Evrensel için yeni bir dönem
Reklamları Kapat
25 Eylül 2020 06:53
/
Güncelleme: 07:21

Mimarlık fakültesinin ve ülkenin kaygılıları 4: İç mimarlık ve peyzaj

İTÜ Mimarlık Fakültesi’nde okuyan iç mimarlık ve peyzaj mimarlığı öğrencileri geleceğe yönelik düşüncelerini, ülkenin durumunu ve değişim olanakları açısından neler düşündüklerini Evrensel'e anlattı.

Mimarlık fakültesinin ve ülkenin kaygılıları 4: İç mimarlık ve peyzaj

Fotoğraf: Google Streetview

Metin Berk SÜER
İTÜ

Bu sene pandemi koşulları ile birlikte üniversitelerin de eğitim dönemlerinin bitişinin beklenenden çok daha geç tarihlere kalması yeni mezun olan öğrencilerin Türkiye’nin içerisinde bulunduğu ekonomik kriz ortamı ile birlikte düşünüldüğünde gençlerin kaygılarını ve geleceklerine yönelik kafalarındaki soru işaretlerini de artırmış durumda. Biz de bu durumu İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde farklı bölümlerde okuyan ve bu dönem mezun olan gençler ile konuşarak geleceğe yönelik neler düşündüklerini, Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu nasıl gördüklerini ve değişim olanakları açısından neler düşündüklerini konuştuk.

SALGIN DAHA KÖTÜ ETKİLEDİ

İlk olarak Türkiye'de üniversiteden yeni mezun bir genç olarak içinde yaşadığı koşullarla ilgili ne düşündüğünü ve geleceğine yönelik kafasında oluşan kaygılar olup olmadığını, eğer varsa sebeplerini konuşmaya başlıyoruz. 

Bu dönem Peyzaj Mimarlığı 3. sınıfa geçen arkadaşımız içerisinde bulundukları şartların 
birçok üniversite öğrencisinin aleyhine olduğunu düşündüğünü ve mimarlık fakültesi öğrencilerinin de bu şartlardan en çok etkilenenler arasında olduğu kanısında olduğunu belirterek başladı sözlerine. Özellikle ekonomik olarak ülkenin zor zamanlar geçirdiği ve küresel salgının da etkileriyle birlikte hizmet sektörünün bir parçası olan mimarlık fakültesi öğrencilerinin, en başta göz ardı edilebilecek olanlar olduğunu ifade eden arkadaşımız: “Gidişat böyleyken tasarımların bir öneminin olmadığı, en düşük fiyatı verenin proje ihalesini aldığı ve bu işin eğitimini almamasına rağmen birçok insanın tasarımcı edasıyla davrandığı ülkemizde, mezun olduğumuz zaman parlak bir iş hayatı göremiyorum.” diyerek bu soruya yönelik sözlerini noktaladı.

“SON ZAMANLARDA YAŞANANLAR KORKUTUYOR”

İkinci olarak konuştuğumuz İç Mimarlık Bölümü 2. sınıf öğrencisi arkadaşımız liseden itibaren gelecek planlarını düşündüğünde hep Türkiye’de kalmayı hedeflediğini ve son birkaç haftaya kadar da ülkenin geleceğine dair umutlarının her zaman var olduğunu fakat fikirlerinin değiştini belirtti: “Son 1 ayda yaşanan kadın cinayetleri, hükümetin ve emniyetin bu gelişmelere sessiz kalması ve tam tersi yönde insanları susturmak üzerine hareket etmesi benim umudumu son derece kırdı. Liyakatin değer kaybettiğinin farkındaydım, o yüzden eninde sonunda kendi işimi yapabilmek amaçlı mimarlık fakültesine yöneldim ancak ülkenin son 1 senedeki gidişatında en iyi olasılıkta bile, yani işimi yapabilsem bile bulunacağım toplumsal ve siyasi ortamdan dolayı mutlu olamayacağımın kanısına vardım.” İş bulup bulamayacağınn bile meçhul olduğu bir ortamda sadece liyakat değil aynı zamanda ekonominin ve doğal olarak tüketici kesimin cebinde parasının olmamasının da mesleği konusunda kendisini şüphede bıraktığını belirten arkadaşımız: “Türkiye’yi çok seven ve asla umudunu kaybetmemiş bir vatandaşım ancak son zamanlarda şahsi geleceğimden ziyade ülkenin ilerleyişi ve uluslararası konumunun geleceği nokta korkutuyor. Yurtdışına gidilse bile işler orada sona ermiyor, insanların kafasında hükümetin uluslararası tutumunun oluşturduğu Türk, Türkiyeli algısının benim oradaki yaşamımı nasıl etkileyeceğini düşünmek de beni yoruyor açıkçası.” diyerek bu souya dair görüşlerini noktaladı.

“MEZUN OLUNCA NASIL İŞ BULACAĞIZ”

İkinci soru olarak arkadaşlarımıza Türkiye'de mevcut politikaları üreten iktidar ve muhalefet partilerinin yaşadıkları kaygıları giderebilecek çözümler üretilip üretilemediğini soruyoruz ve konuşmaya başlıyoruz.  

İlk olarak söze başlayan İç Mimarlık öğrencisi arkadaşımız, iktidarın ülkenin veya gençlerin geleceğini önemsediğine inanmadığını; muhalefet partilerinin yaptığı muhalefetin de kendisine samimi gelmediğini belirtti. “Muhalefet partileri ya kendi çıkarları için davranıyorlar ya da seçmenini kaybetmemek için bağırıp çağırıyorlar. Türkiye’de siyasetin günlük hayata bu kadar dahil olması ve siyasetin çok sert ve ayarsız bir dille yapılması beni zaten rahatsız eden bir durum.” dedi. Bir muhalefet partisi olarak CHP’nin yeni yüzyıl manifestosundaki pek çok fikrin hoşuma gittiğini ve genel başkanlarının siyasi tutumunu, dilini beğendiğini belirterek: “Ancak iş dil ve üslupla bitmiyor. Muhalefet ve iktidarın söylemleri sadece lafta kaldığından dolayı kulağıma ne kadar güzel vaat gelirse gelsin, bir icraat göremedikten sonra hiçbir duyduğum şey bana güven vermiyor.” dedi.

İkinci olarak söze başlayan Peyzaj Mimarlığı öğrencisi arkadaşımız ülkemizde iş hayatımızda bizi rahatlacak bir politika üretildiğini düşünmediğini ekleyen arkadaşımız: “Birçoğumuz mezun olunca  nasıl iş bulacağız kaygısı yaşıyor. Ülkemizin ekonomik açıdan refah seviyesi yüksek olmadığı için sektörde işsizlik oranları da artmaya devam ediyor.” diyerek bu soruya dair fikirlerini aktarmış oldu.

SORUNLARIN ÇÖZÜMÜ İÇİN BOŞ VAATLER

Konu muhalefet partilerine gelmişken her fırsatta gençler ile buluşmaya çalışan ve yeni kurulan Deva ve Gelecek Parti’lerini de soruyoruz arkadaşlarımıza. Bu partilerin Türkiye'de yaşanmakta olan ekonomik kriz koşullarının yarattığı işsizlik, gelecek kaygısı gibi gençlerin kafasındaki sorulara cevap verecek politikalar konusundaki düşünceleri ve olası bir erken seçimde bu partilerin gençlerin desteğini alabilecek bir potansiyeli olup olmadığı soruları ile devam ediyoruz sohbetimize. 

Bu konuda fikirlerini ifade eden İç Mimarlık öğrencisi arkadaşımız, yeni kurulan partiler konusunda son zamanlarda İnce’nin yeni bir parti kuracağı ve çoğu kesime aidiyet hissettirecek bir politika izleyeceğine dair durumlar olduğunu ve böyle bir durumda kendisini ve partisini destekleyeceğini ifade ederek başladı sözlerine. “Deva ve Gelecek Partisi’ne gelecek olursak; Babacan diğer neoliberal muhafazakar isimlerden daha fazla sempati duyduğum ve bir tık daha samimi gelen bir isim. İlerleyen zamanlarda siyasette görmek isterim ancak oy atacağımı zannetmiyorum, ülkenin bulunduğu durum için fazla jenerik ve boş vaatler gibi hissettiriyor. Davutoğlu’na geleceksek eğer, gerek hayalperest siyasi ve diplomatik görüşlerinden ve demagojilerinden dolayı büyük bir antipati besliyorum. Eninde sonunda kendi çıkarı için ve iktidarla yaşadığı çıkar çatışmasından dolayı yola çıktığını düşünüyorum. İktidarın gidici olduğunu düşünüp yeni kurulacak olan bir yönetime yakınlaşmak ve çıkarlarını korumak için böyle bir girişimde bulunduğuna inanıyorum.” diyerek görüşlerini aktarmayı sürdürdü. Bu partilerin belki genç muhafazakar kesimin bir şekilde sempatisini kazanabileceğini ancak hiçbir seçmenin bu son 20 seneki yönetimden sonra Siyasal İslam’a sıcak bakacağına inanmadığını belirterek sözlerini sonlandırdı.

“SAĞLIKLI SONUÇLAR BEKLENEMEZ”

Son olarak kurulan partiler ve seçim ortamına dair geleceğe yönelik olarak Türkiye de olası bir erken seçimde sonuçların nasıl olabileceğini düşündüklerini konuşuyoruz.

İlk olarak söze başlayan Peyzaj Mimarlığı öğrencisi arkadaşımız, şu anda küresel bir salgın döneminde olduğumuzu ve bu salgının başta sağlık olmak üzere büyük çaplı ekonomik ve toplumsal sorunları beraberinde getirdiğini belirterek başladı sözlerine. İstatistiklere göre diğer ülkelere kıyasla hastalık sürecinde Türkiye’nin daha başarılı olduğu gibi bir durum olsa da vaka ve ölümler devam ettiğini belirten arkadaşımız: “Karantina döneminde kapatılan işletmeler, turizmin durma noktasına gelmesi ile ülkeye giren dövizin büyük oranda azalması, ithal edilen koronavirüs test kitleri ve daha birçok şey olası bir kriz döneminde devletin yükümlü olduğu şeyler olsa da ekonomik açıdan devleti zora soktu ve enflasyon büyük oranda artış gösterdi.” dedi. Karantina sürecinde toplum yararına maddi yükü hafifletecek önlemler alınmış olsa da normalleşme sürecinde maddi yükün çoğunluğunun yine toplumun sırtına bindiğini belirten arkadaşımız: “Somut bir örnek olarak devlet TOKİ ödemelerini ertelemişti fakat normalleşme sürecine girdikten sonra ertelenmiş olan ödeme tutarı bölünerek aylık ödeme tutarlarının üzerine eklendi. Belki binlerce aile bu ve benzeri durumlar yüzünden daha büyük zora girdi.” diyerek sürece dair görüşlerini aktardı. Sonuç olarak pandemi hala devam ederken seçmenlerin böyle kriz anlarında iktidar ve muhalefetin kriz anlarını ne şekilde yönettiğini görerek bir değerlendirme yapacaklarını fakat böylesine toplumsal ekonomik ve sağlık sorunlarının yüksek olduğu bir dönemde olası bir erken seçimin sağlıklı kararlar neticesinde gerçekleşip sağlıklı sonuçlar doğuracağını düşünmediğini belirten arkadaşımız sözlerini noktaladı.

“BİR KOALİSYON HÜKÜMETİ...”

İkinci olarak söze başlayan İç Mimarlık öğrencisi arkadaşımız, pandemi patlak vermeseydi şu an seçim mitingi izliyor olacağımıza emin olduğunu belirterek sözlerine başladı. “Koronavirüs bir şekilde şu 1 senede kontrol altına alınırsa eğer seneye yazın, en geç sonbaharda bir genel seçim olacağına eminim. İlk hatırladığım seçim olan 2007 seçimi ile birlikte 5 genel seçim, 3 yerel seçim, 2 tane referandum, 2 tane de Cumhurbaşkanlığı seçimi görmüş birisi olarak, bu konudaki ön sezime de güveniyorum.” diyerek seçimlere yönelik fikirlerini ifade etti. Cumhurbaşkanlığı seçiminin 2 etapta yaşanacaksa aday olacak isimlere ve seçim esnasındaki tutumlara göre büyük ihtimal 2. tura kalacağına ancak 2. turda nasıl bir sonuç elde edileceğinin bilinmesi için adayların bilinmesi gerektiğini ekledi. Parlemento seçimleri açısından bu seçimle beraber bir koalisyon hükümeti kurulacağı ve merkez sol bir partinin koalisyon ortaklarından birisi olacağı ihtimalini olası gördüğünü aktaran arkadaşımız: “Muharrem İnce’nin yeni parti fikrinin en başta ne kadar saçma bir fikir gibi gelse de üstüne düşününce %10 barajını geçebildiği müddetçe bu kararın güzel sonuçlar doğurabileceğini ve muhalefetin parlementoyu ele geçirebilme ihtimalinin önceki seçimlerden daha yüksek olduğunu düşünüyorum. Tabi böyle bir durumda İYİP’e de kritik bir rol düşüyor ve son seçimlerde durduğu yoldan şaşmaması gerekiyor.” diyerek görüşlerini noktaladı.

Evrensel'i Takip Et