Gerçeği değil Kapitalizmin abartılarını mahkûm edelim!
Kapitalist sistemin ve onun biraz makyajlı hallerinin değil kapitalist üretim ilişkilerinin yok edileceği bir sistemin seçenek haline gelmesi gerek.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, evine ekmek götüremediğini söyleyen bir vatandaşa “bu bana abartı geldi ya, al bu keyif çayıdır, çay iç” dedi geçtiğimiz pazartesi günü.
Genç işsizliğinin, çalışma koşullarının, eğitimin geldiği durumun gençliğin yaşamını getirdiği halin abartılacak hiçbir yanı yok.
İşsizin, yeni işten çıkartılmışın, iş aramaktan umudu kesmişin hayatında işsizlik abartılabilir mi?
Uzaktan eğitimin, eğitim alamamak anlamına geldiği bugünlerde eğitim hakkının ortadan kalkmış olması abartılabilir mi?
Hayır! Türkiye gençliği abartmıyor. Gerçek ortada. Bu gerçeğin genç yaşamlar üzerindeki etkileri ortada. Yarattığı bunalım ortada.
Evet, kapitalist üretim ilişkilerinin genç kuşakları mahkûm ettiği karanlığın abartılacak bir yanı yok.
Bu ilişkiler çok sade ve çok açık biçimde sömürüyor.Sadeliğin anlaşılmaması için burjuvazi kendi sistemini “abartarak” parlatıyor. Bu gerçek sömürüye sahte parıltı ile gençliği ikna etmek istiyor.İkna edemediğini gördüğü koşullarda da başka konuları “abartarak” bu sisteme karşı gelebilecek hamlelerin önünü kesmek istiyor. Elbette bunu ancak bir süreliğine başarabilir. Ama burjuvazinin bu elde ettiği “başarılar” gençliğin bu sistemin işleyişinde yalnızca maddi koşullar bakımından daha kötüye mahkûm olması ile sınırlı kalmıyor. Aynı zamanda bu koşulların değişmeyeceğine dolayısıyla “bu koşullar içinde bir şekilde yaşama ve bir şekilde kendini kurtarma, bir şekilde mutlu olma” kültürel kodlarını da örgütlüyor.Bu sistemin işleyişi bakımından da yıkılmaya mahkûm olduğu gerçeğinin üzerini örtmeye çalışıyor; bu gerçeğin hayat bulabilmesi için yürünmesi gereken yolları da “karanlık, sonuca varmayan, tehlikeli, çıkmaz” sokaklar olarak gösteriyor. Kendi sisteminin devam edebilmesi için bu yolların gençliğin yaşamında “seçenek” olmasının önüne geçmeye çalışıyor. Bu konuda hâkim sınıflar çok ustalar.
İşte burjuvazinin bu çabasının Türkiye gençliğinin tercihleri üzerinde çok geniş ve güçlü bir etkisi var.
Düşman cepheyi biliyoruz. Neyi abarttıklarını görüyoruz. Biz biraz da kendi cephemizden konuşalım.
ASIL MÜMKÜN OLAN
“Örgütlü mücadele şart”
“Başka bir gelecek mümkün”
Genç Hayat ile tanışmış, daha önce yazmış, okumuş ve ya ilk kez şimdi eline almış olan arkadaşlar; bu cümleler, önermeler tanıdık geldi mi?
Bu derginin sayfalarında daha önce mutlaka karşılaştığımız cümleler, başlıklar, mektuplardan uzanan sesler bunlar.Çünkü gençliğin içinde bulunduğu koşullardan nasıl çıkacağını tartışan, bu çıkışı örgütlemeye çalışan bir dergi tutuyoruz elimizde.
Ama bu sistemin yıkılması için atılması gereken adımlar hala bir seçenek değil Türkiye gençliğinin yaşamında.
SEÇENEKSİZLİKTE DEĞİL ÖRGÜTLÜLÜKTE ISRAR
Ekonomik kriz ve salgın süreci birleşince hiç de abartılmamış kadar “gerçek” koşullar herkes tarafından görülür, tartışılır hale geldi. Henüz büyük çoğunluk olmasa da azımsanmayacak bir kesim bu koşulların kapitalist sistem ile olan bağını kavramaya başlıyor.Dahası kapitalistlerin partilerinin başkanları bile bunu kabul ediyor. İyi Parti genel başkanı Meral Akşener bile “Ben de 16 yaşımdan bu yana sınıfsal bakarım, zengin fakir üzerinden bakarım.” sözlerini sarf edebiliyor.
Çünkü kapitalist ideologlar da bizim tespit edebildiğimiz bu “kavrama”yı görüyorlar ve kendi kapitalist programlarını alternatif seçenekler olarak örgütlemek ve gençlik yığınlarını kendi seçeneklerine ikna etmek istiyorlar.
Ancak örgütlü bir sistem olan kapitalizmin gençliğin sırtına yıktığı tüm yüklerin reddedilmesi için örgütlü bir mücadele gereği Türkiye gençliğinin yaşamının pratiği haline gelmediği sürece, gençliğin mahkûm olduğu karanlık sürmeye devam edecek.
Jose Saramago Körlük romanında, tüm halka bulaşan bir körlük anlatır. Körlük yaşayanlar, hiç kimsenin görmediği ve alt üst olmuş bir düzende hayatta kalabilmenin yollarını ararlar.Onlardan ikisinin arasında şöyle bir konuşma geçer;“Bir örgüt, bedenimiz de örgütlü bir sistemdir, örgütlü olduğu sürece hayatta kalıyor, ölüm ise örgütsüzlüğün sonucundan başka bir şey değil.
-Bir körler toplumu yaşamını sürdürmek için nasıl örgütlenebilir?
-Örgütlenmek yeter, örgütlenmek bir bakıma görmeye başlamak demektir.”
Evet, bedenimiz de örgütlü bir sistemdir. Tüm iç organlar, kas, sinir sistemi… Bir uyum ve birlikte, birbirine etkide bulunan bir çalışma halindedir. Bu sistematik bozulacak olduğunda çeşitli sorunlar çıkar ortaya.
Bizim bu yazıda bahsettiğimiz “örgüt” seçeneği elbette başka bir şey. Bedenimiz bunu bilinçle yapmaz. Ama bize bilinç unsuru, verili toplumsal koşullar içinde hayata geçmiş, bu verili koşulları da kendi lehimize değiştirmeye yarayan bir araç olarak örgüt gerek!
Kapitalist sistemin ve onun biraz makyajlı hallerinin değil kapitalist üretim ilişkilerinin yok edileceği bir sistemin seçenek haline gelmesi gerek.Geleceğini sömürücü sınıfların elinden kurtarmak üzere birleşmek, burjuvazinin “abartılarının” karşısına, bu sistemin “sade ve gerçek” çelişkilerinden doğmuş bir mücadeleyi günlük yaşam pratiğimizde hayata geçirmek. İşte buna ihtiyaç var.
Kendi pratiğimizle ve gerçeğin sadeliği ile kapitalizmin “abartılarını” mahkûm edelim!
Evrensel'i Takip Et