Kadınların tüm adaletsizliklere karşı bir çift lafı var
“Birbirimize destek olmamız, bir adaletsizlik varsa ortada sesimizi çıkarmamız lazım. Adaletin sağlanmasını mücadele ederek başaracağız.”
Kadın Araştırmaları Kulübü’nden kadınlar
İstanbul Aydın Üniversitesi
Okullarda yeni dönemin başlamasıyla birlikte bize yeni katılan kadın arkadaşlarla her gün artan kadın cinayetlerini, faillere verilen cezaları, kadınların yaşadıklarını ve hissettiklerini konuştuk. Hazal Tektaş’ın Esenler Otogarı’nda silahla vurularak öldürülmesinden sonra aramızda geçen sohbetler buruk ve öfke dolu başladı. Her gün en az bir kadının katlediliyor olması, katillerinin serbest bırakılması ve Kadir Şeker’in 12 sene hapis cezası alması sohbetlerimize katılan arkadaşların sayısını arttırıyordu.
Hukuk fakültesi öğrencisi Başak arkadaşımız diyecek bir şey bulamadığını, sadece gözlerinin dolduğunu söylüyor: “Kayıp giden hayatlar var. Kararlara ne kadar karşı çıkarsak çıkalım kimse bir şey yapmıyor. Bazen elim kolum bağlı gibi hissediyorum.” Gördüğü her haber sonrası saatlerce ağladığını ifade ederken kendisinin de başına böyle bir olay gelir mi korkusu taşıdığını, yaşarsa da kimseden yardım isteyemeyeceğini söylüyor: “Yardım edecek olanın da sonu Kadir gibi olsun istemem ama ben sonuna kadar yardım ederim, başıma ne gelirse gelsin.” Kadınların yalnız olmadığını hissetmesi, görmesi açısından da böyle oluşumlarda yer almalarının güzel olduğuna dikkat çekiyor. “Sonuçta benim tek başıma sesim yeterince gür çıkmaz ama hep birlikte bağırmanın karşılığı olur.”
Psikoloji öğrencisi Melisa da sohbete dahil olarak “İçeride olması gerekenler dışarıda elini kolunu rahat rahat sallıyor, ne denir ki bu duruma? Adaleti sağlayamayanlara kanıtları, delilleri bulup götürsek ne değişir ki? Elbette ki susmamalıyız mücadele etmeliyiz” deyip 2 ay önce şahit olduğu bir olayı bizimle paylaşıyor: “Yaklaşık iki ay önce bizim apartmanın üst katındaki bir kadının bağırışlarını duyduk. O zaman yanımda yalnızca arkadaşım vardı. Ardından hemen yukarı kata çıkıp zile bastık. “Kimsiniz?” dediler, biz de; “Alt komşu, açar mısınız kapıyı?” dedik. O anda gerçekten arkadaşım da ben de korkuyorduk. Bir dakika sonra kapı açıldı karşımıza 23-24 yaşlarında bir erkek çıktı. Sorunun ne olduğunu sorduk, kadının telefondan kötü bir haber duyduğu tarzında şeyler söyledi. “Hanımefendi iyi mi?” dedik, “Evet iyi” deyip kapıyı kapattı. Kadına bir şey olur korkusuyla 10- 15 dakika boyunca arkadaşımla merdivenlerde oturduk. Giderken de annemi arayıp olayı anlattım, o da karşı komşumuza söyledi, bir daha olursa polisi ararız diye.” Sonradan annesiyle konuştuğumda da annesinin kendisine, “Neden karışıyorsun? Ya o anda gelip sana da bir şey yapsalar? Sen ne karışıyorsun diye saldırsalar?” diye kızdığını söylüyor ve hepimize soruyor: “Ama ne yapsaydık öylece beklese miydik?”
SUSMAK ÇÖZÜM DEĞİL
Hukuk Fakültesi’nde okuyan Merve arkadaşımız ise “Maalesef ülkemizde susmayı tercih eden çok kişi var. Bu cinayet ve şiddetin önüne geçmeliler. Öyle ki haberlerde her gördüğümüz kadın için üzülürken, son zamanda uzaktan tanıdığım biri abisi tarafından öldürüldü. Diğeri de kocası tarafından şiddete uğrayıp bıçaklandı” İnsanlar bu olayları görmezden geldiği sürece de yakınlarımızın ya da bizim bunlara maruz kalabileceğini de hatırlatıyor.
Çocuk Gelişimi Bölümü’nde okuyan İrem adaletin sağlanmadığını, cinayetlerin önüne geçecek doğru düzgün kanunun olmadığına dikkat çekiyor: “Birçok insan da bundan yüz buluyor. “Benim kaybedecek bir şeyim yok seni öldürsem girerim en fazla 10 yıl yatarım” diye düşünüyorlar.” Cezaların yirmi yılı bile bulmadığını hatta maalesef birkaç ay sonra katiller serbest bırakıldığını söylerken bazılarının da arkasındaki siyasi güçten cesaret aldığına vurgu yapıp Aleyna Çakır olayını örnek olarak veriyor. Acınası bir hale geldiğimizi söyleyip mücadelenin gerekliliğine de vurgu yaparak: “Bu tur insanların bizi ezmesine, sindirmesine izin vermemeliyiz, veremeyiz. Bizi kısıtlamaya kalkacaklar. Hiçbir zaman ses çıkarmaktan korkmayalım. Hakkımızı da gerekirse güzellikle, gerekirse bağıra çağıra almayı bilmeliyiz. En önemlisi de yan yana durmalıyız” sohbetimize konuşmasıyla heyecan katıyordu.
AKŞAM EVE DÖNERKEN KENARLARDA YÜRÜMEMEYE ÇALIŞIYORUM
Kendi hayatlarımızla ilgili sohbet etmeye devam ediyoruz, Melisa şu anda oturdukları yerin taşınmadan önceki yere kıyasla daha güvenilir olduğunu söyleyip son bir yılda biraz daha rahat olduğunu ve genelde sabah veya öğlen dışarı çıktığını anlattıktan sonra akşamları yine de rahat olmadığını ifade ediyor: “Akşam eve dönerken sokak ortasından yürüyorum kenarlarda yürümemeye çalışıyorum. Eski oturduğum yerin yolu gerçekten ıssız bir yoldu annemi aramadan eve doğru gitmezdim. Annem de genelde balkonda durur beni görünce içeri girerdi.”
Merve içimizi burkarak bir gerçeği bizimle paylaşıyor “Issız karanlık yerden tek başıma geçerken istemsizce ağzımı hafif açık bırakıyorum bir şey olursa direkt çığlık atarım diye.”
İngiliz Dili ve Edebiyatı okuyan arkadaşımız Ece de “Ben Safranbolu gibi çok küçük bir ilçede yaşıyorum. Ara sokaklar bile çok az tehlikelidir. Ama bu dediğiniz bana da olmuyor değil” diye Merve’nin cümlesine ek yapıyor.
“HEPİMİZ İSTERİZ AKŞAMLARI KORKMADAN YÜRÜMEYİ’’
İşletme okuyan Aydın’da yaşayan Zeynep ise Aydın’ın diğer şehirlere kıyasla daha güvenilir bir yer olduğunu ama Aydın’da da insanların bakışlarının çok rahatsız edici olabildiğini ve oturdukları yere ulaşım yürüyerek zor olduğu için akşamları babasının kendisini aldığını söylüyor. “Hepimiz isteriz akşamları korkmadan yürümeyi” dedikten sonra da yüz yüze eğitim dolayısıyla haftaya İstanbul’a geleceğini ve bunun da korkuttuğunu ifade ediyor.
Hukuk öğrencisi Kübra da hepimizin ortak kaygıları taşıdığını, toplumun yapısında ve zihniyetinde de değişiklik olmadıkça şiddetin önüne geçilemeyeceğini düşünüyor. “Şiddete uğrayan bir kadın, aslında bir insan hakları ihlaline uğradığını bilmesi gerekiyor. İstanbul Sözleşmesi ve 6284 yasası bizlerin güvencesi aslında. Bizim sıkıntımız kanunumuzun olmaması değil, uygulanmaması” diyerek sözleşmenin uygulanmasının hayati bir önem taşıdığına dikkat çekiyor.
PEKİ NE YAPMALIYIZ?
Tüm sorunlarımızı fikirlerimizi konuşurken peki ne yapmalıyız kısmına geliyoruz. Ece “Kadınlar olarak beraber iyi bir örgütlenme için sürekli düşünüp mücadele etmeliyiz. Bence eylemler ve kadınların birlikte meydanlarda olması çok önemli ama biliyorsunuz; ne yazık ki bazen biber gazları yiyoruz, sokaklarda polisler tarafından dövülüyoruz’’ dedikten sonra da bunlara rağmen geri adım atmamamız gerektiğini de ekliyor.
Zeynep de “Elbette beraber hareket etmek çok önemli. Birbirimize destek olmamız, bir adaletsizlik varsa ortada sesimizi çıkarmamız lazım. Adaletin sağlanmasını mücadele ederek başaracağız” diyerek Ece’ye katıldığını ifade ediyor.
Ortak mücadelenin, örgütlenmenin ve tüm alanlarda ortaklaşa hareket etmenin verdiği kazanımları vurgulamakta da fayda var. Bunun için de tüm arkadaşlarımızı ortak örgütlenme zeminleri kurarak mücadele etmeye çağırıyoruz.
Evrensel'i Takip Et