27 Temmuz 2020 20:49

HDP'nin İzmir'deki "Demokrasi Kürsüsü"nden ortak mücadele çağrısı

HDP İzmir İl Örgütünün Gündoğdu Meydanı’nda kurduğu "Demokrasi Kürsüsü"nde ortak mücadele çağrısı yapıldı.

HDP'nin İzmir'deki "Demokrasi Kürsüsü"nden ortak mücadele çağrısı

Fotoğraf: Evrensel

HDP İzmir İl Örgütü Gündoğdu Meydanı’nda Demokrasi Kürsüsü kurdu.

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Milletvekilleri, MYK ve PM üyeleri, HDK Eş Genel Sözcüsü İdil Uğurlu, HDP Kadın Meclisi ve Gençlik Meclisinin yanı sıra Emek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Levet Tüzel, KESK Eş Genel Başkanı Aysun Gezen, İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri ile birçok siyasi parti, demokratik kitle örgütü ve meslek odasının temsilcisi etkinlikte yer aldı.

"BU ÜLKEYE BARIŞI, DEMOKRASİYİ MUTLAKA GETİRECEĞİZ"

Kürsüde ilk sözü HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar aldı.

Sancar, “Hep birlikte demokrasiyi barışı, özgürlüğü inşa etmek için uğraşıyoruz. Çoklu baroya karşı adaleti savunmayı savunmak adına Mecliste başlangıç yaptık. Halkların ve inançların temsilcileri ile buluştuk. Gençler, kadınlar, mağdurlarla konuştuk. Cumartesi anneleri ile bir araya geldik. Geleceği hep birlikte inşa edeceğiz, bu gelecek demokratik bir gelecek olacak. Barışın geldiği bir gelecek olacak. Toplumsal alanda demokrasi için buluşuyoruz, siyasal alanda demokratik yönetim için bir araya geliyoruz” dedi.

Demokratik toplumsal dönüşümün Kürt sorununun çözümünden geçtiğini söyleyen Sancar, “Bu buluşma da halkların eşitliği ile demokrasiyi kurmaktır. Bu iktidar halklara baskıyı, emekçilere yoksulluğu, kadınlara şiddeti, gençlere geleceksizliği sunuyor. Biz bunlara karşı umudu ve cesareti büyüterek bir araya geliyoruz. Burada imkanımız, gücümüz var. Bu ülkeye barışı, demokrasiyi, çoğulcu bir düzeni mutlaka getireceğiz. Bundan da şüphe duymuyoruz” diye konuştu.

Mithat Sancar

Fotoğraf: Evrensel

“BİZLER YENİ YAŞAMI KURACAĞIZ”

HDK Eş Genel Sözcüsü İdil Uğurlu da konuşmasında “AKP iktidarı tekçi zihniyeti kaybetti. Bu yüzden kadınlara saldırıyor. Mücadele eden kadınları dört duvar ayarına sıkıştırmak istiyor. Biz eşit, özgür, adil bir yaşamı getireceğiz. İstanbul Sözleşmesine AKP-MHP saldırılarına rağmen halk sözleşmenin geri çekilmesini istemiyor. Halka rağmen dinci ırkçı yaşamı kuramayacaklar. Biz bu faşizme geri adım artıracağız ve yeni yaşamı kuracağız” dedi.

İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan ise “Bu ülkede onlarca ailenin evine ateş düşüyor. Son 5 yılda 5 binden insan yaşamını yitirdi, 8 binden fazla yaralı var. Biz barış hakkını savunuyoruz ve bu topraklara demokrasi gelmeden barış gelmez diyoruz. Savaşa karşı barışın savunulması gerektiğin hep hatırlatıyoruz” diyerek insan hakları ve barış hakkının savunulmasını önemsediklerini söyledi.

Türkdoğan son olarak, “Demokrasi barış ortak paydasında bir araya gelen milyonlar çoğunluğu oluşturuyor. Bizler daha fazla barış ve demokrasi sesini yükseltebiliriz” dedi.

“BİZLER HAKLARIMIZI SAVUNMAYA DEVAM EDECEĞİZ”

OHAL sürecinde işten atılan kamu emekçilerini hatırlatan KESK Eş Genel Başkanı Aysun Gezen, “Bugün kurmak istedikleri tek adam faşist rejime karşı mücadele ettik. Krizi emekçilerin üzerine yıkmaya çalıştılar, yine pandemi sürecinde bunu yapmak istiyorlar. Emeğimizle yarattığımız değeri peşkeş çekmek istiyorlar, buna karşı mücadele edeceğiz. Bizler kamunun yağmasına, talanına, doğayı çevreyi kadınların haklarının gasp edilmesine karşı mücadele edeceğiz. Kadınların özgürlüğü ve eşitliği için İstanbul Sözleşmesini ortadan kaldırmayı asla aklınızdan geçirmeyin. Bu, şiddetin, kadın cinayetlerinin, istismarın önünü açmak demektir. Biz kazanılmış haklarımızı savunmaya devam edeceğiz. Biz kadınları bu mücadeleden asla koparamayacaklar” diye konuştu.

“DOĞANIN TALANINA KARŞI ORTAK MÜCADELE ÇAĞRISI”

TMMOB İzmir İKK Sözcüsü Melih Yalçın ise “Tek adam rejimi ülkede demokrasi diyen, ekoloji diyen, tarih diyen, kültür diyen herkese saldırıyor. Tek adam rejimi sermaye rejimidir. Sermaye krize girdiği sürece ülkede paraya çevrilecek ne varsa onu paraya çeviriyor. Burada işçileri sömürmesi yetmiyor, kentleri ve doğayı da paraya çeviriyor. Biz bu saldırıları önleyebilmek için hep beraber mücadele etmeliyiz” dedi.  ‘Çeşme projesi’ne de değinen Yalçın, bu projenin İzmir’i yok edeceğini ve buna karşı ortak mücadele çağrısında bulundu.

EGEÇEP Dönem Sözcüsü Ali Osman Karababa da doğa talanında İzmir’in sermayenin yeni hedefi olduğunu belirterek doğanın talanına karşı ortak mücadelenin önemine değindi.

“ERDOĞAN REJİMİN SALDIRILARINI BİRLİKTE YAŞAYARAK GÖRÜYORUZ”

Levent Tüzel

Fotoğraf: Evrensel

Emek Partisi ve Demokrasi için Birlik Koordinasyonu adına da konuşan EMEP Genel Başkan Yardımcısı Levent Tüzel, “Bir süredir Halkların Demokratik Partisi bu gericiliğin, bu despotizmin, baskı rejiminin, bu tekçi söylemlerin karşısında demokrasinin direncin mücadelenin davasını sürdürmüş ve demokrasi yürüyüşlerinden sonra demokrasi buluşmalarıyla bu kürsüde bizleri buluşturmuştur. Bizler de bu mücadeleyi bu dayanışmayı önemsiyoruz. Özellikle 18 yılını dolduran AKP İktidarı, Erdoğan rejim, başkanlık sistemi son 2 yılda halka dönük saldırılarını ne denli büyüttüğünü hep birlikte yaşayarak görüyoruz. Baskısı, basını teslim alması, yargıyı bir siyasi saldırı alanı olarak kullanması en son halkın savunmasını isteyen baroları parçalamaya, bölmeye dönük bir düzenleme çıkartması, meclisle görüşülmekte olan yine basını teslim almaya halkın haberleşmesini dayanışmasını engellemeye yönelik sosyal medya düzenlemesiyle, halkın seçilmiş yerel yöneticilerini görevden alan kayyum uygulamalarıyla, halkların bir arada yaşamasını eşitliğini özgürlüğünü saunan, barış istemlerini bastırmaya dönük savaşçı operasyonlarıyla, kadınlar üzerinde cinsiyet yaklaşımı ayrımcılığı ve kadınları eve tıkayan çalışma alanında sömürüye zorlayan bir anlayışla tanımamaya çalıştıkları İstanbul sözleşmesinden cayma girişimleri ve son olarak da Ayasofya’yı bir camiye dönüştürmeleriyle, dini, diyanet işleri Başkanlığını bir askeri kuruma dönüştürmeleriyle aslında görüyoruz AKP iktidarı yıllardır bu halka zulmeden, ülkedeki işsizliği, sömürüyü, yolsuzlukları büyüten bu iktidar bu yolda daha ileri adımlar atmaktadır, atacaktır” diye konuştu.

“HALKIN DİRENCİ KIRILDIĞINDA YENİDEN SALDIRILARINI SÜRDÜRECEK”

Tüzel, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İstanbul Sözleşmesi'ni savunan kadınlar bir araya gelip seslerini yükselttiğinde polis saldırısıyla karşılaşmıştır. Manisa Salihli’de çevresine yaşam hakkına sahip çıkan köylülerin karşısına jandarma dipçiklerle karşı çıkmıştır. Yani ülkede bir despotizm, bir baskı rejimi alıp başını gitmiştir. Yine sermaye iktidarı olarak, sermaye sınıfının en saldırgan, en şoven, en milliyetçi, en hak tanımaz rejimi olarak işçi sınıfının birikmiş haklarına, kıdem tazminatına onları sermayeye peşkeş çekmek için girişimlerini sürdürmüştür. Ama işçi sınıfının, emekçilerin sesi birleşik şekilde yükseldiğinde burada şimdilik geri adım atmıştır. Kadın cinayetleri önlenemediğinde en son Pınar’ın katledilmesinin Türkiye’de yarattığı öfke dalgasının karşısında şimdi yine gericiliğin bize dönük, kadınlara dönük, İstanbul Sözleşmesi'nden cayma girişiminden yine şimdilik geri adım atmışlardır. Ama biliyoruz ki ilk fırsatta, bu halkın direnci kırıldığında, demokratik muhalefet gerilediğinde yine fırsatını kollayacaklar, bu saldırıları sürdürecekler” dedi.

“TÜRKİYE EMEKÇİLERİ SAVAŞ SİYASETİNE İZİN VERMEMELİDİR”

Tehlikeli bir gidişatın görüldüğünü dile getiren Tüzel, “Suriye’de rejim değiştirmeye kalktılar, şimdi de Libya’da cihat savaşı sürdürmeye çalışıyorlar. Dün Emevi Camisinde namaz kılmaya kalktılar, beceremeyince Ayasofya’da bunu sürdürüyorlar. Ama o ibadete davet ediilen yüzbinlerce insan ekmeğinin taşının işinin özgürlüklerinin peşinde olması gereken ama dinle, yalanla, vaatle kandırılan insanlar görmelidir ki fetihlerin savaşların cihatların dirilişlerin kılıç sallamaların ezilen halklara getireceği zerrece fayda yoktur. Bugüne kadar getirdiği açlık olmuştur, katliam olmuştur, tecavüzler, yıkım olmuştur. Suriye’de Afganistan’da, Filistin’de bunu gördük. Savaş çıkartılan emperyalistlerin saldırdığı halkların her yerde yaşadığı tablo bu olmuştur. Onun için Türkiye emekçileri bu savaş siyasetine izin vermemelidir. O diyanet işleri başkanının gösterdiği kılıç, direniş söylemleri, geçmişe, cumhuriyete lanet okumalar, bunlar aslında Hristiyan dünyasına, İslam dünyasına boy gösterme değildir. Bunlar aslında, bu tehditler Türkiye emekçilerinedir, bu gösteri Türkiye halklarınadır. Ve onlar bizlerin bütün bu birikimleri yok etmek üzere yeminledirler. Yürüttükleri dava böyle bir davadır, ama bu davanın insanlığa, özgürlüklere, barışa zerrece faydası yoktur” dedi.

“SIRAMIZI BEKLEMEYECEĞİZ, HEP BERABER MÜCAEDLE EDECEĞİZ”

Bugün demokratik muhalefetin direncinin, yan yana gelişinin son derece kıymetli olduğunu vurgulayan Tüzel, “Bu tekçi rejime itiraz eden yeniden parlementer sistem gelsin diye muhalefet edenlerin bu hazırlanan tuzakları iyi görmesi lazım. Ama sadece sözde muhalefet değil, mecliste elimizden geleni yaptık diyerek bu durumu halka şikayet etmek değil, demokrasi, emeğin halkları barış bugün gösterilmekte olduğu gibi sokakta birleşerek, direnerek kazanılır. Aksi mümkün değildir. O nedenle mesele sadece cesur davranmaktan öte politikalarınız sağlam olmasıdır, politikalarınızın işçilerin, emekçilerin, milyonlarca yoksulun, halkın çıkarlarını temsil etmesidir. Bir kez daha mecliste muhalefet eden güçlere bunu hatırlatmak istiyoruz, yoksa sadece eleştirmenin kazandıracağı bir şey yoktur. Biz emekçiler, biz emeğin politikacıları, ezilen halkların savunucuları, barış savunucuları, demokrasi sevdalıları her zaman değiştirici gücün işçi sınıfında ve halkta olduğunu biliyoruz. O nedenle tabanda birlik, demokrasi ittifakını demokrasi yürüyüşünü halkın içinde fabrikalarda, sendikalarda, iş yerlerinde mahallelerde kurmak, birlikteliği, örgütlenmeyi mücadeleyi buralarda örmek durumundayız. Demokrasi için birlik mücadelesi, HDP mücadelesi, EMEK partisinin mücadelesi, devrimcilerin, sosyalistlerin ezilenlerin, devrimcilerin mücadelesi bizlere bunu öğretmiştir. Bu zorbalık, zulüm, bu saldırganlık, bu savaşçı, şoven siyaset, ırkçılık karşısında sıramızı beklemeyeceğiz. Dün baro, yarın hekimler, öbür gün sağlıkçılar, diğer gün öğretmenler, işçiler bu sırayı beklemeyeceğiz. Ya hep beraber ya hiçbirimiz diyerek bugüne kadar geldik bundan sonra da beraber olacağız”  diyerek sözlerini sonlandırdı.

Daha sonra söz alan kurum temsilcileri ise ortak mücadelenin önemine vurgu yaptı. (İzmir/EVRENSEL)

Evrensel'i Takip Et