Şişecam işçisi yazdı: Çözüm yönetenler değil, bizleriz!
"Birlikte mücadele etmeden hiçbir hak elde edememişsek, bu saatten sonra da birleşip mücadele ederek çözebiliriz.”
Fotoğraf: Evrensel
Şişecam İşçisi
Lüleburgaz
Çalışma ve yaşam koşullarının her geçen gün ağırlaştığı ve “Daha ne kadar ağırlaşacak” dediğimiz bir süreçten geçiyoruz. Patronların bütün isteklerini, arzularını ve formüllerini yerine getiren siyasi iktidar, şartlarımızın daha da ağırlaşacağını göstermeye devam ediyor. Öte yandan yıllardır grevlerimizin, eylemlerimizin, sendikalaşmamızın ve ekmek mücadelemizin önüne OHAL ve pandemi koşulları gibi gerekçeler ile set örülmüştür. Bunlarla birlikte patronların ekmeğine yağdan sonra bal da sürülmüştür. Tabii ki bununla kalınmayıp iğneden ipliğe kadar ayyuka çıkan zamlarla belimiz bükülmüştür. Bizim alın terimizden oluşturulan kaynaklar, etimizi kemiğimizi kemiren patronlara teşvik ve reform paketleri olarak sunuldu. Ve üstüne patronların vergi borçları silinerek, bizlere acı reçeteyi ve yoksulluğu reva görmüşlerdir. Oluşan hak kayıplarından, gelen zamlardan, yasaklardan nasibini almamış, önüne set örülüp hakkı yenmemiş, bir işçi bile yoktur.
Bunların akabinde önümüzde bir asgari ücret tartışması var. Asgari ücreti, “simit ve çayla” hesaplayanlar, “Midenize kuru ekmek girdiğine göre aç değilsiniz” diyenler ve asgari ücreti teğet bile geçmeyen ücretleriyle, atıp tutuyorlar. Her dönem çoğu gazete ve televizyonda asgari ücretin adı anılmasa dahi, bu ülkede 20 milyon işçi var ve hepimiz asgari ücret baz alınarak zam alıyoruz.
KURU EKMEK YETER DİYENLER BELİRLİYOR
Peki asgari ücreti kim belirliyor?
5’i işveren, 5’i hükümet yetkilisi ve 5’i de işçiler adına Türk-İş yetkilisi! Damarlarımıza kadar hissettiğimiz sömürüyü yapanlar, asgari ücreti çayla, simitle hesap edenler, kuru ekmek yeter diyenler, asgari ücreti belirliyor. Bunların belirlediği asgari ücret ile yaşamımızı sürdüremez duruma geliyoruz! Her gün ekonomik krizle boğuşan işçi arkadaşlarımızın intiharlarıyla yüz yüze geliyoruz.
Gelelim sendikaların durumuna.
Asgari ücretin nasıl olması, nasıl mücadele edilmesi ve ne yol izlenmesi gerektiğine dair birkaç sendika hariç, sendikalar asgari ücret için bir açıklama dahi yapmadı. Çünkü bu sendikaların başında olan sendikacılar, yanlarına işçiyi değil patronu almışlardır. Onun haklarını savunuyorlar, onların peşinde fır dönüyorlar. Patron işçiye takip sistemi de taksa ses çıkarmıyor, 12-13 saat çalıştırsa da ses çıkarmıyor. Çünkü bu sendikacılar güçlerini işçiden değil, patrondan alıyor.
BU DERTLER HEPİMİZİN
Bunların kıskacından nasıl olacak da çıkacağız?
Her gün gelen zamlar belimizi bükmüş... En son ne zaman mutlu olduk veya rahatça güldük hatırlamak zor. En son ne zaman rahat bir nefes alıp, kafamızı rahatça koyduk yastığa. En son ne zaman parasına bakmadan üstümüze beğendiğimizi aldık ve ne zaman istediğimiz bir yemek geçti boğazımızdan! Ne zaman kışın doğal gazı açıp, battaniyeyi attık üstümüzden. Ne zaman işten yorulmadan geldik, ne zaman isteyerek gittik. Ne zaman çocuklarımıza istediklerini aldık? Ne zaman borçsuz tatile gittik ya da en son ne zaman bir tatil yaptık? Bu kadar zorken aslında hayatımız, bunların reva gördüklerinden mi çıkamayacağız. Birbirimizden habersiz dert çekiyoruz, sadece kendi derdimizmiş gibi. Ama bu dertler hepimizin. Kenarda ailemizden gizlice gözyaşları döküp, kendi kendimize öfkelenmemiz hiçbir işe yaramaz. Birlikte olursak ancak bu kıskacın içinden çıkabiliriz. Rüyalarımıza giren ya da hayalini kurduğumuz dertsiz tasasız bir hayat ellerimizdedir. Çözüm yukarıdan bizleri yönetenlerde, bizleri sömürenlerde, bizleri geleceksiz bırakanlarda, hayatlarımızı çekilmez hale getirenlerde değildir.
ASGARİ ÜCRET TİS’LE ÇALIŞANLARI DA İLGİLENDİRİYOR
Her geçen gün yoğunlaşan hak kayıplarına, geleceksizliğe, bizleri iliğimize kadar sömüren ve bizleri iş kazalarında sakat bırakan, iş cinayetlerinde öldüren patronlara karşı...
TİS dönemlerinden tutalım da en ufak bir sözleşme maddesini patronların istediği gibi yapıp, patronların her talebini emir sayıp, bizlere bu talepleri kabul ettirmeye çalışan sendikacılara karşı...
Ve vergilerimizden, alın terimizden kaynaklar yaratan ve o kaynakları patronlara hibe eden ve bizleri pandemi döneminde fabrikalara yollayan, patronların talebiyle karantina günlerini kısaltan, hayat eve sığar deyip bizleri fabrikalara sıkıştıran, üstüne her geçen gün gelen zamlarla bizleri yoksulluğa iten siyasi iktidara karşı…
Bütün kayıplarımız, haklarımız ve insanca bir yaşam için birleşip mücadele etmemiz gerekmektedir!
Nasıl ki sendika hakkı, 8 saatlik iş günü, TİS hakkı ve daha nice sayamadığımız haklar için tarihte mücadele vermek zorunda kalmışsak... Birlikte mücadele etmeden hiçbir hak elde edememişsek, bu saatten sonra da birleşip mücadele ederek çözebiliriz.
Asgari ücret, sadece asgari ücret ile çalışanların değil, TİS yapan fabrikaların da ve asgari ücretin altında veya üstünde çalışan arkadaşlarımızın da, yani bütün işçi sınıfının ortak sorunudur. Çünkü, asgari ücrete gelen zammın bundan sonra yapılacak TİS’ler, ocak zamları için de bir kriter oluşturacağını bilmeliyiz.
TALEPLERİMİZ
Buradan yola çıkarak taleplerimizi daha yüksek bir sesle dile getirmeliyiz.
- Asgari ücret insanca yaşanabilecek bir seviyeye çekilmeli, vergiden muaf olmalı.
- Asgari ücret kira, faturalar, eğitim, sağlık, beslenme, giyim, ulaşım, tatil ve ekstra diğer giderler dikkate alınarak hesaplanmalı.
- Anayasal hak olan sendikalaşmanın önünde oluşan engeller ortadan kaldırılmalı.
- İş güvencesi dahil geleceğimiz güvence altına alınmalı.
- Pandemi döneminde zorunlu işyerleri hariç 21 gün tam kapanmayla, işçilere ücretsiz test ve ücretli izin verilmeli.
- Salgın döneminde oluşan kayıplar karşılanmalı.
- İşsizlik fonu ve bizden oluşturulan diğer kaynaklar biz işçilerin yararına kullanılmalı.
Bu taleplerin hayata geçmesi bizlerin yarattığı mücadelenin eseri olacaktır.