Özel gereksinimli bireylerin en az göründüğü dönem
Van'daki bir özel eğitim ve rehabilitasyon merkezinin yöneticisi Rıdvan Kahraman, Evrensel'e yazdığı mektupla uzaktan eğitim sürecindeki sorunları aktardı.
Fotoğraf: Pixabay
Rıdvan KAHRAMAN
Van
Ben bir özel eğitim ve rehabilitasyon merkezi yöneticisi olarak çalışmaktayım. Yıllardır farklı işverenlerle çalıştım. Hepsinin bu eğitim sektörüne yaklaşım tarzları farklı oldu. Kimi doğan özel gereksinimli birey için sevinirken (Kaba tabirle doğan engelli bireye sevinen!), kimi “Allah’tan benim çocuğum öyle değil” deyip başkasının özel gereksinimi üzerinden kendi çocuğunu ve kendini yüksek bir mertebeye sokarken, kiminin de “Bu bireye yazık etmeden daha iyi eğitim verelim ve ona verilen raporu ortadan kaldırıp bireyi kendi yaşamını idame ettirecek seviyeye getirelim” dediğine şahit oldum. Şimdi bu süreçten ötürü ara verilen normal eğitim ile özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri arasındaki farka değinmek istiyorum. Normal eğitim “EBA” üzerinden kısmen olsa da devam ettirilebilir. Ama özel gereksinimli birey için oluşturulan “Özelim Eğitimdeyim” programının maalesef pek işe yararlılığı söz konusu değil. Özel gereksinimli çocuklar birebir ve alan eğitimcisi tarafından eğitim alamadıkları sürece sosyal yaşam ve akademik eğitime uyum konusunda problemler yaşıyorlar. Otizmli çocuklar üzerinde cep telefonlarının, tabletlerin ve radyasyonu fazla yayan bu tarz elektronik aletlerin zararları üzerine birçok bilimsel çalışma var.
Biz bu süreçte hem ailelerle hem de özel eğitim ve fizik tedavi alan bireylerle iletişim halindeyiz. Ailelerin ve özel gereksinimli bireylerin (Bu kavramı bireyin içinde bulunduğu koşullara gönderme için kullanıyorum) ihtiyaçları, beklentileri, psikolojik durumları maalesef çok vahim durumda. Örnek vermek gerekirse trafik kazası geçiren ailenin dört yaşındaki kızlarının sol tarafının felç geçirmesi ile (Sol kolu kullanamama) yürüyememesi ve konuşmayı unutması! Özel eğitim ve rehabilitasyon merkezinde aldığı dil konuşma ve fizik tedavi ile bir yıla yakın bir süreçte beş adıma kadar yürümeye başlaması, iki sözcüklü birleşme kurarak anlamlı kelimeler kurmaya başlaması bizi ve ailesini o kadar çok sevindirmişti ki size bunu nasıl anlatacağımı bilemiyorum. Ama maalesef ki bu süreç onu fizik tedaviden uzaklaştırması ile bırakın beş adımı korumasını onu daha da geriletmiştir. Ailenin umudu kızlarının eski haline dönmesi iken, bu süreç onları tekrardan kaza anının ve sonrasının yarattığı travmaya götürmüştür. Size bu konuda yaşanmış birçok deneyim türünden bahsedebilirim. Down sendromlu bireyler, otizmli bireyler, serepral palsi (CP), yatalak durumda olanlar, özgül öğrenme güçlüğü çekenler, işitme ve görme sorunu yaşayan bireyler… Hepsinin yaşadığı sorunlar kısıtlı olan yaşamlarının daha da kısıtlanması ile artmış durumda ve çoğu bu merkezler sayesinde yaşam alanlarını genişletiyor. Aileleri dışında ilk defa kendi öykülerine benzer öykülerle karşılaşıyorlar. Kurdukları arkadaşlık bağları, ailelerin deneyimlerinin ortaklaşması ile birbirlerine sağladıkları destekleri görmezlikten gelemezsiniz.
Aileler, bu süreçte en az bu bireyler kadar etkilenmiş durumda. Acı içinde kıvranan bir CP hastasının ağrılarına, kasılmalarına çaresiz kalan aile fertlerini düşünün. Bu kasılmalar ve ağrılar ancak fizyoterapistin uygulayacağı manuel terapi ile azaltılabilir veya bitirilebilir. Davranışsal bozukluklar gösteren bireyin tepkilerine nasıl yaklaşılacağını bilmeyen aileleri düşünün. Bu bireyin bir psikolog, özel eğitim öğretmeni ile bireysel olarak görüşmesi ancak onu azaltabilir. Sağ veya sol hemipleji (diğer adıyla inme) yaşandıktan 6 ay sonra kesinlikle fizik tedavi alması gerekenleri düşünün. Kısacası bu merkezlerin ne kadar elzem olduğunu yaşamın her evresinde ancak özel gereksinimli bireyler ve aileleri bilirler. Konuşma evresinde olanı, yürüme aşamasında olanı, davranışsal bozukluklarının soğutulması (Kendini dövme, ailesine şiddet uygulama, kişiye tükürme…), kümeler konusunun öğrenilme aşaması, parayı, saati, e- harfini öğrenme gibi hayata tutunma aşamalarına dönmek; bu merkezlerin alınacak tedbirlerle birlikte bir an önce açılmasına bağlıdır.
Kovid-19 ile işimizden uzaklaşalı neredeyse iki ay oldu. Bu süreçte çalışan bireylere ödemelerin eksik yapıldığına dair duyumlar alıyoruz. Biz çalıştığımız kurumda üçüncü ayın ödeneğini tam aldık. Sonraki aylar (4. ay) da ise kiminin sağladığı şartlar gereği kısmi ödenekten (Sigorta fonuna yatırılan işçinin kendi ödenek hakkı) faydalandı kimi ise 17 Nisan’dan itibaren ücretsiz izin ücretinden yararlanıyor.