Dr. Pınar Dinç: Çatışmalar artınca yangınlar da çoğalıyor
Evrensel'e konuşan Lund Üniversitesi Ortadoğu Çalışmaları Merkezinde çalışmalarını yürüten Dr. Pınar Dinç, "Çatışmanın arttığı dönemlerde yangın sayısı da artıyor" dedi.
Fotoğraf: MA
Şerif KARATAŞ
Türkiye’de her yıl mayıs ayı ile kasım ayı arasında orman yangıları çıkıyor. Lund Üniversitesi Ortadoğu Çalışmaları Merkezinde çalışmalarını yürüten Dr. Pınar Dinç, Tarım ve Orman Bakanlığının sağladığı verilere dayanarak Türkiye’nin farklı bölgelerinde yangınların neden çıktığını anlamanın zor olduğuna vurgu yaptı. Türkiye’nin bölge illerinde orman yangınları ile çatışmalar arasında ilişki olduğunu anlatan Dinç, "Çatışmanın azaldığı dönemlerde yangın sayısı azken, çatışmanın arttığı dönemlerde yangın sayısı da artıyor" dedi. Dinç, sorularımızı yanıtladı.
Ülkenin batısındaki yangınlar ile Bölge illerinde olan yangınların çıkma nedenlerini karşılaştıracak olursanız, neler söyleyebilirsiniz?
Tarım ve Orman Bakanlığının sağladığı verilere baktığımızda Türkiye’de orman yangınlarının çıkış nedenlerinin dört ana başlıkta toplandığını görüyoruz. Buna göre faili meçhul yangınlar başı çekmekte, bunu sırasıyla ihmal-kaza, doğal nedenler ve kasıt takip etmekte. Bu kadar faili meçhul orman yangını olan bir tabloda orman yangınlarının çıkış nedenlerini anlamak zaten zor. Bu verilere dayanarak Türkiye’nin farklı bölgelerinde yangınların neden çıktığını anlamak daha da zor. İklim değişikliğinin getirdiği sıcaklık artışları, kuraklıklar söz konusu. Ayrıca ‘yangın sezonu’ denilen mayıs-kasım ayları arasında orman yangınlarında artış yaşandığını biliyoruz. Verilerin bize söylediği: İhmal kaynaklı yangınların büyük kısmının tarımsal üretim sonrası anız yakımı nedeniyle oluştuğu, bir kısmının da sigara izmariti, çöpler ve mangal ateşi gibi nedenlerle çıktığı.
"ÇATIŞMANIN ARTTIĞI DÖNEMLERDE YANGIN SAYISI ARTIYOR"
Öte yandan özellikle Türkiye’nin belli bölgelerinde çıkan orman yangınlarının çatışma ile bağlantılı olduğu iddiası sıklıkla dile getiriliyor. Lund Üniversitesinde bir grup coğrafyacının da içinde bulunduğu bir ekiple beraber yürüttüğüm projede uydudan aldığımız yangın verileri ile Uppsala Üniversitesinin çatışma veri programından aldığımız verileri karşılaştırdığımızda bölge illerinde orman yangınları ile çatışma arasında bir ilişkisellik olduğunu saptadık. Elbette bu niceliksel veriler tek başına yeterli değil ve sahadaki durumu tam olarak ortaya koyamıyor. Bu nedenle elimizdeki verileri gazete taraması, gözlem ve yapılandırılmamış görüşmeleri de içeren niteliksel araştırma yöntemleri ile destekledik. Geldiğimiz noktada Dersim, Diyarbakır, Hakkari ve Şırnak gibi şehirlerden yükselen ‘Ormanlarımız yanıyor!’ seslerinin yersiz olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Dersim, Şırnak ve Hakkari’nin yangın verilerine baktığımızda çözüm sürecinin devam ettiği 2013-2014 yıllarında aşağı seviyelerde seyreden yangın sayılarının, çözüm sürecinin sona erdiği 2015 yılında belirgin bir şekilde arttığını görüyoruz. Başka bir deyişle, çatışmanın azaldığı dönemlerde yangın sayısı azken, çatışmanın arttığı dönemlerde yangın sayısı da artıyor. Bu anlamlı ilişkisellik bazı şehirlerde ve belli gölgelerde daha da belirginleşiyor. Dersim’in Hozat, Ovacık ve merkez ilçeleri, Şırnak’ın Cizre ve Silopi ilçeleri ve Hakkari’nin Çukurca ilçeleri bunlardan bazıları.
"DEVLET BÖLGE İLLERİNDEKİ YANGINLARA KARŞI KAYITSIZ DAVRANIYOR"
Hükümetin yangınlar karşısındaki tutumuna ilişkin değerlendirmeniz nedir?
Devletin özellikle Kürt bölgelerinde çıkan yangınlara karşı tutumunu tek kelime ile ‘kayıtsızlık’ olarak tanımlıyorum. Burada kayıtsızlığı iki anlamda kullanıyorum. Devlet yetkilileri, örneğin bölgedeki valilikler, orman müdürlükleri ve Orman Genel Müdürlüğü, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı gibi kurumlar ve yetkilileri, çatışma bölgelerinde çıkan orman yangınlarını ya görmüyor ya ‘yalan haber’ olarak tanımlıyor ya da yangınların bölgede süren güvenlik ve ‘terörle mücadele’ operasyonları sırasında çıkan ‘örtü yangınları’ olduğunu söyleyip müdahale edebildikleri ölçüde konu ile ilgilendiklerini belirten kısa açıklamalar yapıyorlar. Özellikle 2016-2017 yıllarında Dersim’de bunun örneklerini gördük. Valilik bölgede çıkan orman yangınlarının ‘yüzey yangını’ olduğu, sosyal medyada yapılan paylaşımların başka coğrafyalardaki yangınlardan alınan resimlerden oluşan yalan haberler olduğunu söyledi. Zaten bu orman yangınları ana akım gazetelerde ya haber olmadı ya da valiliğin açıklamaları kapsamında yapılan ‘Gerçekler ortaya çıktı’ haberleriyle yangınların gerçekliği sorgulandı. Bu sene de Cudi’de çıkan yangınlar sonrasında AKP’li bir Şırnak Milletvekilinin ‘Abartılacak orman yangınları yok’ açıklamalarını okuduk. Oysa aynı açıklamada vekilin kendisi bölgede kalekol inşaatları için güvenlik amaçlı ağaç kesimi yapıldığını kabul ediyor. Yani aslında Kürt illerinde çıkan yangınların ve ormanlık alan tahribatının genellikle ‘terör’ ve ‘güvenlik’ konuları ile bir arada değerlendirilmesi gerekçesiz değil.
İki sene önce Dersim’deki orman yangınları protesto edilirken ve tıpkı şimdi Cudi’de olduğu gibi çıkan yangınlara müdahale edilmediği, yangını söndürmeye çalışan vatandaşların da engellendiği söylenirken de Dönemin Valisi Tuncay Sonel şehirdeki ağaç ışıklandırmalardan bahsedip ‘Ağaçlarımız ışıl ışıl’ diye tweet atmıştı. Maalesef her sene aynı şeyleri yaşıyoruz.
ORMAN YANGINLARINA DUYARLILIK TÜM MUHALEFET VE HALK TARAFINDAN BENİMSENMELİ
Yangınlar karşısında başta çevre örgütleri olmak üzere Meclis içi ve Meclis dışındaki muhalefet nasıl bir politika izlemeli?
Türkiye’de Meclis içindeki muhalefeti sadece HDP ve onun dışında birkaç milletvekili yapıyor zaten. 17 Eylül’de Ömer Faruk Gergerlioğlu Mecliste bir basın toplantısı düzenledi ve Cudi Dağı’ndaki yangınlara müdahale edilmediğini, terörle mücadele adı altında ormanların yok olmasına karşı olduklarını belirtti. Yıllar içinde konu hakkında verilen soru önergeleri, HDP’nin yazdığı son derece kapsamlı raporlar var. Keza aynı muhalif çizgideki sivil toplum kuruluşları, çevre örgütleri, barolar, avukatlar, sanatçılar, akademisyenler ve aktivistler de konuya dikkat çekiyorlar. Burada Evrensel’in de hakkını teslim etmek isterim. İncelediğim gazeteler arasında 2015 yılından beri bölgedeki orman yangınlarını gündemde tutan bir Evrensel, bir de kapatılan Özgür Gündem ve sonrasında yayın hayatına başlayan Yeni Yaşam gazeteleri var diyebilirim.
Daha geçtiğimiz gün Orman Genel Müdürlüğünün sadece Kürt illerinde değil, Türkiye’nin genelinde gerçekleşen orman yangınlarına ilişkin doğru veri toplamadığı, yanan orman alanlarını gerçeğinden az bildirdiği, yangınların önlenmesi ve toplumun bilinçlendirilmesi için gerekli adımları atmadığı hakkında Türkiye Ormancılar Derneği bir açıklama yaptı.
Devletin vatandaşlarına karşı bir sorumluluğu var, ormanlarını koruma yükümlülüğü var. Ülkenin batısında orman yangını çıktığında ‘Ciğerlerimiz yanıyor’ diyenler, bağış kampanyaları yapıp fidan dikenler, söz konusu yangınlar Dersim’de, Diyarbakır’da, Şırnak’ta, Hakkari’de çıktığında ortada yoklar. Sonuç olarak diyebilirim ki; gerçek muhalefet hem Meclis içinde hem de Meclis dışında konuya dikkat çekiyor, çabalıyor. Bizim ihtiyacımız olan bu duyarlılığın, bilincin ve mücadele azminin tüm muhalefet ve toplumca da benimsenmesi.