Sanayinin Z kuşağı
Meslek edinebilme umuduyla geldiği sanayi sitesinde genç işçilerle hem kendi yaşamlarına dair hem de ekonomiyi konuşmak üzere biraz sohbet ettik.
Görsel: Pixabay
Alişer ÇELİK
Yıldıray COŞKUN
Elazığ
Çamur sokakları ve yağ kokularının meşhur olduğu, birçok kişinin geçimini sağlayabilme, meslek edinebilme umuduyla geldiği sanayi sitesinde genç işçilerle hem kendi yaşamlarına dair hem de ekonomiyi konuşmak üzere biraz sohbet ettik.
Sanayide genç bir işçi ile buluşmak zordur. Çünkü elleri sürekli işte olan bu gençler genellikle az olan boş zamanlarını dinlenmeye ayırıyor. Biz de öğlen saatlerinde en iyi kafa dinleme alanları su doldurmak için gittikleri çeşmeler olduğunu bildiğimiz için burada onları bekliyoruz. Çeşmeye su doldurmak için gelen bir gencin yanına yanaştık. Diğer gençler gibi dükkana su doldurmaya gelen Yunus Ergen (18) sanayi sitesinde oto yıkama ve yağ değişiminde çalışıyor. Günde 10 saat çalışarak haftalık 350 TL kazanıyor. Genelde yaz tatillerinde çalıştığını söyleyen Yunus, uzaktan eğitimden kaynaklı okul döneminde de çalıştığını söylüyor. Sabah sekizde işbaşı yapıp akşam altıya kadar çalıştığını söyleyen Yunus,“Dükkânda 4 kişiyiz ama genç olduğumuzdan dolayı iş yükü bizde oluyor” dedi. Yunus, birçok genç işçinin küçük yaştan itibaren çalışmaya başladığını ve 18-19 yaşlarına geldiklerinde ise ağır işlerden dolayı hepsinin çöktüğünü söylüyor. Çoğu genç işçinin buraya iş öğrenmek için geldiğini söyleyen Yunus, “Para kazanmak için burada çalışıyorsan yapamazsın. Genç işçilerin çoğunluğu buraya para kazanmak için değil meslek öğrenmek için geliyor. Yoksa çok az paraya bu iş yoruculuğuna dayanılacak bir şey değil” diyor.
DAMACANANIN DOLU TARAFI
Cebindeki üç beş kuruşun artık pek bir değerinin kalmadığına ikna olmuş Yunus, ”Bir yere gitmek için cebinde elli lira bulunması lazım. Bir paket sigara bile 15-20 TL civarında. Sıvı yağ olmuş neredeyse 100 TL. Özellikle bizim bu yaşta bunları düşünüyor olmamız çok doğru değil buna mecbur bırakılmak kötü.” Üniversitede Psikoloji okuma hayali olduğunu anlatan Yunus, deprem ve pandemiden kaynaklı hazırlanamadığını da üzülerek söylüyor. Ekonominin kötü durumda olduğunu söyleyen Yunus, bulunduğu durumdan yakınıyor, “Beş kişilik bir ailede yaşıyorum, Evde doğal gazı 35-40 derece aralığında açmamıza rağmen 400 TL fatura geliyor. Elektrik 150 TL geliyor. Eve erzak aldığında, kira ödediğinde kazandığın paradan ortaya bir şey kalmıyor, o açıdan ekonomi kötü.” Yaşadığımız bu problemleri nasıl aşabileceğimizi sorduğumuzda, “Ben ülkemdeki insanların kötü şartlarda yaşamasını istemiyorum. Başta hükümetin üstüne düşeni yapmasını gerektiğini düşünüyorum, bu sorunu asıl çözecekler devlet büyükleridir, biz bir şey yapamayız” diyor. Yunus’la bu mevzuyu biraz irdelemeye çalışınca sözlerine şunu ekliyor “Ben ülke yönetmenin zor olduğunu düşünüyorum, bugün meclise baktığımızda da birçok problem olmasına rağmen ülkeyi Recep Tayyip Erdoğan dışında iyi yönetebilecek birinin olmadığını düşünüyorum” diyerek sözünü noktaladı ve bir daha buluşma sözünü aldıktan sonra Yunus eline aldığı su damacanasını sırtlayıp dükkânına doğru yola koyuldu.
ARABA ALABİLMEK İÇİN İZİN KULLANMAMAK
Bir diğer genç işçinin yanına sokulmak için çeşme başında bekliyoruz, kısa bir süre sonra uzaktan yorgunluğu belli olan Taha Öngören’le (18) konuşmaya başlıyoruz. Doldurduğu su damacanasını el arabasına bırakıp yanımıza gelen Taha’nın 4 yıldır traktör servisinde çalıştığını öğreniyoruz. 8. sınıfta okulu bıraktığını söyleyen Taha, “Başarılı bir öğrenci değildim baktım olmuyor sanayide bir iş öğrenip yoluma bakayım dedim” diye ekliyor. Haftalık 400 TL aldığını belirten Taha, “Çalışma koşulları zor, haftada bir gün izin var. Araba satın alabilmek için izin kullanmıyorum ama” diyor. Özellikle yaz aylarında daha çok yorulduğunu ve işlerin genellikle yaz aylarında yoğun olduğunu aktaran Taha, şimdilerde insanların ekonomik açıdan zorlandığını hatta insanların traktörlerinin yağ değişimini bile çoğu zaman yaptırmadığını söylüyor, “Özellikle traktör parçaları bu dönem pahalı oldu, insanların traktörlerinin parçalarını değiştirmekte zorlandığını görüyorum.” Taha’ya pandeminin nasıl bir etkisi olduğunu sorduğumuzda, çevresindeki bazı arkadaşlarının işsiz kaldığını belirtiyor. Ortada bir problem olduğunu söyleyen Taha bu problemlerin nasıl çözüleceğine ilişkin çok bir fikrinin olmadığını fakat hükümetin değişmesinin belki iyi olabileceğini, bunu denemenin iyi olabileceğini söyleyerek sözlerini bitiriyor.
MOBİLYACIDA ÇALIŞMAK KOLAY DEĞİL
On altı yaşında olan ve konuştuğumuz arkadaşların en genci olan Muhammet Özgeç, 10. sınıfta okulu bıraktığını ve ders çalışma hevesinin olmadığını söüyor ve sanayide meslek öğrenmenin daha iyi olduğunu düşünüyor. Üç aydır mobilyacıda çıraklık yaptığını daha öncesinde mobilya montajında çalıştığını anlatan Muhammet, “Mobilyada çalışmak kolay değil önce beceri, güç ve kuvvet isteyen bir iş çünkü ağır eşyalar taşıman gerekiyor. Bende de zaman zaman ağır eşya taşımaktan kaynaklı vücut ağrıları oluyor.” Pandemiden kaynaklı her şeyin pahalılaştığını söyleyen Muhammet, çevresinde evli olan işçilerden gördüğü kadarıyla geçinemediklerini gözlemlediğini söylüyor. Muhammet’e boş zamanlarını nasıl değerlendirdiğini sorduğumuzda, “Ailem hayvan besliyor, boş zamanlarda genellikle aileme yardımcı olmaya çalışıyorum daha sonra akşam 9 gibi yatıp ertesi günki işe kendimi hazırlıyorum” cevabını alıyoruz.
NEDİR PEKİ ÇÖZÜM YOLU?
Eşitsizliğin arttığı ve ekonomik krizin derinleştiği bugünlerde genç işlerin omuzlarındaki yükün daha da ağırlaştığı gözler önünde. Bir tarafta elleri motor yağına bulanmışlar, diğer tarafta ise keseleri alın teri sömürüsü üzerinden şişkinleşenler. Bahsedilen bunca sorundan kurtulmanın formülleri uzun bir süredir de konuşuluyor, bazıları biat edip, şükür ederek rahat etmekten bahsederken, bazıları sadece bencil olup önümüze bakmayı nasihat ediyor ama bizlere daha fazla yoksulluğu reva görenlere karşı, yan yana gelip birbirimize dayanak olmamızın daha da kıymetli olduğu bugünlerde, en kaba tabiriyle yaşadığımız problemleri ancak emeği ile dünyayı var edenlerin çözebileceğinde ortaklaşırsak, problemlerimizin asıl kaynaklarını konuşup bunlara karşı mücadele edebilirsek bir çözüm bulmuş olabiliriz bizce.