25 Mayıs 2020 00:17

Arjen Ari Şiir yarışmasını kazanan Baran: Farklı diller beni daha çok ‘insan’ yaptı

Arjen Ari anısına düzenlenen şiir yarışmasını kazanan Suat Baran, Evrensel'e konuştu.

Fotoğraf: Suat Baran'ın kendi arşivinden alınmıştır

Paylaş

Cengiz Anıl BÖLÜKBAŞ
Diyarbakır

Modern Kürt edebiyatının en önemli temsilcilerinden Arjen Arî anısına yedincisi düzenlenen şiir yarışmasını “Kitêba Elbakof” dosyasıyla Suat Baran kazandı. Yarışmayı kazanan Baran’la hayatını, yarışmayı ve Kürtçe şiiri üzerine konuştuk. Farklı dillerin kendisini daha çok ‘insan’ yaptığını söyleyen Baran “Doğal bir şekilde kendiliğinden Kürtçe yazmaya başladığımda garip bir şekilde bir özgürlük, ben olma duygusu oluştu” diyor.

VAN’DA DÜNYAYA GELDİ TRABZON’DA BÜYÜDÜ

İnsanın benliğinin oluşmasını etkileyen birçok faktör var elbette. Çocukluk bunun ilk aşamasıyken dil de en temel taşıdır bana kalırsa. Suat Baran, 1986 yılında Van’da dünyaya gelmiş. Daha sonrasında çocukluk ve ergenlik dönemini Trabzon’da geçirmiş. Farklı coğrafyalarda yaşamanın etkisini Baran şöyle anlatıyor: “Farklı coğrafyalarda yaşamak, farklı kimliklerle temas halinde olmak kendine hem içeriden hem de dışarıdan bakmayı sağlıyor. Trabzon benim için artıları eksileriyle çok özel bir yer oldu, çocukluğumu, gençliğimi, ilk sağlam arkadaşlıklarımı orada kurdum, ilk orada aşık oldum. Tarihe, geçmişe, doğaya bakmayı, sorgulamayı orada öğrendim, daha sonra bunu her yerde uygulama şansım oldu. Van, Trabzon, İstanbul beni tekil bir kimlikten daha çok empati odaklı bir düşünce dünyasına sürükledi. Beni daha anlayışlı bir insan yaptı ve mekandan mekana sıçramakla beraber insanın içine bakmayı öğretti. Şiirlerimde ve edebiyat anlayışımda bu çok belirgin bir şekilde yer alır, mekandan ziyade hep birey, hep insan vardır.”

KÜRTÇE, YUNANCA, İNGİLİZCE, TÜRKÇE EĞİTİMİ ALDI

Baran’ın üniversite hayatı ise farklı dillerle haşır neşir geçiyor. Yunan dili ve edebiyatı okuduktan sonra İngilizce öğretmenliği okuyor. Doktorasını ise Türk edebiyatı üzerine yapıyor. Bununla beraber 5 kitap çevirisi var. Yunanca, İngilizce, Türkçe, Kürtçe okumanın, öğrenmenin, çevirmenin, diller ve kültürler arasında salınmanın insana parçalı bir kimlik ve bir arayış gibi gelebileceğini söylüyor Baran. “Belki bende de öyle oldu diyor” ama şunu ekliyor: “Ama en azından dünyaya bakış açımı oluştururken, insanlarla kurduğum ilişkilerde, edebiyat anlayışımı şekillendirirken beni çok daha fazla ‘insan’ yaptı bu durum.”

Vakti zamanında bir arkadaşım, hediye ettiği kitabın yazarının bir sözünü not olarak iliştirmişti ön sayfaya, o notta Hüseyin Kıran’ın, “Bir dili öğrenmek, belli bir insan olma biçimini öğrenmektir” sözü yer alıyordu. Yorgos Theotokas’ın romanlarını, Seferis’in şiirlerini, Bextiyar Alî’nin eserlerini, Jean Rhys’in Wide Sargasso Sea romanını ya da Afrika edebiyatından İngilizce bir şeyler okurken onları çok iyi anlayan bir yerde bulabiliyor, onlar gibi hissediyor, hatta kendi hikayesini okuyormuş gibi özlem duyabiliyor Suat Baran da.

"KÜRTÇE BEN OLMA DUYGUSU OLUŞTURDU"

Suat Baran, belli bir süre sonra Türkçe çeviriyi bırakıp kendi ana dili olan Kürtçeye dönüyor yüzünü. Kürtçeye çevirdiği makale, öykü ve şiirler çeşitli dergilerde yer alıyor. Yarı akademik bir dergi olan Zarema’nın yayına başlamasında görev alıyor. Bu ana dile dönüş benim açımdan önemli bir durumu gösteriyor. Zira V. N. Voloşinov’un da dediği gibi, “Kişi ana dilindeki sözcüğe tamamen farklı bir tarzda duyarlıdır; daha doğrusu, kişi ana dilindeki sözcüğe normalde, dil bilimsel düşüncesinde ve eski çağlarda yaşayanların felsefi-dinsel düşüncesinde yaratılmış kategorilerle tıka basa dolu sözcüğe olduğu gibi duyarlı değildir. Ana dilin sözcüğü kişinin ‘eşi dostu’dur.” Bu ‘eşe, dost’a dönüş Baran açısından ‘benliğin’ oluşumunun en temel taşı olan dile de dönüş. Bunu Baran’ın “Kürtçe yazmaya başlamadan önce ana dilim olmasa da İngilizce ve Yunanca bir şeyler yazdım, karaladım. Türkçe denemelerim de oldu, ki en iyi bildiğim dildir. Ama çok doğal bir şekilde kendiliğinden Kürtçe yazmaya başladığımda garip bir şekilde bir özgürlük, ben olma duygusu oluştu bende” sözlerinden anlıyoruz.

"KÜRTÇE ŞİİR GELENEĞİ ÇOK GÜÇLÜ"

Kürtçe şiir yazmanın zorluklarını ve yarışmanın kendisi açısından önemini konuşuyoruz Baran ile. Bu konuda ikimiz de şiir yazmanın zor olduğu kanaatindeyiz. Çünkü ben şiirin belki diğer yazın türleri arasında en nankör olanı olduğunu düşünürüm, Baran ise romanın tüm diğer yazın türlerini alt ettiği bir çağda şiir yazmanın çok naif bir eylem gibi gözüktüğünü ve alıcısının da takdir edilmesinin de romana kıyasla çok çok daha az olduğunu, bu yüzden şiir yazanların işinin her zaman daha zor olduğunu düşünüyor.

Kürtçe şiir geleneğinin çok güçlü olduğunu ifade eden Baran, yarışma hakkında da şunları söylüyor: “Arjen Arî Şiir Yarışması gibi yarışmalar, ki sayısı çok çok az, gençler ve şiirle var olmak isteyenler için önemli bir fırsat ve bence güçlü de bir teşvik. Şiir yazan ve ciddiye alan arkadaşlar için en temel tavsiyem bol bol şiir okumak, dünyanın farklı edebiyatlarından farklı şairlerle hemhal olmak. Bu kişinin şiir anlayışını oluşturduğu gibi kendisine ve edebiyatına bakışını da derinleştiriyor, zaman içerisinde kendi sesini bulması için yollar açıyor.”

Bundan sonra planlarına ilişkin şiir yazmaya devam edeceğini söylüyor, Baran. Çünkü şiir yazmak kendisi için Deleuze’ün ifadesiyle kaçış çizgisi, nefes almak gibi bir şey. “Şiirlerimde de genellikle bireyin temel arayışlarını, varoluş sancısını ele aldığım için muhtemelen bu temel çizgiyi koruyup daha farklı deneysel çalışmalara girebilirim” diyor, Baran.

"KÜRT EDEBİYATININ EN ZENGİN OLDUĞU ALAN ŞİİR"

Kürtçe şiirin geleceği hakkında sorularımıza da yanıt veriyor, Baran. Düzyazı örneklere kıyasla Kürt edebiyatının en zengin olduğu alanın şiir olduğunu belirtiyor. Günümüzün şairlerinin en büyük avantajının ise farklı dillerden ve edebiyatlardan birçok şairi ister çeviri ister orijinal dil üzerinden olsun okuma imkanlarının olması olduğunu vurguluyor. Bu durumun diğer kültür ve şiir gelenekleriyle daha yoğun bir alışveriş ortamı yaratarak Kürtçe şiirin gelişme ve büyüme potansiyelini de arttıracağı düşüncesinde Suat Baran.

Yazıyı bitirirken Suat Baran’ı yeniden tebrik ederim. Yarışmanın önemine gelirsek, birçok genç şaire kapı araladığını söylemek mümkün. Geçen seneki yarışmayı kazanan Miradê Miradan da genç bir şairdi. Yarışma kimisi için benliğine geri dönüş anlamına geliyor, kimisi için yasını bile tutamadığı acılarını haykıracağı bir alan. Bazıları için de savaşın, yoksulluğun sesi arasında sesini duyurmak, “Ben de buradayım” demek için bir anlam ifade ediyor. Ancak en önemlisi de belki şu an aramızda olamasa da eserleriyle aramızda olacak Arjen Arî’nin var olmasına da destek sağlıyor. Çünkü Arjen Arî’nin yaşamdayken pek duyulmayan sesi, şimdi genç şairlerin kalemlerinden yankılanıyor.

ÖNCEKİ HABER

Ankara'da polis kontrol noktasında trafik kazası yaşandı, 5'i polis 7 kişi yaralandı

SONRAKİ HABER

Zonguldak Dinarsu iplik fabrikasında 15 işçi Kovid-19'a yakalandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...