İstanbul'dan işçi kadınlar yazdı: Bir yol gösterin de asgari ücretle geçinebilelim
Kıraç’tan bir işçi kadın yazdı: Brüt asgari ücretten kırpıla kırpıla 2 bin 324 lira kalıyor. Bu ücreti alan bir işçi zaten geçimini yapmak için boğazından kesmek zorunda kalıyor.
Fotoğraf: DHA
Kıraç’tan bir işçi kadın
Kovid-19 ile mücadeleden bahsediyor Sayın Cumhurbaşkanım. Çin’den gelecek aşıyla insanlar iyileşecekmiş. Fakat Türkiye’de bırakın sağlıklı beslenmeyi, insanların büyük çoğunluğu geçim derdine düşmüş. Türkiye’de insanlar sağlıklı beslenemiyor ki bağışıklık sistemleri güçlensin kuvvetlensin. Brüt asgari ücretten kırpıla kırpıla 2 bin 324 lira kalıyor. Bu ücreti alan bir işçi zaten geçimini yapmak için boğazından kesmek zorunda kalıyor.
Türkiye’de 10 milyon asgari ücretle çalışan işçi var. Onlara bir soralım bakalım evlerine haftada kaç defa kırmızı et giriyor? Bırakın haftada ayda bile girmiyordur. Sayın Bakan Selçuk Hanımefendi; bağışıklık sistemini güçlendirecek proteinler, et, süt, yumurta, beyaz peynir, tereyağı, bal gibi ürünleri asgari ücretle çalışan kim alabiliyor? Kürsüden konuşmakla olmuyor. Enflasyonun durumu ortada.
Elinizi vicdanınıza koyun. Haftada 45 saat ayda 26 gün çalışıyorum, aldığım para 2 bin 324 lira. 850 lira kira, 90 lira elektrik (tüketim bedeli 15 lira, kalanı vergi), 70 lira su faturası (sadece 35 litre su tüketimi, yani geri kalanı vergi). Sayın Bakan Zehra Zümrüt Selçuk soruyorum size aldığım asgari ücretle ne yapayım? Geleceğimden endişeleniyorum. Geçim derdinden bıktık. Siz bize yol gösterin de bu belirlediğiniz ücretle geçinmeye çalışalım.
İŞ VE GELECEK KAYGISI İÇİNDEYİZ
Esenyurt’tan tekstil işçisi bir kadın
Merhaba arkadaşlar,
Ben 200 kişilik bir tekstil firmasında çalışıyorum. İşyerim Kıraç’ta. Beni bir aya yakın bir zamandır ücretsiz izne ayırdılar, işyerine geri dönüp dönemeyeceğimi bilmiyorum. Bu yüzden de bir yandan iş bakıyorum. Asgari ücretle çalışıyorum ve asgari ücret artışı beni çok ilgilendiriyor. Hatta pandemi ve sağlık durumum bile benim için ikinci planda, çünkü ücretsiz izne gönderilen bir işçi olarak alacağım ödenekle kira mı ödeyeceğim, faturalarımı mı ödeyeceğim, mutfağı mı halledeceğim, yoksa üst baş ihtiyacımı mı gidereceğim bilemiyorum. Hem bizlere pandemi döneminde sağlıklı olun, güçlü olun, iyi beslenin diyorlar hem de ücretsiz izne ayırıyorlar. Ücretsiz izne ayrılmayanlar da düşük maaşla kendilerine ne kadar bakacaklar ki? Eskiden sebze meyve alırken şundan 1 kilo, bundan 2 kilo olabiliyorduk. Şimdi son çıktığım alışverişlerde yarım kilo, yarım kilo alıyorum. Yani ben iş ve gelecek kaygısı içindeyim.
Bizim işyerinde üretim eskisi gibi devam ediyor, fakat çoğu işçi ücretsiz izne gönderildi. Yani patron pandemi dönemini fırsata çeviriyor. Böylece geride kalan işçilerin hem zam istemesinin önünü kesiyor hem de izne gönderdiği işçilerin ödemediği sigortasıyla fabrikadaki işçilerin maaşlarının bir kısmını ödüyor. Yani bir taşla iki kuş vuruyor.
Asgari ücret konusunda, işçi arkadaşlarla aramızda tahminlerde bulunuyoruz; 2 bin 500 diyen var, 2 bin 600 diyen var... Fakat dikkat ediyorum hiç kimsenin ağzından 3 bin lira gibi bir rakam çıkmıyor. Nedeni ise bundan önceki zamların çok düşük düzeyde olması. Zaten 4 bin lira da olsa, 5 bin lira da olsa ne fayda! Asgari ücret zammından sonra hemen gıda ürünlerine, faturalara ve kiralara zam gelmiyor mu? Bu zamlarla asgari ücrete yapılan mini zamlar erimiyor mu?
Bir de asgari ücret yüksek olmalı diye konuşuyoruz ama kimse bunun için bir şeyler yapalım demiyor, hepimiz bekliyoruz. Böylece çıkacak zam az da olsa kabullenmek zorunda kalıyoruz. Sendikacılar sabahları fabrika fabrika dolaşıp işçilerle görüşerek, birlikte hareket etmek için uğraşmalılar. Hepimiz bir arada olmalıyız, sesimizi çıkarmalıyız. Yoksa yarım kilo, yarım kilo aldığımız sebze ve meyveyi tane tane almaya başlayacağımız günler uzak değildir.