Şimdi baskıları örgütlediğimiz dirençle kovuşturma vakti!
Sorunlarını çözüme kavuşturanlar, taleplerini kazananlar, insanca bir yaşamı elde edenler bu direnci örgütleyenler oldu daima. Bundan sonra da böyle olacak.
Kaynak: Max Pixel
“Gregor Samsa bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında, kendini yatağında devasa bir böceğe dönüşmüş olarak buldu.” Kafka’nın Dönüşüm’ü edebiyat tarihinin en bilindik bu giriş cümlesiyle başlar. Okur için bu beklenmedik ve şok edici bu vaziyet sayfalar ilerledikçe anlaşılır hale gelir. Gregor’un yaşamını çevreleyen toplumsal ve bireysel bir takım sorunlar neticesinde bu duruma gelmiştir o. Dönüşüm onun hayatının önemli bir kısmını kapsayan sürecin kendisidir, bir sabah birdenbire bir böcek olarak uyanması ise bu sürecin sonucu, zirve noktası…
“Bir sabah uyandığımızda”, “bir gece ansızın” başımıza gelen, gündelik yaşamımızın ve hatta gelecek hayallerimizin ortasına bomba gibi düşüp ansızın hepsini tepetaklak eden ani değişimler, bu değişimlere sebep olan kararlar da bir siyasal sürecin sonucu olarak görüldüğünde anlaşılır hale geliyor. Atılan adımların, “tek bir adamın iki dudağına kalmış” kararların ve tüm bunların gerçekleştirilme biçimlerini anlamak, ortaya çıkardığı sonuçlarla mücadele etmenin veya bu sonuçların doğmasını engellemenin ön koşulu olması bakımından önemli.
TEK ADAM TALEPLERİ SAVUŞTURMANIN YOLUNU EN GERİCİ İTTİFAKLARDA ARIYOR
Türkiye’de tek adam yönetimi ve arkasındaki kapitalistlerin devletin gerici ve faşist dönüşümünü gerçekleştirmek üzere adımlar attığından, böylesi bir hedef doğrultusunda ilerlediğinden bahsediyoruz. Tek adam yönetiminin sınıf mücadelesinin sömürücü sınıflar cephesinden ihtiyaçları için her türlü anti demokratik, gerici ve faşist uygulamayı gündeme alması bu hedef ve adımları beraberinde getiriyor. Gergerlioğlu’nun ciddiye alınmayacak gerekçelerle vekilliğinin düşürülmesi, Cumhurbaşkanlığı kararıyla ilk imzacısı Türkiye olan İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi, daha dört ay önce göreve gelmiş Merkez Bankası Başkanının görevden alınması, hukuk ve adaletin hâlihazırda sınırlı olan gerçekliğini de yitirmesi… Yaşananlar tek adam yönetiminin MHP ve çeşitli tarikat ve cemaat örgütlenmeleri gibi ortaklarının taleplerinin hayata geçirilmesi sürecine artık doğrudan müdahil olacak kadar güçlendiklerinin bir göstergesi. Erdoğan ve tek adam yönetimi yığınların talepleri karşısında karşı karşıya kaldığı sorunların içinden yetkilerinin sınırlarını genişleterek, güç ve itibar kaybına karşı en gerici güçlerle olan ittifakını arttırarak çıkmayı umduğu bir gerçek. Son birkaç yıldır hız kazanan bu süreç bugün vardığımız “her an her şeyin yaşanabileceği” bir “belirsizlikler ülkesi” halini bir ölçüde de olsa açıklıyor.
Bizlerse bu dönüşüm sürecini, sonuçları ve dönemsel “zirve noktaları” bakımından her geçen gün hayatımızın katlanılamaz hale gelmesi, örneğin İstanbul Sözleşmesi’nin feshiyle kadınların hayatlarına dair ayyuka çıkan tedirginlik hali, biraz olsun nefes alabildiğimiz, kendimizi var ettiğimiz, özgürce hareket edebildiğimiz, öyle ya da böyle bir şeyler öğrendiğimizi hissettiğimiz yaşam alanlarının tümüyle yok edilmesi, örneğin üniversitemize bir gece ansızın kayyum atanması, fakülte açılması gibi daha da uzatabileceğimiz bin bir türlü görüngüyle çok yakından tecrübe ediyoruz.
Kuşkusuz ki çözüm şiddetle hissettiğimiz bu sonuçlar karşısında bir direnç göstermektir. Bugüne kadar hep böyle oldu. Sorunlarını çözüme kavuşturanlar, taleplerini kazananlar, insanca bir yaşamı elde edenler bu direnci örgütleyenler oldu daima. Bundan sonra da böyle olacak.