03 Mart 2021 06:21

Mersin’de liseli gençler film izleyip tartışıyor

“Filmle birlikte bu konuyu konuşunca şu sonuca varıyoruz; birkaç sene sonra üniversite sıralarında olacak biz liseliler için Boğaziçi direnişi oldukça önemli.”

Paylaş

Mersin Ginko Bilim ve Kültür Atölyesi

Mersin’de lise öğrencileri olarak, eğitim ve sosyal hayatımızın oldukça kısıtlandığı bu dönemde bilim ve sanatla ilgilenebilmek, üzerine tartışmalar yapabileceğimiz bir ortam yaratmak için kurduğumuz atölyenin son etkinliğinde bir gençlik filmi olan Özgürlük Yazarları'nı izleyip üzerine konuştuk.

Film 90’lı yıllar sonrası California’sında yaşayan bir İngilizce öğretmeninin ve lise öğrencilerinin gerçek hikayesini anlatıyor.  Okulda, “gönüllü birleşme programı” uygulanıyor. Böylece bu programla adli suçlu öğrenciler de okula gelebiliyor. Bunlar kimisinin bileğindeki bir bileklikle takip edildiği, kimisinin ailesinden uzak yaşadığı, kimisinin ciddi bağımlılığı ve sorunları olan öğrenciler. Irkçı gerilimin ve çete savaşlarının hat safhada olduğu mahallelerden gelen gençler, Woodrow Lisesinde okula başlıyorlar.  Filmin başlarında aralarında keskin bloklaşmalar olduğunu gördüğümüz gençler, sınıfta çıkan ateşli tartışmalarla ve birlikte yaptıkları etkinliklerde yan yana gelerek bir değişime adım atıyorlar.

Bir gün öğretmen Erin, ders sırasında Jamal isimli siyahi öğrencinin büyük dudaklarıyla alay eden bir karikatür buluyor ve derste ırkçılık hakkında daha fazla şey anlatmaya başlıyor. Konu konuyu açıyor ve böylece savaşların nasıl başladığını ve soykırımların nasıl olduğunu anlatıyor. Bundan sonra teoriler gerçek hayatla temas etmeye başlıyor.

BOĞAZİÇİ DİRENİŞİ LİSELİLER AÇISINDAN DA ÖNEMLİ

İlk başta öğrenciler kendi içlerinde kutuplaşmış bir haldeyken birinci öğretim dönemi bittikten sonra her ırktan ve her renkten öğrencinin bir arada ve kaynaşmış olduklarını görüyoruz. Öğrenciler kendilerini ifade edebilmeye başladıkça, birlikte yeni şeyler öğrenip gördükçe ve yan yana geldikçe aslında ne kadar çok ortak noktaları olduklarını fark ediyorlar. Sınıfta yaptıkları ortak etkinliklerle, günlük tutuyorlar, okumalar yapıyorlar... Sınıfça okudukları “Anne Frank’in Hatıra Defteri” kitabındaki Anne Frank’i evinde saklayan Miep Gies ile tanışmayı çok istiyorlar ve onu okula getirip onunla söyleşi yapabilmek için çeşitli etkinlikler yapıp para topluyorlar. Hepsinin çalışması sonucu Gies’i okula getiriyorlar ve okulda güzel bir söyleşi düzenliyorlar. Bunun gibi örneklerle gençlerin aslında farklı yerlerde olsalar da aslında ortak dertleri, sıkıntıları, ilgi alanları, özlemleri ve istekleri olduğunu görüyoruz. Gençlerin yükselttiği bir hareket olarak günümüzde Boğaziçi direnişinden bahsetmeden geçemiyoruz.  Filmle birlikte bu konuyu konuşunca şu sonuca varıyoruz; birkaç sene sonra üniversite sıralarında olacak biz liseliler için bu direniş oldukça önemli çünkü Boğaziçi’ne kayyum rektör atanması ve buna bağlı politikalar aslında gençlerin ve halkın iradesinin yok sayılması ve bilimsel, demokratik eğitime yapılan bir saldırı. Bu nedenle Boğaziçi aslında hepimizi ilgilendiriyor.

EŞİT BİLİMSEL EĞİTİM TALEBİNİ ÖNE ÇIKARMALIYIZ

Filmde özellikle okulda yüksek not ortalaması ile ayrıcalıklı öğrenciler olarak kategorize edilen grubun odak noktası haline getirilmesi ve okulda yalnızca orada bulunmak zorunluluğuyla gelen öğrencilerin tümüyle göz ardı edilerek birkaç kitaptan dahi eksik bırakıldığını görüyoruz. Bu durumu arkadaşlarla konuştuğumuzda sadece filmde değil kendi hayatlarımızda da rastladığımız bir durum olduğunu görüyoruz. Eğitime bütçe ayrılmamasına bağlı sorunları ve bu yüzden özel okullara yönelimin artmasını gözlemleyince eğitimde eşitsizliğin katlandığını fark ediyoruz. Önceden özel okulda okuyan arkadaşımız sadece parası olanın okuyabildiği bir sistemin adil olmadığını ve herkesin nitelikle bir eğitime ulaşabilmesi gerektiğini söylüyor. Aynı zamanda pandemi sürecinde çalışmaya başladığını ve kendisi gibi öğrenciler için online eğitimin eşit olmadığını söylüyor.  Dershaneye giden arkadaşlarımız da göstermelik online eğitimin verimli olmadığını ve bir tık iyi bir eğitim görebilmek ve sınava hazırlanabilmek için dershaneye gittiklerini söyleyip aslında eğitimin parasız ve eşit olması gerektiğini söylüyorlar. Meslek lisesine yeni başlayan bir arkadaşımız ise bir test kitabının bile maliyetinin yüksek olması ve uzaktan eğitim sürecinde öğrencilere gerekli ekipman sağlanmamasının eğitimini kötü etkilediğini söyledi. Eğitimin bilimsel nitelikten uzaklaştırılmaya çalışılması da hepimizin yaşadığı bir sorun aynı zamanda. Buna dair çözümler ne olabilir diye düşününce de parasız, eşit ve bilimsel bir eğitimin herkesin hakkı olduğunu ve bu taleplerimizi daha güçlü ifade etmenin yollarını bulabileceğimizde anlaşıyoruz.

ÖNCEKİ HABER

Beşinci uzay gezgini: Perseverance

SONRAKİ HABER

Bu düzen zenginlere yaradı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa