Arap Coğrafyasında Geçen Hafta: İdlib’de kriz yeni krize kadar durdu
Moskova’daki Erdoğan-Putin anlaşması Arap basının önemli gündemlerinden biriydi. Rai al Youm gazetesi, İdlib’teki askeri krizin dondurulduğunu ama aşılması gereken yeni krizler olduğunu yazdı.
Recep Tayyip Erdoğan ve Vladimir Putin | Fotoğraf: DHA
Ali KARATAŞ
Yusuf ERTAŞ
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Moskova’da Rusya devlet başkanı Putin’le yaptığı anlaşma Arap dünyasının önemli gündemlerinden biriydi. Rai al Youm Yazarı Abdulbari Atwan yeni anlaşmayı “Soçi anlaşmasının güncellenmesi” olarak değerlendirdi. Atwan, M5 karayolunun anlaşmada gündeme gelmemesinin Suriye ordusuna bırakılması anlamına geldiğini yazdı. Atwan anlaşmayla İdlib’teki askeri krizin dondurulduğunu ama Türkiye’nin önünde aşması gereken yeni krizlerin var olduğu değerlendirmesine yer verdi.
Moskova’da varılan mutabakatla ilgili geniş bir değerlendirme Al Monitor gazetesinde Maxim A. Suchkov imzasıyla yer aldı. Atwan gibi Suchkov da M5’in anlaşmada gündeme bile gelmemesinin dikkat çekici olduğunu ve bunun Türkiye’nin mevcut statünün farkına varması anlamına geldiğini söyledi.
EVRENSEL RUSYA BASININDA
Rusya’nın Arapça yayın yapan ve Arap dünyasında yoğun bir şekilde takip edilen Rusya al Youm sitesinde Türkiye basınıyla ilgili yayınlanan haber analizde gazetemiz Evrensel’e de yer verildi. Haber “Türk medyası İdlib’de suçlu arıyor” başlığını taşıyor. Haberde hükümet yanlısı Türkiye medyasının, Rusya’yı İdlib’deki durumu istikrarsızlaştırmakla suçladığı söylenirken toplumda farklı görüşlerin de olduğu belirtiliyor. Evrensel Yazarı Yusuf Karataş’ın hem Rusya’nın hem de ABD’nin kendisini manipüle etmesine izin vermesi nedeniyle Erdoğan’ı eleştirdiği ifade ediliyor.
İDLİB ANLAŞMASININ ANLAMI
Abdulbari ATWAN
Rai al Youm
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Rus mevkidaşı Vladimir Putin ile yaptığı zirvede en önemli anlaşma noktası İdlib bölgesinde ateşkes ilan edilmesiydi. İlk bakışta bu, mevcut koşulların olduğu gibi dondurulması ve Suriye Ordusu güçlerinin yeniden kontrol ettikleri stratejik Serakib ilçesi de dahil 600 kilometrekarelik tüm alanlarda kontrolün kendisinde kalmasıdır. Erdoğan’ın talep ettiği geri çekilme sanki ortada yok.
Anlaşma, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kurtarmak, çok yüksek tehdit ağacından indirmek ve Bahar Kalkanını durdurmak için yapıldı.
Başkan Putin’in Suriye dosyasıyla uğraşırken izlediği strateji, bir dizi temele dayanıyor. Bunlardan ilki askeri olarak ilerleme ve sürekli yeni yerlerin yeniden alınması. Daha sonrasında bu alınan yerlerin silahlı muhalefeti destekleyen Türkiye’yle anlaşmalar yoluyla korunması ve ortak devriyelerin yapılması veya Türk askeri gözlem noktalarının kurulması. Bu strateji Türklerin “uçurumun kenarında” olarak adlandırılan diplomasisini boşa çıkarmıştır.
Rus ve Türk tarafları arasındaki müzakerelerin altı buçuk saatten fazla sürmesi, iki ülkenin başkanları arasında farklılıkların derinliğinin açık bir kanıtı. Her iki taraf da pozisyonunda ısrar etti, özellikle de Rus tarafı.
Rusya’nın tutumu netti. Suriye Arap Ordusu, Ruslardan aldığı yeşil ışıkla İdlib kırsalında operasyona başladığında Soçi anlaşmasının Türkiye tarafından uygulanmayan maddeleri gündeme geldi. Yani terörist olarak listede yer alan (el Nusra/HTŞ) ile ılımlı olarak sınıflandırılanlar arasındaki ayrım yapılmamış gibi gözüküyor.
Anlaşmanın ön maddeleri veya açıklanan hususlar ile ilgili olarak M5 karayolundan hiç bahsedilmemesi dikkat çekti. Rus-Türk ortak devriyeleri sadece Halep’i Lazkiye’ye bağlayan “M4” yolunu içerecek. Bu, M5’in tamamen Suriye Arap Ordusunun kontrolü altında kalacağı anlamına gelir. Ve Türkiye’ye veya onum kontrol eden silahlı grupların bu yolda herhangi bir güvenlik rolünün olmaması Suriye ekonomisi, devlet egemenliği ve prestij için çok önemli bir adım.
İdlib bölgesinde güvenli geçişe gelince; bu Halep’te, Doğu Guta’da ve Güney Suriye’de olduğu gibi sivillerin şehri terk edip Suriye Arap Ordusunun kontrol ettiği alanlara gitmelerine izin verilmesi anlamına geliyor. Böylece silahlı gruplar kuşatılacak ve kalkan olarak kullanılmaları engellenecek.
Başkan Putin’in ulaşılan kararları içeren ortak bir belge geliştirme konusundaki konuşması Soçi Anlaşması’nda yapılan yeni değişiklikleri ve İdlib bölgesindeki son değişiklikleri yansıttığı anlamına geliyor.
Rus-Türk ortak basın toplantısının ve anlaşmanın hızlı bir okumasında Putin’in daha fazla askeri çatışmadan kaçınmak amacıyla Türk mevkidaşına İdlib’e yaptığı saldırı ile tırmandığı çok uzun ağaçtan kurtulmak için barış teklif ettiği görülmektedir. Böylece terörist grupları tasfiye etmenin yolu da açılmış oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İdlib’deki askeri krizi sona erdi veya donduruldu. Lakin önünde üç tane kriz var. Birincisi Avrupa birliğine karşı Suriyeli göçmenlerin baskı aracı olarak kullanılması aksi yönde ve daha fazla izole olması sonucunu doğurdu. İkincisi Türk parlamentosunun Libya ve Suriye’de birçok askerin ölmesine karşı olması, üçüncüsü Ruslarla yapılan anlaşma nedeniyle silahlı gruplarla yüzleşmesi.
İDLİB İLE İLGİLİ YENİ RUSYA-TÜRKİYE ANLAŞMASI NEDEN ÖNEMLİ?
Maxim A. SUCHKOV
Al Monitor
RUSYA Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Türk mevkidaşı Recep Tayyip Erdoğan arasında İdlib’deki savaşa son vermek için yeni bir anlaşma, doğrudan bir yüzleşmeyi beklemeye aldı. Son haftalarda Rus-Türk ilişkileri bir stres testine sahne oldu ve bu gerginliğin azaltılması için iki cumhurbaşkanının kişisel diplomasi çabalarına ihtiyaç vardı. Yine de Moskova ve Ankara’nın Suriye konusundaki temel anlaşmazlıkları bir çözüme ulaşamadı.
Putin, iki liderin 5 Mart Kremlin buluşmasında yaptığı açılış konuşmasında Erdoğan’a “Suriye’deki İdlib bölgesinde durum o kadar kötüleşti ki, doğrudan ve kişisel bir görüşme yapmamız gerekiyor” dedi.
“Öncelikle, Suriye’deki askeri personelinizin ölümü ile ilgili içten başsağlığı dileklerimi ifade etmek istiyorum. Ölüm her zaman büyük bir trajedidir. Ne yazık ki, size telefonda da söylediğim gibi, Suriye ordusu da dahil hiç kimse birliklerinizin konumundan haberdar değildi. Aynı süreçte, Suriyeli askerler içerisinde de kayıplar yaşandı. Suriye ordusu büyük kayıplar bildirdi” diye seslenen Putin, adeta Suriye halkı arasında Moskova’nın müttefikine önem vermediği ve egoist bir şekilde hareket ettiği yönündeki spekülasyonları reddeder gibiydi. Geçen hafta, gerçekleşen hava saldırısında en az 34 Türk askeri yaşamını yitirdi ve Türkiye çok sayıda Suriye kuvvetini öldürerek misilleme yaptı.
Putin, İdlib meselesinin ötesinde, Türkiye ile ikili ilişkilerin önemine vurgu yaparcasına “Öncelikle, yaşananların tekrar etmemesi ve sizin de değer verdiğinizi bildiğim Rus-Türk ilişkisine zarar vermemesi açısından her şeyi tartışmalı ve mevcut gelişmeleri analiz etmeliyiz” diyerek Erdoğan’a seslendi.
NE SURİYE’DEN NE DE TÜRKİYE’DEN VAZGEÇMİYOR
Putin’in ses tonu ve verdiği mesajlardan anlaşılıyor ki; Moskova, Türkiye ile ilgili büyük resimle ilgileniyor, ancak Türkiye’nin isteklerini karşılamak pahasına Suriye’yi feda etmeye istekli değil.
Görüşmeler öncesi, Kremlin basın sekreteri Dmitry Peskov, Putin ve Erdoğan’ın, ekiplerinin üzerinde anlaşmaya varamadığı bir dizi kritik sorunu kendilerinin çözmesi gerektiğini öne sürdü.
Peskov 4 Mart’ta gazetecilere verdiği demeçte “İdlib krizini Erdoğan ile görüşmek için planlarımız mevcut. Bu krizin öncüsünün, nedenlerinin, döküntülerinin anlaşılması ve gerekli ortak önlemlere ulaşılması beklentisi içerisindeyiz” şeklinde açıklama yaptı.
Rusya’nın açıklamalarından anlaşılıyor ki; Rusya mevcut krizin, Türkiye’nin, Heyet Tahrir el Şam (HTŞ/El Nusra) terör örgütünü çatışmasızlık bölgesinden uzaklaştırmaya yönelik taahhütlerini yerine getirememesi üzerine patlak verdiği kanısında. Moskova, Ankara’nın HTŞ’yi bölgeden uzaklaştırmak yerine neredeyse pozisyonlarını korumasına yardım etmesinden rahatsız. Yine de Moskova, son birkaç gün içinde yaşananların Erdoğan için politik anlamda acı verici olduğunu ve mülteci akışının insani anlamda Türkiye için bir felaket niteliği taşıdığının bilincinde ve bu sebeple Rusya, gerilimi sonlandırma ve ileriye yönelik adımları atma konusunda yardım etmeye hazır.
Tüm bunlar bir bakıma Rusya’nın Türkiye gibi zor bir muadili ile ilgilenirken izlediği üç prensibi yansıtmakta. Birincisi, Türk güvenliğine dair hassas ve önemli konularda empati göstermek. İkincisi, kendi kırmızıçizgilerini ve bu konularda gelecekteki iş birliği için bir fırsatları açık tutmak. Üçüncüsü, konumu Ankara için önem arz eden diğer tarafların (Amerika Birleşik Devletleri), yaptığı hatalardan yararlanmak ve çelişkileri kendi avantajına kullanmak.
Rusya ve Türkiye arasındaki 5 saat 45 dakikalık müzakereler görünüşte mütevazı çıktılar üretti. Ancak, cumhurbaşkanlarının imzaladıkları ve resmi olarak “İdlib Gerileme Alanındaki Durumun İstikrarına İlişkin Mutabakat Zaptı Ek Protokolü” diye adlandırılan metindeki üç konudan hiçbirinin, özellikle belki de Türk tarafı için, kolay ulaşılmadığı açıktır. Neticede, Putin ve Erdoğan 6 Mart saat 00.01’den itibaren “temas hattı boyunca tüm askeri eylemleri durdurmayı” kabul ettiler. Bu kapsamda M4 karayolundan kuzeyinde ve güneyinde 6 kilometre derinlikte bir güvenlik koridoru oluşturulmasında mutabakat sağlandı. 15 Marttan itibaren, Serakib’in batısına 2 kilometre uzaklıktaki Trumba yerleşiminden Ayn al-Hava yerleşimine kadar M4 karayolu boyunca Türk-Rus devriyeleri başlatmak hususlarında anlaşmaya varıldı.
M4 karayolu boyunca yapılacak olan güvenlik koridorunun özel hususları 7 gün içerisinde Türk ve Rus askerleri tarafından tartışılacak.
M5 GÜNDEME BİLE GELMEDİ
Belki de protokolün bahsetmediği en dikkat çekici şeylerden biri M5 otoyoluydu. Bu, Türkiye’nin mevcut statüsünün farkına varması gerektiğine işaret ediyor olabilir. Eğer öyleyse, bu durum, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın ülkenin geri kalanını kontrol altına alıp kuzeye geçişi sağlama alması yönünde önemli bir adım olabilir. Şam için bir kazanım olan uçuşa yasak bölge de tartışmanın dışında kaldı. M4’ün güneyinde yer alan Türk gözlem noktaları da gözlemlemeye değer ilginç bir meseledir ve muhtemelen iki ordu için de yerleşmesi en zor alanlardan biri olacaktır. Mülteciler konusu bu aşamada büyük bir belirsizliktir, fakat Putin, yeni göçmenlerin Avrupa’ya akışını durdurmak için yaptığı kişisel katkısı olarak Avrupalılarla yaptığı görüşmelerde bu konuyu paketleyecek kartlara sahip gibi görünüyor. Yeni anlaşma geçici bir önlem gibi.
Ateşkesin, en az bir taraf ve ateşkesi kabul etmeyenler de dahil olmak üzere herkes tarafından ihlal edilmesi muhtemeldir. M4’teki güvenlik bölgesinin, militanlar, teröristler ve Suriye güçleri tarafından parçalanması muhtemeldir. Rus-Türk devriyelerinin her türlü sorunu olabilir ve bunlar 12 gün boyunca gerçekleşmeyecek bile. Bu süre zarfında her şey olabilir. Yine de yeni anlaşma başlı başına, İdlib’in aksine Rus-Türk ilişkilerinde “ateşkes” anlamına geliyordu ve bu anlamda her iki taraf için de göreli bir başarıdır.
Dahası, tarafların hırslarının çok yüksek olması, kamusal söylemlerin oldukça duygusal olması ve gerilimi daha fazla yükseltmeden alanda bir şeyler yapabilme yetilerinin sınırlı olması sebepleriyle, mevcut koşullar altında herhangi bir kalıcı anlaşma imkansızdı. Bu anlamda, bu asgari başarı belki de şu an mümkün olan maksimumdur. Yine de işin gerçeği şu ki, Moskova ve Ankara’nın Suriye üzerinde bir sonraki krizin ne zaman çıkacağına dair yeni bir ölçütü var.
(Çeviren: İdil Çağla ERTAŞ)