sürüklendiği çıkmaz durumu bir problem durumudur.” (2019: 11)
Felsefi şiirin olabilmesi için, şairin belli bir meselesi olması gerektiğini vurgulayan Kayıran, ancak söz konusu meselenin herhangi bir izm’in ya da ideolojinin sözcüsü olmak anlamına gelmediğini de belirtir. “Problemi olan şair, döneminin temel argümanlarıyla, yaygın anlayışlarıyla kendini uyumlu görmeyen, dahası böyle bir uyumluluk talebini dile getiren anlayış ve argümanlarla sıkıntısı olan, dolayısıyla onlara başkaldırarak onları değiştirmeye çalışan şairdir.” (s. 11)
SOMUT İNSANA VE ONUN VAROLUŞUNA DAYANMAK
Felsefe ve şiir arasındaki ilişkilerde bazı yanlış anlamalara değinen Kayıran, “felsefi şiir” derken, felsefi söylemle kurulmuş bir şiiri kastetmediğini özellikle vurgular. Felsefi bilginin kullanımına dayanan, felsefi kavramlarla yazılan şiir örneklerine karşı çıkan Kayıran’ın “varoluş zemini olmayan insan” nitelemesi üzerinde de düşünülmesi gerekir. İnsan kavramı, felsefi şiir ile dünya görüşüne ve ideolojiye dayanan şiir arasında ayrım çizgisi oluşturan temel kavramdır. Felsefi şiirin insanı merkez edindiğini ve insanı, kişi bütünlüğü içinde ele aldığını (s. 45) belirten Kayıran’a göre, “Dünya görüşü ve ideolojinin de kendilerine özgü bir insan görüşleri vardır ve her biri birbirinden farklı belli bir insan anlayışını temsil ederler. Ancak bu insan anlayışlarının oluşumunda ilham alınan insanın realitesi ve bu realitede insanın içinde bulunduğu durum değil, insan hakkında oluşturulan, insanın nasıl olması gerektiğini dile getiren inanç ve fikirlerdir.” (s. 41) Felsefi şiir, bir insan tasarımına değil somut insana ve onun varoluşuna dayanır.
Kayıran Türk şiir ortamında natüralizm, Marksizm gibi yaklaşımların şairler üzerinde etkili olduğunu, ancak bu etkinin insani olanı anlamayı ve dile getirmeyi sağlayamadığını belirtir. “Türk şiir ortamında, Marksizm, bir insan felsefesi olarak değil, iktidarı ele geçirmeye yönelik bir devrim teorisi (bir fırsatlar teorisi) olduğu ölçüde şairleri etkilemiştir.” (s. 46) Böyle bir etki ise, yazılan şiirin “epistemik bir karakter”e bürünmesine yol açmıştır. Kayıran’ın sözleriyle, “Epistemik olmakla ıralanan şiirde konuşan anlatıcı-ben zihin düzleminden konuşmaktadır.” (s. 52) Kayıran ise felsefi şiirin zihin düzleminden değil, var olma durumundan söz aldığını ve bir ontik durumu içermekle ıralandığını belirtir. (s. 53) Var olma durumundan hareketle konuşan öznenin ve şiirin “eleştirelliği” de, söz konusu “etik, ontolojik ve antropolojik temelde ıralanan eleştiri” olarak kendini gösterir. (s. 56)
ŞİİRDEKİ FELSEFEYİ YENİDEN DÜŞÜNMEK
Kayıran’ın ortaya koyduğu ontolojik yaklaşım, şiirsel bir yapıtı, bir anlayışa, bir filozofa veya bir ideolojiye göre açıklayan bir yaklaşım olmayıp, tam tersine, yapıtı, yapıtın kendisinde bulunan ayırıcı özelliklere göre analiz etmek demektir. Elbette bir yapıt herhangi bir anlayışa veya ideolojiye göre yazılmış olabilir. Ancak eleştirirken o yapıtın kendi başına bir varlık, kendi başına bir var olan olarak ele alınması gerekir. Kayıran’a göre, bir şiir yapıtını varlık olarak görmek de onu kendi bütünlüğünü tamamlamış bir yapıt olarak görmek demektir. Yani şairin kendi probleminin bütünlüğünü ortaya koymuş olması gerekir. Ontolojik yaklaşım, öncelikle analiz konusu olan şiirin, uzamda veya tarihsel alanda, yani diğer şiirler arasındaki kapladığı yerin ne olduğunu analiz eder. İkinci aşamada, analiz konusu edilen şiirin neliğinin irdelenmesi yer alır. Söz konusu şiiri, o şiir yapan, onu benzerlerinden farklı kılan ayırıcı özelliğin ne olduğunun belirlenmesi poetik analiz ve eleştirinin temel işlevleridir.
Kayıran’ın kimliğini oluşturan üç yönün, (şairlik, felsefecilik, eleştirmenlik) birbirini beslemesi, güçlendirmesi söz konusudur. Onun ortaya koyduğu felsefi şiir anlayışı ve bu anlayış temelinde Türk şiir dünyasına yönelttiği eleştiriler, Türkiye’de yazılan/sürdürülen şiir ve şiir anlayışlarıyla yüz yüze gelme, yeniden düşünme olanağını göstermesi bakımından da önemlidir. Felsefi Şiir, şiirdeki felsefeyi yeniden düşünmek ve şiire felsefeyle bakmak için açılan geniş bir poetik penceredir.
*Yücel Kayıran, Felsefi Şiir, (3. Baskı, 2019), YKY, İstanbul