20 Ağustos 2020 00:41

İşçi mektubu: Herkesin yüzü asık, kimse gülmüyor

“Biz işçiler kendi aramızda “Takla atmak” tabirini kullanırız. Bir karttan çekip, diğer karta yatırmak. Borcu ötelemek yani… Ücreti aldığımızda ise tak diye tüm para oraya gidiyor.”

Fotoğraf: Spencer Davis/Unsplash

Paylaş

Taşeron bir işçi
Kocaeli

Taşeron bir firmada çalışıyorum ve tam tamına 3 bin 300 TL ücret alıyorum. Başka hiçbir şey yok. Bu ücret yetmiyor tabii ki, ek iş kovalıyorum. Daha önce çalıştığım metal fabrikasında iş çıkışı kimi zaman boya, kimi zaman da hamallık işine giderdi işçiler. Ben de kovalıyorum. Dönem çok zor çünkü. Şimdi “Ayakta kalıyorum” diyen kişi kredi kartı ile ayaktadır. Biz işçiler kendi aramızda “Takla atmak” tabirini kullanırız. Bir karttan çekip, diğer karta yatırmak. Borcu ötelemek yani… Ücreti aldığımızda ise tak diye tüm para oraya gidiyor.

Pandemide durmadan çalıştım. Ve ben astım hastasıyım. Ama çalışmak zorundayım. Kürt’üm, Türk’üm, Arap’ım, Sunni’yim veya Alevi’yim hiç önemli değil. Ben bu devlete vergi verdim. Çalışırken de işsizken de vergi verdim. Patlamalara, katliamlara, iş kazalarına, kadın cinayetlerine, tüm geçmişe sünger çektim. “15 gün evde kal, ben sana bakarım, her türlü ihtiyacın benden” diyemeyen bir hükümet, bir devlet var. Onlara göre ülke ekonomisi uçuyormuş, benim uçmadığım kesin. Kimin uçtuğunu herkes biliyor. Pandemide uçan işçiler değil, patronlar oldu. Tabii patronların da sıkıntısı var, bu kadar çok parayı nereye koyacaklar?

Hadi ben taşerondayım, kadrolu çalışan arkadaşlarımız da dertli. Paranın kıymeti kalmamış. Benim arkadaşım tek maaşla geçinmeye çalışıyordu, ev sahibi kiraya zam yapınca, kirası az diye yıkık dökük bir gecekonduya geçti. Yaşlı babasına bakıyor. Ağabeyi işten atıldı, ona yardım ediyor. İşçilerin kendi aileleri arasında dayanışma bu dönem çok fazla. Böyle bir dayanışma olmasa çoktan patlamıştı insanlar. Ama nereye kadar böyle devam eder bilmiyorum. Kurban Bayramı geçti. Yalan yok, en son ne zaman kurban kestiğimizi hatırlamıyorum. Ömür borç ödeyerek geçiyor…

Çalıştığım taşeron firma benim üzerimden ayda 10 bin TL para kazanıyor. 3 bin 300 TL ben alıyorum, gerisini taşeron sahibi alıyor. Hiç çalışmadan ayda sadece benden 7 bin TL’ye yakın para kazanıyor. 4 kişi çalışıyoruz, ayda 28 bin TL para kazanıyor. İşte buna adalet diyebilir miyiz? “İşçiye çok para verilmesin, bana muhtaç olsun, dibimden ayrılmasın” deniliyor. Otobüste yüzü güleni gördünüz mü? Hele kahkaha atan birini gördünüz mü? Benim çalıştığım işyerinde herkesin yüzü asık, başı öne eğik. Kimse gülmüyor. Konuşmuyor. Çünkü herkes dertli. Herkesin sıkıntısı var. Ben uzun zamandır hayal kurmuyorum. Hayal kurmak bile hayal oldu. Sadece bugünü yaşıyorum. Günlük yaşıyorum... Bizleri bu durumdan çıkarmak için Meclisteki mevcut partilerin ne mecali, ne de politikası var. Düzen böyle düzen. Kökten bir değişim lazım. Onu yapacak olan bugün de biz işçileriz.

ÖNCEKİ HABER

İstanbul Sözleşmesi işyerlerinde de tartışılıyor

SONRAKİ HABER

Kadınların güvencesi: İstanbul Sözleşmesi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa