Usta Yazar Gülsüm Cengiz: Doğrularımı dayatmak yerine, alımlamayı okura bırakıyorum
Çocuk ve ilk gençlik edebiyatımızın usta kalemi Gülsüm Cengiz’le “Ayşe’nin Günleri” serisini konuştuk: "Çelimsiz bir çocuk olan Ayşe’nin kişilik olarak dirençli bir karakter olmasını istedim."
Fotoğraf: Eğitim Sen
İsmail AFACAN
İstanbul
Çocuk ve ilk gençlik edebiyatımızın usta kalemi Gülsüm Cengiz’le “İlk Adımlar” ve “Bir Bulutun Ardında” isimli romanlarından oluşan “Ayşe’nin Günleri” serisini konuştuk. Cengiz, “Her iki romanda da, büyüme sürecindeki bir kız çocuğunun cinsel kimliği konusunda yaşadığı güçlüklerin yanı sıra; kültürel çevre, eğitim sistemi, insanlar arasındaki din, ırk ya da cinsiyet ayrımcılığına karşı, eşitlik ve hoşgörü gibi evrensel değerlere yer veriliyor.” dedi.
Ayşe’nin Günleri serisinin ilkinde ‘80’li yılların başında bir kasabadan gelen, şehirde yaşam mücadelesi veren emekçi bir ailenin küçük kızı Ayşe’nin hikayesini okuyoruz. İkincisinde ise Ayşe’nin annesinin yanına Almanya’ya gidişine tanıklık ediyoruz... Bir yolculuk hali var iki romanda da. Bir emekçi aileyi göç meselesi üzerinden anlatmanızın sebepleri nelerdir?
Göç olayı geçmişten günümüze insanlığın önemli sorunlarından biri. Gerek iç göç, gerekse dış göç olgusu ülkemizdeki insanların da yaşamını doğrudan etkilemiştir. Bu etkilenmenin görünen ve görünmeyen pek çok yönü vardır. Edebiyat yaşamın iz düşümüdür. Edebiyat yapıtları, çocuklara ve gençlere; yaşamı tanıma, anlama ve yaşama hazırlanma konusunda zengin deneyler sunarlar. Bu dizide Ayşe’nin yaşadıklarından yola çıkarak iç göç ve dış göç olgularının çocuklar üzerindeki etkisini anlatmak istedim.
Ayşe’nin çocukluğu 12 Eylül’ün gölgesinde geçiyor. Peki 12 Eylül’e nasıl tanık oluyor Ayşe... Bu dönemi nasıl algılıyor?
Yazınsal yapıtlarda tarihsel arka plana yer vermenin önemli olduğunu düşünüyorum; roman kişisi olsa da insanları anlamak, içinde bulundukları koşulları değerlendirmek açısından... Çocuk ve gençlik edebiyatı alanındaki yapıtlarda da bu, çocuğa görelik ilkesi gözetilerek yapılabilir. Ayşe’nin Günleri romanımda toplumsal yaşamdaki çelişkilere sezdirme yoluyla dikkat çekmek istedim. Ayşe, bir sabah kalktığında babasının işe gitmediğini görüyor. Bahçenin dışına çıkmak isteyince sokağa çıkma yasağını öğreniyor. Her çocuk gibi sorular soruyor. Arkadaşıyla oyun oynamak için sokağa çıkamayınca, ağaçlarda uçuşan kuşların özgürlüğüne özeniyor. Çarşıda gördüğü silahlı askerlerden ve tanklardan korkuyor. Ancak bir süre sonra alışıyor. Ta ki çok sevdiği müzik öğretmeninin nedensizce ortadan kayboluşuna kadar... Sınıf öğretmeninin ve arkadaşının konuşmalarına kulak verince, müzik öğretmeninin kayboluşunun, yaşadıkları olağanüstü dönemden kaynaklandığını seziyor. 12 Eylül döneminin ekonomik açıdan olumsuz etkisini ise, babasının işsizliği nedeniyle duyumsuyor.
Kimlik çatışması göçle birlikte önemli bir yer tutuyor romanda... Göçün en büyük travmalarından biri kimlik çatışması. Ayşe nasıl yaşıyor bu travmayı?
1950’li yılların başından başlayarak kırsal kesimden büyük kentlere göçün arttığını biliyoruz. Ayşe’nin Günleri dizisindeki aile de ekonomik nedenlerle küçük bir kasabadan büyük kente göç ediyor. İlk Adımlar adlı 1. kitapta, kentlilik ve köylülük çelişkisi var. Ayşe ilk düş kırıklığını okula kayıt sırasında yaşıyor. Kırsaldan geldiği ve yoksul olduğu için, öğretmen onu kabul etmek istemiyor ve bunu kırıcı sözlerle dile getiriyor. İkinci düş kırıklığını, sınıf arkadaşlarının konuşmasıyla, dizinin altına inen uzun önlüğüyle alay etmeleriyle yaşıyor. Ayşe, sınıfında ayrımcılığa uğrayan başka çocukların da olduğunu görünce yalnız olmadığını anlıyor.
İkinci kitapta ise Almanya’ya göç ediyor Ayşe. İkinci göçünde nelerle karşılaşıyor, neler hissediyor?
Bir Bulutun Ardında adlı 2. kitapta, annesiyle birlikte Almanya’ya giden Ayşe, pek çok göçmen işçi çocuğunun yaşadıklarıyla karşılaşıyor. Öncelikle din, örf, adet ve geleneklerine sımsıkı bağlanarak uyumu reddeden Türkiyelilerin oluşturduğu görünmez çember onu kuşatıp içine almaya çalışıyor. İkincisi, göçle gelen Türkiyelilere karşı ayrımcı düşünce ve davranış içindeki Herr Wolf’un “Burada istenmiyorsunuz!” sözleri onu düş kırıklığına uğratıyor. Bununla birlikte, çemberin dışına çıkabilen Sema teyze, Alman öğretmenlerinin duyarlı ve ilgili davranışları, dostluk kurduğu Frau Zimmer ve diğerleri umudunu diri tutuyor.
"ESİNİMİ DOĞADAN VE YAŞAMDAN ALIYORUM"
Ekonomik zorluklar, kültür çatışmaları, annenin aileyi geçindirmek için Almanya’ya gidişi… Böyle sarsıcı gelişmeler Ayşe’yi etkiliyor, yıpratıyor ama direncini kırmıyor. Bunu nasıl sağlıyor Ayşe?
Yaz aylarında doğum yerim olan Orta Toroslardaki Sütçüler’e gittiğimde kaya yarıklarında büyüyen çiçeklere şaşkınlıkla ama hayranlıkla bakıp düşünürdüm; o narin çiçekler nasıl büyüyorlar o zor koşullarda diye. Ben esinimi doğadan ve yaşamdan alıyorum. Doğanın bu direngenliği beni derinden etkiledi. Doğadan duyumsadığım bu gücü, direnci okurlarıma da duyumsatmak istedim. Kaya yarıklarında güçlükler içinde büyüyen o çiçekler gibi zayıf, çelimsiz bir çocuk olan Ayşe’nin kişilik olarak dirençli bir karakter olmasını istedim. Ayşe bunu nasıl yapıyor? Yaşamın içindeki küçük sevinçleri, mutlulukları duyumsayarak, içinde bulunduğu olumsuz koşulları değiştirmeye çalışarak... Ablasının destek ve dayanışması, çevresindeki öteki insanların, söz gelimi yaşlı bahçıvanın, sınıf öğretmeninin ilgisi ve sevgisi ona güç veriyor...
Ayşe, ablasıyla birlikte evin yükünü üstlenirken bir yandan okumak istiyor. Sığındığı limansa kitaplar oluyor. Kitapların Ayşe için önemi nedir?
Yalnızlığını unutturuyor, düş gücünü harekete geçiriyor. Tanımadığı insanları, gitmediği yerleri kitaplar aracılığıyla tanıyor. Kitaplar Ayşe’nin en büyük şansı ve desteği... Okula başladığı ilk dönemde kırsal kesimden gelen Ayşe başarılı bir öğrenci değilken, kitap okuma davranışını kazanınca derslerinde başarılı oluyor; düşünmeye, sorgulamaya başlıyor. Sorgulama yetisi onda, içinde yaşadığı koşulları değiştirme isteği uyandırıyor. 1. kitap olan İlk Adımlar’da ablasıyla birlikte yaşadıkları gecekonduyu yaşanır hale getirme çabaları bunun sonucu... Bir Bulutun Ardında adlı 2. kitapta, okuduğu kitaplardaki kişilerle kendini özdeşleştiriyor, kendi düşünceleri oluşmaya başlıyor. Dahası duyumsadıklarını ve düşündüklerini arkadaşlarıyla paylaşma, onların yaşamlarına katkı sunma çabasına giriyor. Okuduğu kitapların yazınsallık ve içerik açısından nitelikleri de önemli. Nâzım Hikmet’in Sevdalı Bulut, Aziz Nesin’in Şimdiki Çocuklar Harika, Anne Frank’ın Hatıra Defteri onu etkileyen, dönüştüren kitaplardan yalnızca birkaçı...
Ayşe’nin annesiyle çatışması yeni bir karar almasına neden oluyor. Ayşe, kadınların toplumdaki yerini sorgulamaya başlıyor. Bu sorgulama Ayşe’de nasıl bir kırılma yaratıyor?
Kırılma yerine değişim sözcüğü daha doğru olabilir belki. Ayşe, okuduğu kitaplardaki düşüncelerin de etkisiyle değişip dönüşüyor. Kadınların toplumsal yaşamdaki yerini sorguluyor, eşitsiz düşünce ve davranışları kabullenmek istemiyor. Birlikte yaşadıkları süreçte kendisine alışıldık yaşamı dayatan annesi hakkında düş kırıklığına uğruyor. Ancak düş kırıklığı onu geriletmiyor. Kadınların yeri ve durumları hakkındaki sorgulamaları, özgürlük arayışı artıyor, ki bu da bir anlamda özgürleşmesine katkıda bulunuyor.
Ayşe bugünkü genç kızlara nasıl sesleniyor, neler söylüyor?
Çocukların ya da gençlerin, okudukları kitaplardaki karakterlerle kendilerini özdeşleştirdikleri bilinen bir gerçektir. Bununla birlikte, Ayşe, ya da başka bir deyişle ben okurlarıma “Şöyle olun, böyle yapın,” demiyorum. Her iki romanda da, büyüme sürecindeki bir kız çocuğunun cinsel kimliği konusunda yaşadığı güçlüklerin, sorgulamalarının, vardığı sonuçların yanı sıra; kültürel çevre, yaşama kültürü, eğitim sistemi, insanlar arasındaki din, ırk ya da cinsiyet ayrımcılığına karşı, eşitlik ve hoşgörü gibi evrensel değerlere yer veriliyor. Okurlarıma Ayşe’nin yaşadıkları aracılığıyla toplumsal yaşamdaki çelişkileri ya da yaşamdaki güzellikleri gösteriyorum. Kendi doğrularımı dayatmak yerine, alımlamayı onlara bırakıyorum; düşünen, sorgulayan, kendi düşüncelerini edinen bireyler olabilmeleri için...