29 Ocak 2021 01:17

Ev ofise döndü, kafamızdaki iş klasörü kapanmadı

Pandemiyle birlikte birçok insan artık evinde bilgisayar başında çalışıyor. Önceleri geç uyanmak, trafik stresinden kurtulmak gibi avantajlar sağlasa da artan iş yükü ofis ortamını aratır oldu.

Fotoğraf: Freepik

Paylaş

Dilek OMAKLILAR
İzmir

Pandemiyle birlikte evden çalışma hayatımızın bir parçası oldu. Kamudan özel sektöre birçok insan artık evinde bilgisayar başında çalışıyor. Bu çalışma sistemi “rahat” algılansa da aslında hem sömürünün artmasına hem de fiziksel ve psikolojik olarak çeşitli sorunlara neden oluyor. Pandeminin başından beri evinde çalışanlarla ve Uzman Psikolog Ecem Sandal ile bu süreci konuştuk. Çalışanlar iş yükünün arttığını belirtirken, Sandal ise depresyon ve yalnızlık hissinin bu süreçte daha çok görülmeye başladığını söyledi.

"ÖZELLİKLE KADINLARIN YÜKÜ ARTTI"

Sigorta sektöründe operasyon bölümünde çalışan kadın çalışan iş ve özel hayatın iç içe girdiğini söyleyerek “İlk başta avantajlarını gördük. Sabah erken kalkmıyoruz, işten dönüş yolu yok. Ama zaman geçtikçe işlerin de yoğunluğuna bağlı olarak bu his değişti. Artık bilgisayar hiç kapanmıyor” dedi. Özellikle çocukları olan kadınlar için sürecin daha zor olduğunu söyleyen çalışan “Sürekli çocukla ilgilenmek, bir yandan ev işleri... Çocuğu olan kadın arkadaşlarımız terapi alıyor. Önceden kreş vardı ya da bir aile büyüğü bakıyordu çocuklarına, ‘İşten geldiğimde vakit geçiriyorduk bir suçluluk hissetmezdim’ diyen kadın arkadaşlarımız çocuklarıyla ilgilenemeyince suçluluk hissediyor” diye konuştu.

Evde çalışan bir kadın. Etrafta legolar...

"HAFTANIN 5 GÜNÜ MESAİYE KALIYORUM"

“Artık telefonla konuşmak istemiyorum” diye devam eden çalışan tahammülsüzlüğün de arttığını ekledi. Çalışan, “Bir türlü aktif dinlenmeye geçemiyoruz. Beyin yorgunluğu vücut yorgunluğu derken özellikle kadınlar için bir de ev işleri üstüne biniyor…” dedi. Evden çalışmanın maddi olarak da zorlukları beraberinde getirdiğini belirten çalışan, “Evdeki elektrik işteyken daha az gelirdi ama artık arttı. Biz de fatura desteği talep etmiştik şirketten ve onu da sağladılar” diye ekledi. Ayrıca mesailerinin de arttığını ifade eden çalışan, “Kimse bu kadar yıpratıcı olacağını düşünmemişti. Sürekli bir kontrol yok, işlem sayısı, tıklama gibi bir uygulama yok. Şirkette olsak daha az mesai yaparız. Evde mesai de arttı, örneğin aralık ayında şirkette kalsam haftada 2 gün kalırdım ama evde haftanın 5 günü 21.00’den önce bilgisayarımı kapatamadım” dedi.

"BİR İŞİNİZ OLDUĞU İÇİN ŞÜKREDİN BASKISI"

Yaklaşık iki yıldır, uluslararası bir çağrı merkezi firmasında çalışan ise, “Şirketimin bünyesindeki taşeron çağrı merkezi projelerinden birinde teknik danışmanım. Başlangıçta tüm yöneticiler, sürekli, birçok şirketin, iş yerinin kapandığını, işsizliğin arttığını, şirketimizin bu süreçte ne kadar fedakar davranarak herhangi bir çalışanını işten çıkarmadığı için ne kadar şanslı olduğumuzu vurgulayan mailler gönderdi. ‘Bir işiniz olduğu için şükredin’ gibi cümleleri de alt kademedeki yöneticiler devam ettirdi” diye konuştu.  Pandeminin başında eve geçişi bu “Psikolojik baskıya temel hazırlayan” atmosfer eşliğinde gerçekleştirdiklerini söyleyen çalışan, “Öğle yemeği artık bazılarımızın geçiştirdiği bir öğün oldu, bazılarımız içinse gün içinde 2. veya 3. bir öğün olarak mutfak masraflarına eklendi. Yemek parası, elektrik ve internet masrafları için ek ödeme taleplerimiz, mevcut durumun ‘olağanüstü’ ve ‘geçici’ olduğu gerekçesiyle reddedildi. Oysa şirket aynı giderlerden artık tasarruf ediyor ama çalışan işçisinin bu masrafları üstlenmesinde bir sakınca görmüyor” dedi. 

"UYKUSUZLUĞU DAHA SIK YAŞIYORUZ"

Ağrıların da artmaya başladığını söyleyen çalışan, psikolojik desteğin de şirket tarafından yapılmadığını ekledi. Sokağa çıkma yasaklarıyla internetten alışveriş gibi hizmetlere olan talebin arttığını ve çağrı merkezlerine de alımların hızlandığını belirten çalışan, “Şirketimiz sürecin ortalarına doğru işçi alımlarını arttırdı. Ancak sayımız arttıkça bizlerden yüksek performanslar beklediler. Tüm bunlar haliyle birçok kişinin işi bırakmasına sebep oldu. İşsiz kalma kaygıları yüksek olan bizler, işe devam edebilmek adına birçok sıkıntıyla mücadele ediyoruz. Stres, göz kaslarında seğirme denen rahatsızlık ve uyku uyuyamama sorunlarını daha sık yaşar olduk” diye konuştu.

PSİKOLOG ECEM SANDAL: "PSİKOLOJİK SORUNLAR
UZUN SÜRELİ ETKİLER BIRAKABİLİR"

Konuyla ilgili görüştüğümüz kurumsal bir firmada gelişim danışmanı ve tasarım yönetmeni olarak çalışan Uzman Psikolog Ecem Sandal da, “kovid-19 virüsü hayatımıza girdiğinden beri kendimizi adeta bir bilim kurgu filminin içerisinde gibi hissediyoruz. Öte yandan sahne arkasındaki; vızır vızır çalışan kuryelere, evlerinden derslerine katılan öğrencilere ve yapılan online toplantılara bakıldığında hayat aynı yoğunluğu ile akmaya devam ediyor. Sosyal izolasyonun beraberinde getirdiği pek çok değişim, psikolojimizi önemli ölçüde etkiliyor. Her ne kadar salgının etkileri hayati de olsa, pandemi ile birlikte ortaya çıkan psikolojik sonuçlar kişilerde virüsün getirdiği fizyolojik sorunlardan daha uzun süreli etkiler bırakabilir” dedi.

“Sıkıntıların artması, keyifli anların azalması ve özel yaşam alanının kalmaması karşıya olan tahammülsüzlüğü arttırdı” diye ifade eden Sandal, olağan dışı bir dönemde belli bir düzeyde kaygı hissetmenin, eski neşeli halleri kaybettiğimizi düşünmenin geçici ve normal olduğunu belirtti.

"DAHA UZUN SAATLER, KAPANMAYAN BİLGİSAYARLAR…"

Günlük alışkanlarının da değiştiğini belirten Sandal, “Normalde erken kalkıp hazırlanır, trafikte zaman geçirir, iş yerinde pek çok insan ile görüşür, akşam da kafamızı boşaltabileceğimiz aktiviteler yapardık. Pek çok kişi için hayal gibi görülen çalışma hayatının eve taşınması ile birlikte, bu durumun hem olumlu hem de olumsuz sonuçlarını birlikte yaşamış olduk.  Her ne kadar mailler ya da online toplantılar ile birlikte çalışma arkadaşlarımızla iletişimde kalsak da, ofis ortamındaki sosyalliği ve iş arkadaşlığımızı dostluğa dönüştüren kahve molalarını kaybettiğimizi gördük. Evde olduğumuz süre boyunca sandığımız gibi daha düşük tempolu değil, daha uzun saatler çalıştığımızı gördük. İşi ofiste bırakmanın, bilgisayarı kapatmaktan daha kolay olduğunu ve evi ofise çevirdiğimizde kafamızdaki iş klasörünün bir türlü kapanmadığını anladık” dedi.

"YENİ HAYATA NASIL ADAPTE OLACAĞIMIZ ÜZERİNE KAFA YORMALIYIZ"

Sandal, “Evde kaldığımız süreç boyunca özgürlüğümüzden mahrum kalmanın verdiği engellenmişlik hissi, hem bizi daha agresif hem de daha mutsuz biri yapabilir. Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir kısım var. Bu dönemde hem pandemi hem de evden çalışmanın ilk denemelerini aynı anda gerçekleştiriyoruz. Belki pandemi olmadan evden çalışmayı deneyimliyor olsaydık pek çok açıdan daha kolay ve keyifli bir süreç geçirebilirdik” dedi.

Sandal son olarak şunları söyledi: “Eskiyi aramak değil, yeni hayata nasıl adapte olacağımız üzerine kafa yormalıyız. Darwin adaptasyonun gücünü çok güzel özetliyor: Ne zeki olan hayatta kalır, ne de en güçlü olan. Hayatta kalan değişime adapte olabilen ve içinde bulunduğu çevredeki değişime en iyi uyum sağlayabilendir.”

ÖNCEKİ HABER

Emek Partisi: Mülteci ve göçmenler aşılama programına dahil edilmeli

SONRAKİ HABER

Kılıçdaroğlu ve Babacan, “güçlendirilmiş parlamenter sistem” gündemini görüştü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa