28 Ekim 2020 09:50

Tüm kötü koşullar karşısında hep birlikte mücadele 

Şartlar ağırlaştıkça, hayat her geçen gün daha çok zorlaştıkça, gece en karanlık vaktini aldıkça; ancak ve ancak birlikte mücadele ile birlikte şafağı göreceğiz.

Fotoğraf: Pngtree

Paylaş

Mert AKYILDIZ 

Elazığ 

Binlerce yıldır nice milletlerin yaşadığı bu coğrafyada, zaman nice uygarlıkların temellerini attı. Ne devletler ne krallıklar ne imparatorluklar kurulup yıkıldı. İnsanlar değişti, doğa değişti, sistemler değişti. Her sömürü düzeni zaman içerisinde kendi dönüşümünü tamamlasa da sınıflı toplum yapısı her defasında kendisini bir şekilde korumayı başardı. Ve işte günümüzün kapitalist toplum düzeninin sömürü çarkı, milyonlarca insanı, kanlı ve acımasız çarkları içinde ezmeye, öğütmeye devam ediyor.  

PATRONUN İKİ DUDAĞI ARASINDA 

Toplumun ekonomik sistemi değiştikçe aynı zamanda toplumda kendini evriltmeye devam etmekte, sistemin çelişkileri içerisinde belirli bir döngü içerisinde yitip gitmeyi sürdürmektedir. Türkiye’de de durum bundan farklı değildir. Yıllardır üretim araçlarının, toprağın, yatırımların, toplumun zengin kesiminin eline verilmesi ile birlikte küçük bir zümrenin zenginleşmesi için milyonların açlık ve sefalete mahkum edilmesi gerçeğini görmekteyiz. Bununla birlikte insan emeğinin her geçen gün daha çok ucuzladığı ve bununla birlikte sömürünün daha da çok şiddetini arttırdığı ülkemizde ucuz iş gücü aynı zamanda devlet kurumları tarafından pazarlanarak bir modern kölelik sistemi oluşturulmakta. Zaten milyonlarca insanın işsiz olduğu, çalışan milyonlarca insanın çok az ücretle ve karın tokluğuna sanki bir lütufmuş gibi çalıştırıldığı, bu da yetmezmiş gibi patronunun iki dudağı arasında kalan bir işçinin bir köleymişçesine sömürülmediğini kim iddia edebilir ki? 

 

Canının dişine katarak saatlerce çalışan işçi ve emekçilerin en doğal hakkı olan sendikalaşma ve grev hakları ellerinden alınmaya çalışıp, zaten sömürdüğü insanların haklarını vermeyen patronlar yerine haklarını aramaya çalışan işçilere karşı duruş sergilemesi gösteriyor ki söz konusu bir sınıfın çıkarlarını korumak olduğunda tüm kanunlar, o sözde toplumsal ve insani değerler kaybolup yerini merhametsizliğe, açgözlülüğe ve adaletsizliğe bırakmakta. Sözde adaleti, huzuru ve güvenliği sağlamak için oluşturulmuş bütün kurumlar aslında bir sınıfın çıkarlarını korumakla yükümlü olduğunu göstermekte.  

ESAS OLAN SİSTEMİN DEVAMI 

Üniversite bitirmiş, bitirmemiş milyonlarca insanın işsiz olduğu, insanların çalışabilmek için başka şehirlere ve ülkelere gitmek zorunda kaldığı, bazen ekmek almak için bile zorlandığı ülkemizde, insanları bu duruma getirenler, bununla da yetinmek istemeyerek yeri geldiğinde milliyetçilik nutuklarıyla, yeri geldiğinde dini söylemleriyle çoğu zaman şiddet ve baskıyla insanları etkisi altında tutmak için binbir türlü yol denemek zorundadır. Çünkü sistemlerinin devamlılığı buna bağlıdır. 

Ülke ekonomisinde ki daralmanın faturasını emekçi halk çekerken, milyar dolarlık iş adamlarının vergi borçları bir çırpıda silinmekte, en temel ihtiyaçlara gelen zamlar ve bunun yanındaki işsizlik milyonları kıskacı altına alırken, en basit içecek ve yiyeceklerin bile artık lüks sayılmaya başlanması sistemin insanlar üstündeki baskısını gözler önüne sermektedir. Bir ev almanın, bir araba almanın milyonlar için artık sadece hayal olduğu, tek derdinin önündeki ayı geçirebilmek olması, ülkenin zengin kesiminin insanlara zorladığı sistemin bir ürünüdür. 

Bu sistem devamlılığını sürdürdükçe, kaçınılmaz olarak işsizlik, ekonomik bunalım ve yoksulluk devam edecektir. İnsanları tamamen bireyselliğe iten, herkesin bir yarış formatında kendini kurtarmaya çalıştığı bu sistemi yıkmanın tek yolu oyunu onun kurallarına göre oynamak değil birlikte dayanışma içerisinde mücadele etmektir. Bu milyonlara ışık değil karanlık olan sistemi ise aydınlığa ancak onun alternatifi olan sosyalizm çıkaracaktır. Şartlar ağırlaştıkça, hayat her geçen gün daha çok zorlaştıkça, gece en karanlık vaktini aldıkça; ancak ve ancak birlikte mücadele ile birlikte şafağı göreceğiz. Unutmamalıyız ki gecenin en karanlık anı, Güneş’in doğmasına en yakın andır. 

ÖNCEKİ HABER

Denizli’de Kovid-19'a yakalanan okul müdürü Mustafa Ergenay hayatını kaybetti

SONRAKİ HABER

Kirazlıyayla'ya yapılmak istenen maden tesisi davasında mahkemeden sonuç çıkmadı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa