Siyaset bilimciler: Hesap verilebilmesi için yeni bir düzenleme yapılmalı
Deprem vergilerini konuştuğumuz siyaset bilimciler, iktidarın denge-denetleme kurumlarını işlevsiz hale getirdiğini, hesap verme anlamında yeni bir düzenleme yapılması gerektiğini söyledi.
Fotoğraf: Halil Fidan/AA
Şerif KARATAŞ
İstanbul
İzmir depremiyle birlikte “Deprem vergileri nerede” tartışması yeniden siyasetin gündeminde. Siyaset Bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun toplanan vergilerin kamusal ihtiyaçlara göre harcanması gerektiğini vurgu yaparak, “Teknik anlamda bu vergilerin genel bütçeye aktarılmasının vergilerin nereye harcandığının kontrol güçlüğü nedeniyle, konuya ilişkin hesap verme anlamında yeni bir düzenleme yapılması gerekliliğidir” dedi. Siyaset Bilimci Edgar Şar ise, iktidarın denge-denetleme kurumlarını işlevsiz hale getirdiğine dikkat çekerek, şeffaflıktan uzaklaştığına vurgu yaptı.
Siyaset Bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun kamuoyunda deprem vergileri şeklinde gündeme gelen tartışmaya 2000’lerin başından itibaren yaşanan her depremin ardından tanık olunduğunu belirtti. İktidar ile muhalefet arasında kamu gelirlerinin deprem için harcanıp harcanmadığına ilişkin tartışmalar yaşandığını ifade eden Tosun şunları söyledi: “Söz konusu verginin “deprem vergisi” şeklinde bilinmesinin nedeni; 17 Ağustos’ta Yalova, Gölcük, Kocaeli ve çevresinde yaşanan depremin ardından toplanmaya başlanması. Bu depremin ardından iktidar tarafından depremin yaralarını maddi anlamda tamir etmeye yönelik olarak düşünülen ve ek vergiler, özel iletişim vergisi ile özel işlem vergisi adı altında alınmaya başlayan vergilerin toplanmaya devam etmesidir. Verginin çıkarıldığı dönemde Başbakan Bülent Ecevit vergi düzenlemesinde temel amacın, bu şekilde sağlanacak maddi kaynakla ekonomiyi canlandırma, depremzedelere katkıda bulunma, ihtiyaçlarını ivedilikle karşılama olduğunu belirtirken, toplanan vergilerden yapılan harcamaların tam bir saydamlık içinde yapılacağının altını çizmiştir.”
"TOPLANAN VERGİLER KAMUSAL İHTİYAÇA YÖNELİK HARCANMALI"
İzmir Bayraklı depreminden sonra muhalefetin “Deprem vergilerine ne oldu?” şeklinde özetlenebilecek sorusuyla tartışmanın başladığını belirten Tosun, “Muhalefetin konuya saydamlık, hesap sorma ve hesap verme anlayış ve ilkelerinden yaklaştığı anlaşılmaktadır ki kurumsallaşmış demokrasilerde kamu yönetiminin işleyişinde bu ilkeler olmazsa olmazlardandır” dedi.İktidar temsilcilerin yapılan tartışmalarda depremler nedeniyle nerelerde ne kadar ve ne tür harcamalar yapıldığını toplanan vergilerle yapılan harcamaları matematiksel olarak birebir ilişkilendirmeden açıkladığını anlatan Tosun şunları söyledi: “Bu noktada hesap sorma ve hesap verme ilkesinin iktidar ve muhalefet kanadında kısmen hayata geçirildiğine tanık olsak da, asıl sorun söz konusu vergilerin Vergi Uzmanı Ozan Bingöl’ün de belirttiği gibi toplanma amacının deprem şeklinde ifade edilmesine rağmen diğer bütçe gelirleri kapsamında olmasıdır. Oysa ki vergi toplamayla ilgili temel ilkelerden biri; belirli amaca yönelik olması yerine, kamu giderlerini karşılama amacıyla bütçede toplanıp, kamusal ihtiyaçlara yönelik harcanmasıdır. Bu nedenle, depreme yönelik toplanan vergiler bir fonda toplanıp, bu fondan o amaca yönelik olarak harcansa idi, siyaset ve kamu yönetiminde hesap sorma, hesap verme ve şeffaflık adına iktidarla muhalefet arasında konuya ilişkin bu ölçüde yoğun tartışmalar yaşanmazdı. Sorunun bir diğer boyutu da; Ali Rıza Güngen’in belirttiği gibi, genel bütçe gelirlerine katılan bir vergide asıl olanın nereye gittiği değil, vergilerin nasıl harcandığı ve bütçe öncelikleridir.”
Tosun devamında şu değerlendirme bulundu: “İktidar temsilcileri tarafından muhalefetin konuyu gündeme getirmesi üzerine yapılan açıklamalarda toplanan vergilerle genel olarak depremler sonrası ne tür ve ne kadar harcama yapıldığını ifade etseler de, kalem kalem toplanan vergilerin bu amaca yönelik olarak ne kadar ve nasıl harcandığının belirtilmemesidir ki bunun nedeni, başta belirttiğimiz gibi, aynı vergilerin farklı kamu yatırımları, kamu-özel iş birliği temelli yapılan başta otoyollar, köprüler olmak üzere büyük projelere genel bütçeye aktarılması aracığıyla yapılan ödemelerdir.”
"ŞEFFAFLIK DEMOKRASİYE HİZMET EDER"
Muhalefetin haklı sorusunun yanı sıra Tosun şuna dikkat çekti: “Teknik anlamda bu vergilerin genel bütçeye aktarılmasının vergilerin nereye harcandığının kontrol güçlüğü nedeniyle, konuya ilişkin hesap verme anlamında yeni bir düzenleme yapılması gerekliliğidir. Bu konuda yapılacak bir düzenleme kamu yönetiminin işleyişinde hesap verme, hesap sorma ve şeffaflığın oluşmasına katkı yapacaktır. Asıl olan ise; demokrasilerde başta kamuoyu denetimi olmak üzere, her türlü denetimin, hesap sorma ve hesap verme kültürünün şeffaflık aracılığıyla demokrasiye hizmet edeceğidir ki özellikle siyasi iktidarlar açısından bu durum büyük önem arz etmektedir. Diğer yandan, deprem yaralarını sarmak için, vergi, fon gibi yurttaşlara ek mali yükümlülüklere başvurmak yerine, siyaset ve kamu yönetiminde savurganlığın sona erdirilmesi, bu yolla doğal afetler için daha fazla kaynak ayrılmasıdır.”
ŞAR: İKTİDAR DENGE-DENETİM KURUMLARINI İŞLEVSİZ HALE GETİRDİ
Deprem vergilerinin yaşanan şiddetli depremlerle birlikte kamuoyunun hatırladığını ve hesap sormak istediğini anlatan Siyaset Bilimci Edgar Şar, “İktidar ise bu tartışmadan çok rahatsız görünüyor çünkü zaten ilkesel olarak kamuoyunun zaman zaman gündeme getirdiği hesap verebilir bir kamu yönetimi taleplerine çok uzun zamandır üstten bakan bir iktidar var. Nitekim bu durum başta Sayıştay olmak üzere görevi denge-denetleme olan kurumların işlevsiz hale getirilmesi ve tümüyle şeffaflıktan uzak bir yönetimin ortaya çıkmasıyla da paralel. Bana kalırsa buradaki en büyük sorun bu” ifadelerini kullandı.
"İKTİDAR SEÇMENİ CEZALANDIRIYOR"
Şar, Türkiye’nin karşı karşıya olduğu deprem gerçeğini ele alma konusuna dikkat çekerek, şunları söyledi: “Burada iki noktaya dikkat çekmek isterim. Birincisi deprem riski sebebiyle ortaya çıkan koca bir kentsel dönüşüm sürecindeki öncelikler. Burada öncelikler rant, değer yaratmaya çalışan ve bir sektörün içindeki belirli gruplara fayda sağlayacak şekilde mi belirleniyor; yoksa bu dönüşümün esas amacı daha sağlıklı ve güvenli kentler üretmek mi? Herhalde AKP iktidarının geneline bakıldığında birincinin ağır bastığı konusunda bir fikir birliği ortaya çıkar. İkinci olarak ise deprem ve diğer doğal afetlerde, krizlerin ne kadar kapsayıcı ve kurumsal bir bakış açısıyla yürütüldüğü. İktidar, 2019 seçimlerinde muhalefetin eline geçen büyükşehir belediyelerini neredeyse tüm süreçlerden, siyasi saiklerle dışlıyor. Burada kaybeden ise muhalefet değil halkın kendisi oluyor. Bir bakıma halk, bu kentlerde muhalefetin adayını seçtiği için cezalandırılmış oluyor.”
Muhalefetin, iktidarın aksine konuyu siyasi saiklerle ele almaması gerektiğini belirten Şar, “Şimdi elindeki imkanlarla özellikle büyükşehir belediyelerinde depreme hazırlık için çok daha bilgilendirici ve kapsayıcı çalışmalar yapmak ve merkezi hükümetin koordinasyonuna ihtiyaç duyulan yerlerde de açık çağrılar yapmak. Özellikle deprem riskiyle mücadelede önceliklerin halkın ihtiyaçlarına dayanarak yapılması ve planların uluslararası örnekler incelenerek uzun erimli bir perspektifle yapılması elzem” dedi.
DEPREM VERGİLERİ NEREDE?
"Geçici" denilerek 2002’de getirilen ve alınmaya devam edilen deprem vergileri İzmir depremiyle yine gündemde. Söz konusu vergilerden bugüne kadar 70 milyar 895 milyon 689 bin lira toplandığı belirtiliyor. Muhalefet partilerinin geçtiğimiz salı günü yaptıkları grup toplantılarında İzmir depremi yer aldı. Rant hırsının toplumun canına mal olduğunu hatırlatan CHP, HDP ve İYİ Parti, depreme ilişkin Meclise sunulan 58 önergenin reddedildiğini hatırlatarak toplanan “Deprem vergileri nerede” olduğu sorusunu bir kez daha dile getirdi.