Doç. Dr. Çağdaş Devrim Son: Koku molekülleri koronavirüsün etkisini azaltabilir
Koronavirüsün yayılmasını engelleyen koku molekülleri üzerine çalışan ODTÜ Biyolojik Bilimler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Çağdaş Devrim Son ile aşı tartışmalarını ve çalışmalarını konuştuk.
Melisa KAYA
Ankara
ODTÜ Biyolojik Bilimler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Çağdaş Devrim Son ile koronavirüsün yayılmasını engelleyen koku molekülleri ile ilgili yaptığı çalışmalar ve aşı tartışmaları üzerine konuştuk. Son, yaptığı çalışmanın virüsün yayılmasını geciktirmek noktasında avantaj sağladığını söylerken pandeminin yalnızca aşılar ile biteceğini düşündüğünü belirtti. Son, aşıların hangi ülkede geliştirildiğinden çok belirli aşamaları geçtikten sonra güvenilir olup olmamasının önemli olduğunu vurguladı.
Çalışmanızın sonuçlarından kısaca bahsedebilir misiniz?
Bir hocamız yardımıyla Hüseyin Erdoğmuş benimle iletişime geçti. Daha önce SARS ve MERS ile ilgili benzer bir çalışma yapmış fakat bunun bilimsel yanını hep merak ediyormuş. Moleküllerin hangisinin hastalık konusunda etkili olduğunu merak ettiğini söyledi ve biz de moleküllerin virüs proteinlerine karşı etkilerine baktık. Bu işlem literatürde “molekül yerleştirme” olarak geçiyor. Yaptığımız şey protein yapısına küçük kimyasal molekülün bağlanıp bağlanmadığını incelemek. Bu çalışma aynı zamanda ilaçların içerdiği kimyasallar için de bir inceleme oldu. Bazı moleküllerin oldukça iyi bağlanma potansiyeli olduğunu gösterdik. Bu moleküllerin klinik öncesi ve klinik deneyleri yapılacak. Bu çalışmaların sonucunu bekliyoruz.
VİRÜSÜN ETKİSİNİ AZALTABİLİR, YAYILMASINI ÖNLEYEBİLİR
Çalışmanızın sonuçları uygulama alanında nasıl kullanılacak?
Aşı ve plazma tedavisi gibi çalışmalara bir alternatif. Bir önlem diyebiliriz. Başta ortam temizliği için kullanılabileceğini düşünmüştük ama solunum yolu ile de alınabildiği için insan kullanımında da yararlı olabileceği düşünülüyor. Virüs de solunum yolu ile vücuda giriyor ve bu koku molekülleri de aynı yoldan ilerleyebiliyor. Bu yolla almak çok daha hızlı etkide bulunabilir. Bu çalışma ve diğerleri virüsün etkisini azaltmak ve yayılmasını önleyecek yöntemlerden sayılabilir. Bu da bize bir avantaj sağlıyor.
BİLİME AYRILAN BÜTÇE KISITLI
Bilimsel araştırmalar uzun süreli ve maliyetli. Birçok zorlukla karşılaşılabiliyor. Siz nasıl zorluklarla karşılaştınız?
Bilime ayrılan bütçeler kısıtlı oluyor. Ben Amerika’da doktora ve doktora sonrası çalışmalarımı yaptım. Orada Türkiye’ye göre yüksek harcamalar yapılıyor ama diğer alanlara göre yine az denebilir. Aynı durum Avrupa için de geçerli. Biz burada çok fazla vergi ödemek durumunda kalıyoruz ve kimyasalların ülkeye gelmesi çok uzun sürüyor. Aslında Avrupa ve ABD’deki bilim insanlarından eksiğimiz yok ama kimyasalların hızlı temin edilmemesi ciddi bir sorun. Ben bir kimyasalı 6 ay beklediğimi biliyorum. Böyle bir durumda yurt dışında yapılan benzer bir çalışma ile rekabet etmek de oldukça zor oluyor. Biz koku molekülleri ile ilgili çalışmamıza mart-nisan gibi başladık. Haziran sonunda yayını dergiye yolladık. Biz yolladığımızda benzer konuda 2-3 çalışma vardı. Aralık ayı başında hakem görüşleri geldiğinde binlerce benzer yayın olduğunu gördük. Bu da öncülü kaybetmek anlamına geliyor ve bir sorun doğuruyor. Çalışmalarımızı bilim dünyasına duyurmamız belirli sorunlarla karşılaşıyoruz. Dediğiniz gibi bütçeler kısıtlı ama bunu kullanmak da zor. Diğer ülkelerde bu durum yok. Bütçeyi herhangi bir şey için kullanabiliyorsunuz ve bir zorluk olmuyor. Daha önce Türkiye’de belirli sorunlar yaşanmış ama bugün proje yürütücüleri her ödemeyi onaylatmak zorunda kalıyorlar. Bilim yapan insanlara biraz daha güvenmemiz lazım. Bilim insanları çalışmaları yerine bütçeyi hazırlamakla uğraşıyorlar. Bunun yerine kendi çalışmalarına odaklanmalarını sağlayacak düzenlemeler yapılması gerekiyor.
"TARTIŞMA PROGRAMLARINDA MESLEKTAŞLARIMIZI GÖRMEYE BAŞLAMAK SEVİNDİRİCİ"
Bu süreçte Türkiye’nin bilime karşı tutumu sizce değişti mi?
Tartışma programlarına baktığımız zaman meslektaşlarımızı görmeye başladık. Bu beni mutlu ediyor, umut doğuyor. Basının bilim insanlarına ilgi göstermesi umut verici. Bu sürecin en faydalı yanlarından biri bu oldu. Bilim insanlarının sesi duyulmaya başladı. Belki bu sayede Türkiye’nin bilim politikaları önümüzdeki süreçte daha iyi hale gelir.
"AŞILARIN YARARI TARTIŞILMAYACAK DEĞERDE"
Aşı tartışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Aşı tartışmaları çok önce de vardı. Bunun temelleri Amerika’ya dayanıyor. Amerika’da aşı karşıtlarının bir lobisi var. Aşı karşıtlığı bilimsel bir şey değil. Aşıların yararı tartışılmayacak değerde. Aşılar olmadan insan sağlığının bugünkü duruma gelmesi mümkün olmazdı. Korona aşıları ile ilgili kaygılar olması doğal ama bu konuda yeterli bilgi edinilmeden yorum yapılmaması veya karar verilmemesi gerekiyor. Bu konuya hâkim kişilerden görüşler alınması ve bunun medya ile bütün halka ulaştırılması gerekiyor.
"BİLİMİN DİNİ VEYA ÜLKESİ YOK, HALİYLE AŞININ DA..."
Aşıları ülkelere göre sınıflandırıyorlar fakat bilimin bir dini veya ülkesi yok. Bilim insanlar için yapılan bağımsız bir şey. Aşının içeriği, hangi testlerden geçtiği, hangi bilimsel kriterlere göre değerlendirildiğine bakılması gerek. Hangi ülkeden gelirse gelsin bilimsel aşamaları geçmiş ve doğru bir sonuç ortaya konulmuşsa ben gönül rahatlığıyla kullanırım. Elbette şüpheyle yaklaşmak normal ama güvenilir cevaplar aldıktan sonra güvenmek gerek. Ben de bu hastalığın aşılar ve bağışıklığın güçlendirilmesi ile mümkün olacağını düşünüyorum. Beni endişelendiren şey tüm aşıların hemen hemen aynı zamanda sonuca ulaşması. Bu büyük bir piyasa ve şirketler bu piyasayı ele geçirmek istiyor. Düzgün yapıldığı sürece aşılar yararlı olur ama bu süreçte aşamalar hızlandırıldı. Bu süreçte bunun yapılması normal ama hangi aşamaların hızlandırıldığına, hangilerinin yapılması gerektiği gibi yapıldığına dikkat etmek gerek. İyi sonuç veren aşılara güvenmek ve yaptırmak mümkün diye düşünüyorum.