07 Nisan 2020 00:56
Son Güncellenme Tarihi: 07 Nisan 2020 10:07

Prof. Dr. Yüksel Taşkın: İktidar toplumun gerisinde; dayanışma yükseltilmeli

Prof. Dr. Yüksel Taşkın: Bu kriz bir kez daha göstermiştir ki, mevcut iktidar toplumun gerisine düşmüştür..

Fotoğraf: Murat Kula/AA

Paylaş

Şerif KARATAŞ
İstanbul

Türkiye koronavirüs salgınına karşı mücadele verdiği günlerde, 8 HDP’li belediyeye kayyum atandı. Adana Ceyhan’da CHP’li belediye başkanın mazbatası alındı. CHP’li büyükşehir belediyelerinin salgına karşı başlattığı bağış kampanyaları yasaklandı. Hükümetin açıkladığı pakete itiraz edenler gözaltına alındı. Korona günlerinde yaşanan birçok antidemokratik uygulamayı CHP Parti Meclis Üyesi Prof. Dr. Yüksel Taşkın ve CHP İstanbul Milletvekili Özgür Karabat ile konuştuk.

Koronavirüs salgının toplumsal dayanışmayı yükseltmeden atlatılmasının mümkün olmadığını söyleyen Prof. Dr. Yüksel Taşkın, “Kendi toplumunun, sivil ve demokratik güçlerinin yaratıcılığından işkillenen, onu sınırlandırmak isteyen bir devlet anlayışı sanıldığı kadar güçlü değildir. Asıl mesele toplumsal kapasite geliştikçe ona uyumlanan bir devlet kapasitesini var edebilmektir. Bu kriz bir kez daha göstermiştir ki, mevcut iktidar toplumun gerisine düşmüştür” ifadelerini kullandı.

"DEVLETİN KAYNAKLARI YAĞMALANDI"

Türkiye’nin koronavirüs krizine çok olumsuz şartlarda yakalandığını ifade eden Yüksel Taşkın, bunun nedeni şöyle açıkladı: “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin derinleştirdiği bir yönetememe krizi ve bununla ilişkili bir iktisadi krizin tam ortasındaydık. Bu türden krizlerde iktidarın toplumu ferahlatacak paketlerle, özellikle emekçileri rahatlatacak önlemler alma kapasitesinin olmadığı net bir biçimde ortaya çıktı. Gelişmiş ülkeler, kapitalist sistemin kendisini yeniden üretebilmesi, yani sistemin ayakta kalabilmesi için ciddi paketler açıklayabiliyorlar. Bu kapasite bizde yok. Çünkü devletin tüm kaynakları, iktidara yakın bir zenginler zümresinin palazlanması için yağmalanmış durumda.”

AKP döneminde Türkiye’ye 600 milyar dolar yabancı sermaye girişi olduğunu da hatırlatan Taşkın, “Cumhuriyetin kazanımı olan fabrika ve benzer işletmelerin özelleştirilmelerinden de 70 milyar dolar gelir elde edildi. Bu paralar nereye gitti? Betona gömüldüler ama o beton etrafında yeni bir zümrenin yükselişine de şahit olduk. Bu paraların çok az bir bölümü dahi emekçilere ve üretken kesimlere gitmiş olsaydı bambaşka bir ülke olacaktık” diye konuştu.

"BASKI, MUHALİF KESİMİN DİRENCİNİ ARTIRIYOR"

İktidarı elinde tutanların, muhalif unsurları bir baskı çemberi içerisinde tutmazlarsa tasfiye olacakları korkusuyla hareket ettiğine işaret eden Taşkın, “Krizin ortasında bile toplumsal sorumluluk duyguları yerine kendilerinin siyasi ikballerini düşünebilmeleri başka nasıl açıklanabilir? Toplumu baskı altında tutmak iktidar bakımından bir kısır döngüyü de beraberinde getiriyor. Baskı altına alınan kesimler, bu cendereden kurtulmak adına diğer mağdurlarla veya düzen karşıtlarıyla bağ kurmayı öğreniyorlar. Yani baskı, muhalif kesimin direncini ve üretkenliğini arttırıyor” ifadelerini kullandı. Mevcut iktidarın, ultra-merkeziyetçi bir saray vesayeti yarattığını belirten Taşkın şunları söyledi: “Bu hantal iktidar yapısı, toplumsal ihtiyaçları algılayamaz ve gideremez durumda. Aslında atanmışlar-seçilmişler mücadelesinin bir başka örneğiyle karşı karşıyayız. İstanbul seçimlerini yenileyen atanmışlar zihniyetiyle, yasal hakları olduğu halde belediyelere bağış toplatmayan irade ve zihniyet birebir aynıdır. Yakın dönem Türkiye tarihini iyi kavrayanlar, atanmışların seçilmişleri baskılama çabalarının toplum tarafından geri püskürtülmesinin pek çok örneği olduğunu göreceklerdir. Özellikle CHP’li Büyükşehir belediyeleri, kriz sırasında toplumla temas alanları güçlü olduğu için sorunlara hızla yanıt üretmeyi bildiler. Onlar topluma Saray’dan çok daha yakınlar. Ticaret Bakanı maske satmaktan bahsederken, CHP’li Büyükşehir belediyeleri sokakta maske dağıtıyordu.”

KÖİ ÖDEMELERİ ASKIYA ALINABİLİR

Bu yıl ödenmesi gereken yaklaşık 19 milyarlık Hazine garantili kamu özel iş birliği (KÖİ) proje ödemelerinin askıya alınabileceğini belirten Taşkın, “Bütçede öncelikler yeniden belirlenebilir. İşten çıkarmaların yanında kiracı çıkarmanın da dondurulacağı yasal düzenlemeler TBMM’ye gelirse CHP destek vereceğini açıkladı” dedi. Bu kriz ile Türkiye’nin refahının ana omurgasının tarım olması gerektiğinin bir kez daha gösterdiğini söyleyen Taşkın, “Bu her zaman parayla ölçülemeyecek bir getiridir” dedi.

Krizin toplumsal dayanışmayı yükseltmeden atlatılmasının mümkün olmadığını söyleyen Taşkın, “Kendi toplumunun, sivil ve demokratik güçlerinin yaratıcılığından işkillenen, onu sınırlandırmak isteyen bir devlet anlayışı sanıldığı kadar güçlü değildir. Asıl mesele toplumsal kapasite geliştikçe ona uyumlanan bir devlet kapasitesini var edebilmektir. Bu kriz bir kez daha göstermiştir ki, mevcut iktidar toplumun gerisine düşmüştür. Bu toplum ve onun içinden çıkan aktörler krizi en hasarsız biçimde atlatmamızı sağladıktan sonra bu siyasal uyumsuzluğu ortadan kaldıracak iradeyi de var edeceklerdir” diye konuştu.

ŞEHİR HASTANELERİNE 95 MİLYAR DOLAR ÖDEME YAPILACAK

Yüksel Taşkın, Şehir hastanelerine dikkat çekerek şunları söyledi: “Bu kriz bize sadece Şehir hastanelerinin olduğu şehirlerde yaşasaydık salgınla baş etmede ne denli zorlanacağımızı acı biçimde gösterdi. Salgın sırasında çok sayıda kamu hastanesine sahip olunmasının önemini görmüş olduk. Şehir Hastaneleri sadece 11 milyar dolara mal olduğu halde Hazine garantisi kapsamında 95 milyar dolara yakın ödemenin yapılacağı hesaplanmaktadır. Bu yanlıştan bir an önce dönülmesi elzemdir.” Kanal İstanbul’la ilgili devletin farklı kademelerinden 75 ile 145 milyarlık maliyetten söz edildiğini belirten Taşkın, “Önümüzdeki dönemde toplumsal acılarımızı giderecek kaynak bulmakta zorlanacağımız bir gerçekken bu projede ısrar etmek inanılması güç bir duyarsızlık olacaktır” dedi.

BAĞIŞ KAMPANYASINI ENGELLENMESİ AKP’NİN TÜKENİŞİNİN TESCİLİ

CHP İstanbul Milletvekili Özgür Karabat, belediyelere en çok ihtiyaç duyulan dönemde kayyum atamak ve mazbatasının geri alınmasını hileyle gasp olarak tanımladı. Karabat, “AKP’nin 'milli irade' söylemi uzun zamandır boş bir safsatadan başka bir şey değil. Mevcut yargı sistemi, bugün ülkemizde AKP ve Saray rejiminin tükenen siyasetini ikame etme aracına dönüşmüştür” dedi.

CHP’li büyükşehir belediyelerinin salgınla ilgili bağış kampanyasının engellenmesinin de AKP’nin tükenişini tescillediğine vurgu yapan Karabat, bağış kampanyasının engellenmesinde en çok zararı vatandaşların göreceğine dikkat çekti. Karabat, “Daha önceki yardım kampanyalarında topladıkları paralar hâlâ ortada yokken, dünyanın tüm devletleri vatandaşları için seferber olmuşken AKP, yine çözüm için vatandaştan medet ummaktadır” dedi.

Salgına karşı iktidarın açıkladığı pakete gösterilen tepkiler nedeniyle yaşanan gözaltıları hatırlatan Karabat, “Tır Şoförü Malik Yılmaz, aslında bu ülkenin milyonlarının sesi oldu. Ne diyordu? “Beni virüs değil, düzeniniz öldürür” AKP’nin 18 yılda ülkeyi getirdiği noktanın özetidir bu sözler. Biliyorsunuz bu haklı çığlıktan iktidar yine rahatsız oldu. Bu arkadaş muhtemelen siyasi baskı sonucu işten çıkarıldı. Ama milletvekili arkadaşlarımızın girişimleriyle yeni bir iş bulundu kendisine. Bakın bu örnekte de gördüğümüz gibi kendine muhalif olanların ekmeğiyle bile oynamaktan geri durmayan bir vicdansızlık egemen ülkede. Bunun böyle devam etmeyeceğini hep birlikte göreceğiz” diye konuştu.

"MEVZİLERİMİZİ KORUMAK ZORUNDAYIZ"

Karabat, salgına karşı öncesinden gerekli hazırlığın yapılmadığı belirten Karabat, gerekli koruyucu ekipman hazırlığının yapılmamasının yüzlerce sağlık çalışanının enfekte olmasına neden olduğunu da ifade etti.

İktidarın baskısına karşı doğruları söylemeye devam edeceklerini de söyleyen Karabat şunları söyledi: “Mücadele nerede olursa olsun kendi araçlarını yaratıyor. Başta Evrensel gibi özgür basın kanalları mevzilerimizi korumak durumundayız. Gazetelerimizi, matbu ya da dijital olarak daha fazla sahiplenebiliriz. Onlara güç verebiliriz… Bütün yaşam alanlarımızı bir mücadele alanı olarak görebiliriz.”

CHP’li belediyelerin hükümetten çok daha aktif ve atak davranarak vatandaşın ihtiyaçlarını karşıladığını belirten Karabat, “Tüm yardımlara karşılık, hükümeti bu anlamda adım atmaya zorlamak da bizim görevimiz” dedi.

ÖNCEKİ HABER

Prof. Dr. Ahmet Saltık: 15 gün içinde toplumun yarısını tarayacağız hedefi konulmalı

SONRAKİ HABER

İzmir’de salgına karşı mücadele ortaklaşacak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa