İşçi Yazar İrfan Erdoğan: Hayata ve insanlara karşı kendimi hep borçlu hissettim
32 yıllık İşçi İrfan Erdoğan ile yeni kitabı "Korona Günlüğü" üzerinden yazma serüvenini konuştuk.
Fotoğraf: İrfan Erdoğan kişisel arşivi
Hasret Gültekin KOZAN
Kocaeli
32 yıllık İşçi İrfan Erdoğan ile yazma serüvenini konuştuk. Almanya’da yaşayan Erdoğan, üçüncü kitabı “Korona Günlüğü”nü yayımladı. Yoğun çalışmasına rağmen okumaktan geri durmayan Erdoğan, “Bir işçi olarak çok yorulmama rağmen okumaktan hiç vazgeçmedim, vazgeçmem de” dedi.
1960 yılında Maraş'ın Elbistan ilçesine bağlı Çerkezuşağı (Gözecik) köyünde dünyaya gelen İrfan Erdoğan, 33 yıl önce ailesiyle beraber Almanya’ya yerleşir. Burada 32 yıldır fabrikalarda işçi olarak çalışan Erdoğan, evli ve üç çocuk babası. Almanya’da gerçekleşen eylemlerde de her zaman ön safta olan Erdoğan, “Esas hayatı yaratanlar okumalı ve yazmalı” şeklinde konuştu.
"AKAN HAYATA KARŞI DUYARSIZ OLAMAZDIM"
Şimdiye kadar üç kitap yazan Erdoğan, “İlk kitabım 2019 yılında ‘Bir Emekçinin Günlüğü’ adıyla Yazar Turgut Türksoy’un sahibi olduğu Favori Yayınevi tarafından basıldı. İkinci kitabım ‘O da Bir İşçi Ben de’ ve son kitabım ‘Korona Günlüğü’ yine aynı yayınevinden çıktı” dedi. “Beni yazmaya iten şey okumaya çok düşkün olmam” diyen Erdoğan, “Günlük gürül gürül akan hayata karşı duyarsız olamazdım tabii. Zaten hayata ve insanlara karşı kendimi hep borçlu hissettim. ‘İnsanlar için ne yapabilirim’ sorusunu kendime sorunca kitap yazmaya ulaştım...” ifadelerini kullandı.
Kitaplarından bahseden Erdoğan, “Bir Emekçinin Günlüğü kitabımda yaşadığım ülkedeki ırkçılık ve ayrımcılık gibi konuları içeren küçük küçük kara mizah karışımı öyküler var. Yine ‘O da Bir İşçi Ben de’ adlı ikinci kitabımda da yerli ve göçmen emekçilerin karşılıklı olarak birbirlerine besledikleri ön yargıları anlatıyorum. O da yine küçük öykü ve kara mizah karışımı yazılardan oluşuyor. ‘Korona Günlüğü’ adlı üçüncü kitabımda da koronavirüs salgını başladığında iki aya yakın çalışmadım, evde kaldım. O süre içinde bu salgına karşı sokaktaki işçi ve emekçilerin ruh hallerini ve bu ruh hallerine karşı inadına direngenliğini yazdım. Bu kitabım aynı zamanda resimli olarak yayımlandı. Bunu da insanların dirençli olduklarını ispatlamak için yaptım” dedi.
"OKUMAYI SEVMESEYDİM HAYATA KÜSERDİM"
Yazdıkça kendini çok mutlu hissettiğini vurgulayan Erdoğan, “Farklı bir insan olduğumu anlıyorum. Zaten bütün ömrüm okuma ile geçti desem yanlış söylemiş olmam. Okumadan yazamazsın zaten. İnsana yazdıran okumadır. Beni bugüne kadar dimdik ayakta tutan ve hayata bağlayan da okuma oldu. Okumayı sevmeseydim, hayata küserdim belki kim bilir... Yaşadığım sürece okumadan, yazmadan hiç ayrılmaya niyetim yok. Bir nefesim kalana kadar da bu böyle olacak. Fabrika işçiliğinin ne kadar ağır olduğunu özellikle çalışanlar bilir, buna rağmen zoru başardığım için çok mutlu ve gururluyum. Zaten zor olanı başardığımız andan itibaren kazanmışız demektir. Özellikle şunu eklemek istiyorum: Mutlaka kitap okuyalım, bu alışkanlığı kazanmak kolay değil ama zor da değil. Bunu mutlaka başardığımız zaman kurtulmuşuz demektir...” ifadelerini kullandı.
“Esas hayatı yaratanlar okumalı ve yazmalı” diyen Erdoğan, “Sosyalizmin ustaları bile işçi sınıfının edebiyatından her zaman önemle bahsetmişlerdir. Emeğine sahip çıkmanın yolu okuyup aydınlanmaktan geçer... 32 yıllık işçiyim, günüm hep okumayla geçer. Bir işçi olarak çok yorulmama rağmen okumadan hiç vazgeçmedim. Vazgeçmem de. Çok sayıda dergi ve gazeteye aboneyim ve bunları da büyük bir titizlikle okur incelerim...” dedi.