18 Ocak 2021 23:40

Doç. Dr. Cemal Güvecin: Aşı kararsızlığının nedeni bilgi kirliliği

DEÜ Tıp Tarihi ve Etik Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cemal Hüseyin Güvercin, koronavirüs aşısına güvensizliği ve halk sağlığı bağlamında aşının önemini değerlendirdi.

CoronaVac aşısı | Fotoğraf: Sağlık Bakanlığı/AA

Paylaş

Dilek OMAKLILAR
İzmir

Türkiye’de aşılama öncelikle grupların açıklanmasıyla başlarken sürecin şeffaf yürütülmemesine ilişkin tartışmalar sürüyor. Sürecin şeffaf olmamasının ve bilgi kirliliğinin aşıya karşı güvensizlik yarattığına dikkat çeken Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Tıp Tarihi ve Etik Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cemal Hüseyin Güvercin ile tıp etiği ve halk sağlığı çerçevesinde aşı sorununu konuştuk.

YOKSUL ÜLKELERİN ÇARESİZLİĞİ VE AŞI ELİTİZMİ

Pandeminin ilk aylarında yaşanan şaşkınlık ve çaresizlik sonrası bugün tüm dikkatlerin kitlesel aşılamaya çevrildiğini ifade eden Güvercin, “Adeta, ülkeler arasında adı konulmamış bir yarışa dönen aşıya erişim, yeni bir eşitsizlik olarak gündeme gelmiştir. Anlaşmayı ve ödemeyi erken yapan ülke vatandaşları aşıya kısa sürede ulaşırken, süreci iyi yönetmeyen veya yoksul ülkelerin vatandaşları ‘aşı çaresizliği’ ile tanışmışlardır. Öyle ki Kanada her bir vatandaşı için 9 aşı satın alırken, bazı Afrika ülkeleri her 13 kişiye 1 aşı düşecek kadar aşı alabilmeyi planlamıştır” dedi.

‘Aşı milliyetçiliği’ olarak ifade ettiği bu anlayış ile pandemide küresel başarı sağlanmasının mümkün olmadığını söyleyen Güvercin, “Ülkeler arası bu eşitsizlik, bazı ülkelerde ulusal düzeyde de kendini göstermiş ve zengin kesimler ve siyasi elitler aşıya herkesten önce ulaşmıştır buna ‘aşı elitizmi’ de diyebiliriz” ifadelerini kullandı.

‘KİTLESEL AŞILAMA BİR AN ÖNCE YAYGINLAŞTIRILMALI’

Kitlesel aşılamanın geciktirilmesini sürecin yönetilememesine dayandıran Güvercin, Türkiye’deki duruma ilişkin “Sağlık Bakanlığı aşılamayı 1 ay gecikmeli olarak hayata geçirmiştir. İngiltere’den 5 hafta sonra, ülkemizde de sağlık çalışanları ve siyasetçilerden başlayarak kovid-19’a karşı aşılama başlatılmış oldu. Tabii ki aşılama ne kadar erken başlarsa, hastalığın yayılması, hastaneye yatışlar ve ölümler o kadar erken durdurulabilecektir” dedi.

Çin’de üretilen Sinovac aşısının Türkiye, Endonezya ve Brezilya’daki faz 3 sonuçlarının birleştirilip değerlendirilemeden acil kullanım onayı ile uygulanmaya başlandığına dikkat çeken Güvercin, “Gecikmeye rağmen aşılamanın başlatılması olumlu bir adımdır. Bir an önce yaygınlaştırılması ve sürecin titizlikle izlenmesi gerekir” dedi.

‘KARARSIZLIK OLUMSUZLUKLARDAN BAĞIMSIZ DEĞİL’

Sağlık çalışanları arasındaki birkaç günlük aşılama pratiğine bakıldığında, Sinovac aşısı olmaya yaygın olarak onay verildiğinin görüldüğüne dikkat çeken Güvercin, “Ancak yine de belli bir kesimde bu aşıya karşı bir ‘kararsızlık’ olduğu gündeme gelmiştir. Aşının orta ve uzun vadede yan etkileri olabileceği ya da aşının etkili olmadığı söylemlerinden başlayıp, ucu açık komplo teorilerine varıncaya kadar geniş bir ölçekte taraftar bulabilen bu görüşler aşı olmayı reddetmeyle sonuçlanabilir. Aşı kararsızlığı, pandemi sürecinde yaşanan olumsuzlukların yarattığı güven kaybından bağımsız düşünülemez. Halka doğru bilgi verilmemesi, yeterince şeffaf olmama ve vaatlerin yerine getirilmemesi, ciddi bir güven kaybına yol açmaktadır” diye vurguladı.

“Aşı yaptırmayı reddeden bir sağlık çalışanı aşı olmaya zorlanabilir mi?​” sorusunu ‘hayır’ diyerek yanıtlayan Güvercin, “Kişinin onam vermesi, yapılacak girişimin hukuka uygunluğunun temel unsurudur. Aydınlatılmış onamın dayandığı etik ilke kişinin özerkliğine saygıdır. Yani yeterliliği tam olan bir kişinin kendi geleceğini belirleme hakkıdır. Ancak kişi, aşı olmamanın doğuracağı ve başkalarının sağlığının riske girmemesi için gereken önlemlere uymak durumundadır” dedi.

‘SINOVAC GÜVENLİK AŞAMASINI GEÇEN BİR AŞIDIR’

Sinovac aşısıyla ilgili “Aşı olsam yan etki yapar mı? Bu aşı virüse karşı etkili mi, etkisi yoksa zararı var mıdır?​” gibi pek çok soruyla karşılaştıklarını belirten Güvercin, “Sinovac aşısı faz-1 ve faz-2 aşamalarını tamamlamış ve faz-3 aşamasında bulunmaktadır. İlk iki aşama özellikle aşının vücuda yan etkilerinin olup olmadığını ortaya koyan ‘güvenlik’ aşamasıdır. Aşı bu aşamayı geçmiştir, güvenli olduğu anlaşılmaktadır. Faz-3 aşaması özellikle hastalığa karşı etkililiğini ortaya koyan ‘Etkinliğin kanıtlanması’ aşamasıdır. İlk bulgular etkili olduğunu göstermektedir” dedi.

Gelinen noktada olaya “Hastalığa yakalanmak mı? Etkinliği az olan aşıyı olmak mı?​” soruları üzerinden bakmanın doğru olacağını söyleyen Güvercin, “Hastalıkta ölüm riski var, ama aşıda yok. Etkinliği az bile olsa pandemi döneminde aşı olmak çok önemli bir şey” dedi.

‘KARARSIZLIĞININ PANZEHRİ ŞEFFAFLIK’

Durumu örneklerle açıklamaya devam eden Güvercin, “Örneğin aşılı olmadığı için toplu yerlerde bulunmaması, kalabalıktan uzak durması, temas riskini en aza indirecek işyeri önlemleri alınması gibi. Ancak bu önlemler bireyin temel haklarının ihlaline yol açmamalıdır. Örneğin aşı olmadığı için hastalığa yakalanan kişiye sağlık hizmeti verilmemesi ya da sosyal güvenceden yararlanamaması gibi. Bunun yerine kişisel koruyucu donanım ve korunma mesafesi önlemlerine titizlikle uyarak, diğer bireylerle temasının önlenmesi sağlanmalıdır. Bu kişilere karşı damgalayıcı veya ötekileştirici bir tutum yerine, özenle yaklaşmak, kaygılarını gidermek ve gerektiğinde bilimsel verileri paylaşmak uygun olacaktır” diye konuştu.

Güvercin son olarak sürecin şeffaf yönetilmesi gerekliliğine vurgu yaparak, “Aşı kararsızlığının panzehri doğru bilgi vermek, şeffaf olmak, taahhütlere uymak ve güveni korumaktır” dedi.

TOPLUMSAL BAĞIŞIKLIK İÇİN İDEAL ORAN YÜZDE 85

Özellikle sosyal medyada bilgi kirliliğini de içeren aşırı bilgiye maruz kalma, güvenilir kaynak ve rehberlere ulaşamamanın süreci daha karmaşık hale getirdiğini belirten Güvercin, “Aşıyla toplumsal bağışıklığın sağlanması için toplumun en az yüzde 67’sinin aşılanması gerekir. İdeal olan yüzde 80-85 düzeyini tutturmaktır. Bu düzey sağlık veya başka nedenlerle aşı olmayanları da koruyacak düzeydir. Örneğin gebelik, emzirme, alerjik durum veya kanser tedavisi, kişiye ulaşamama veya aşı olmayı reddetme gibi nedenlerle zaten toplumun yüzde 10-15’lik kesimi aşı olamayacaktır” dedi.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Buca'nın tek devlet hastanesi kapatıldıktan sonra sahra hastanesi için adım atılmadı

SONRAKİ HABER

Van’da eylem ve etkinlikler bin 519 gündür yasak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa