19 Nisan 2020 00:03

Hayatımızı zor koşullar altında çalışanlara borçlu olacağız

Kıvanç Eliaçık, virüse karşı küresel savaşta cepheden cepheye koşan işçi sınıfını yazdı: Hayatımızı hastane patronlarına değil zor koşullar altında çalışan işçilere borçlu olacağız.

Fotoğraf: AA

Paylaş

Kıvanç ELİAÇIK
DİSK Uluslararası İlişkiler Müdürü

Kovid-19 salgını dünyanın üzerinde bir hayalet gibi dolaşırken, milyonlarca işçi, resmi makamların “Evde kal” duyurularına rağmen zaten tehlikeli ve zor olan işlerde hastalanma korkusuyla çalışmaya devam ediyor. Doktorlar, hemşireler ve diğer sağlık çalışanları salgına karşı verilen savaşta en ön cephedeler. Sağlık çalışanları mesleklerinin, cesaretlerinin ve alınmayan önlemlerin bedelini canlarıyla ödüyor. Çok sayıda sağlıkçı hayatını kaybetti. Daha fazlası hastalandı veya karantinaya alındı. Sadece sağlıkçılar değil işçi sınıfının geniş kesimleri virüse karşı küresel savaşta cepheden cepheye koşuyor.

“Evde kalamam, çalışmam lazım” diyen tır şoförleri direksiyon başında çektikleri videolarla farklı ülkelerde ve farklı sosyal medya ortamlarında fenomenleşiyor. Kasiyerlerin, tezgahtarların, postacıların ölüm haberleri geliyor. Gazeteciler, virüsün haberini kovalarken virüse yakalanıyor. İnternetten sipariş edilen ürünleri getiren kuryeler evden eve dolaşırken hastalık riskini hem yaşıyorlar hem taşıyorlar.

Dünya adeta yangın yeri… Sağlık ve belediye işçileriyle birlikte gıda, nakliyat, haberleşme ve ticaret işçileri, öğretmenler, güvenlik görevlileri ve diğerleri yangını söndürmeye çalışan itifayeciler gibi görev başındalar. Uzun çalışma saatlerine ve yoksulluk sınırının altında ücretlere rağmen çalışıyorlar.

Güney Asya’da zayıf sosyal güvenlik sistemleri, yetersiz iş kanunları ve düşük ücretlerle çalışan işçiler aniden işsiz kaldılar. Avrupa ve Kuzey Amerika’da siparişler iptal oldu, büyük mağaza zincirleri kapandı, fabrikalar üretime ara verdi, milyonlarca kişi işini kaybeti. İşçi sınıfının en savunmasız kesimleri fırtına öncesi sessizliği yaşıyor: Kadınlar, engelliler, göçmenler, kayıtsızlar hastalığa yakın çalışıyorlar ama hastanelere uzak yaşıyorlar. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) raporlarına göre işsizlik hızla artacak, çalışanlar yoksullaşacak, yoksulluk derinleşecek.

DİKTATÖRLER VE ŞİRKETLER

Bazı hükümetler krizi fırsata çevirmek istiyor. Fransa’da Macron uzun süredir beklediği fırsatı bulmuş gibi kolları sıvadı. İş kanunlarını değiştirmeye ve çalışma süresini uzatmaya çalışıyor. Polonya’da Hukuk ve Adalet Partisinin salgınla mücadele programının içinde seçim sistemi değişikliği ve sendikal faaliyetlerin kısıtlanması gibi maddeler bulunuyor. Macaristan’da süresi belirsiz bir OHAL ilan edildi ve başbakana geniş  yetkiler verildi. Brezilya Lideri Bolsonaro bir yandan salgını inkar ediyor bir yandan da krizi bahane ederek sendikalara karşı ilan ettiği savaşı şiddetlendiriyor. Rusya’da sansür ve baskı şiddetlendi, Doktorlar Sendikası başkanı hükümetin Kovid-19 politikalarını eleştirdiği için gözaltına alındı.

Farklı ülkelerde Kovid-19’a karşı mücadele adı altında OHAL uygulanıyor, patronların lehine düzenlemeler yapılıyor. Basına hatta internet haberleşmesine sansür uygulanıyor, demokratik mekanizmalar askıya alınıyor, kollektif haklar ve sosyal güvenlik kuralları tırpanlanıyor.

Sadece diktatörlük heveslisi hükümetler değil onların desteğini alan aç gözlü şirketler de durumdan vazife çıkarıyor. Brezilya’da Bolsonara, Amazon Ormanlarını talan ederken internet alışveriş şirketi Amazon da işçi haklarını yağmalıyor. Dünyanın en kötü patronu seçilen Jeff Bezos e-ticaretin arttığı dönemde kârını arttırdı ama kuryelerin işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini azalttı. Uber gibi şoförlü araç kiralama ve e-ticaret şirketleri de sırtlarından milyon dolarlar kazandıkları şoförleri gelirsiz ve güvencesiz şekilde ortada bıraktılar.

İŞÇİLER VE KOVİD-19

Virüse karşı mücadelede en başarılı ülkeler sendikalaşma oranının yüksek olduğu, toplu sözleşme haklarının geniş, sosyal güvenlik sistemlerinin güçlü olduğu ülkeler. İskandinav ülkeleri, Yeni Zelanda, G. Kore, Japonya gibi ülkeler acil müdahalede başarılı oldular. Yeni Zelanda hükümeti sendikaların önerisini dikkate alarak salgının başladığı ilk 14 gün zorunlu hizmetler dışında bütün işyerlerinde resmi tatil ilan etti. İrlanda hastane çalışanlarına ekonomik ve tıbbi destek programı başlattı ve bütün çalışanlara 14 gün için ücretli izin bütçesi oluşturdu.

Patronlar ve hükümetler karantinada beklerken video konferanslar düzenliyorlar. Çalışma hayatına dair kararlar işçilere sorulmadan alınıyor. Sendikalı ve sendikasız işçiler grevlerle cevap veriyor. ABD, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ilk defa yaygın grevlere sahne oluyor. Çin’de bağımsız sendikalar üretimi durduruyor. Ortadoğu’da sendikalar ve halk hareketleri yasaklara rağmen sokak gösterileri düzenliyor.

Sağlık ve genel hizmet işçilerini temsil eden uluslararası sendika federasyonu Kamu Hizmetleri Enternasyonali (PSI) dünya genelinde Kovid-19’a karşı mücadele veren sağlık işçilerinin dinlenme sürelerinin, ücretlerinin ve özellikle koruyucu donanımlarının yetersiz olduğunu raporladı. PSI sağlık işçilerini alkışlamanın yetersiz olduğunu, kamu bütçelerinin ve özel sektördeki üretim biçimlerinin Kovid-19 mücadelesine göre düzenlenmesi gerektiğini söylüyor.

Küresel Sanayi İşçileri Sendikası IndustriALL’a göre sendikalı şirketler üretim bantlarını tıbbi malzeme üretecek şekilde yeniden düzenlediler. İşçiler kimi fabrikalarda tek kullanımlık tıbbi önlük, solunum cihazı, hijyen malzemeleri üreterek Kovid-19’a karşı canla başla çalışıyor.

Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC) Kovid-19 günlerinde bütün işçilere ücretli izin, güvencesiz işçilere güvence ve herkese sağlık hizmeti gibi talepleri ısrarla savunuyor. Uluslararası sendika hareketine göre salgın bittikten sonra hiçbir şey eskisi gibi olmamalı. Yeni bir küresel ekonomik modele, ürettiğimiz serveti paylaşırken yeni kurallara ihtiyacımız var.

14. yüzyılda vebanın ardından işçilere yeni bir statü verilmişti.* Kovid-19 işçiler için bir rönesans çağrısı mı yapıyor?

Dünyanın bütün işçileri Kovit-19’u yenmek için birleşti. Her şey bittiğinde unutmayalım. Hayatımızı hastane patronlarına veya ilaç şirketlerine değil zor koşullar altında çalışan işçilere borçlu olacağız...

* Kapital Cilt I: İşçilere bir statü verilmesi için ilk bahaneyi (...) halkı kırıp geçirmiş olan büyük veba salgını sağladı. (...) İşçiyi makul fiyatlarla işe koşmak tahammül edilmez bir güçlük halini almıştı. Bundan ötürü iş gününün sınırı gibi, makul işçi ücretleri de zorlayıcı yasalarla dikte edildi.

ÖNCEKİ HABER

Üretime 20 Nisan'da tekrar başlayacak olan Tayaş işçisi: Bize 'ölün' diyorlar

SONRAKİ HABER

‘Tek adam yönetimi salgınla mücadele yerine gazetecileri takip ediyor’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa