KCK davaları siyaset alanını daraltıyor
KCK davalarını, savunma avukatlarından Ercan Kanar’la konuştuk. Kanar, KCK davalarında “düşmana ceza” hukukunun işletildiğine vurgu yaptı, Özel Yetkiliden, Geçici Görevli Mahkemelere dönüşen Ağır Ceza Mahkemelerini Ortaçağ engizisyon mahkemelerine benzetti.
İstanbul’da görülen KCK davalarındaki tutukluluk sürelerinin bir yılı aştığına dikkat çeken Kanar, “Anadilde savunma hakkı tanınmadığı için hiç kimse savunma yapamadı. Ceza yargılaması yasasına göre, ancak savunma alındıktan sonra delil tartışmasına girilir” dedi. Tutanaklara geçen, “Kürtçe olduğu tahmin edilen bir dilde konuşuldu” ifadesinin ceza yargılamasına aykırı olduğunu belirten Kanar, “Duruşma tutanağı duruşmada olan her şeyin ispatının aracıdır. Her şeyin tutanaklara geçirilmesi gerekir. Telefon denetimleri yaparken Kürtçe konuşmaları dinliyor ve onları Kürtçe bilen polise çevirttiriyorsun. Sonra onu delil diye dosyaya koyuyorsun. Ama mahkemede konuşulanların çözümünü yaparak duruşma tutanağına yansıtmıyorsun” diye konuştu.
SAVCI SİYASETİN İŞİNE KARIŞIYOR
Yine iddianamede BDP faaliyetlerinin illegalize edilmek istendiğini de kaydeden Kanar, “Ama diyorlar ki ‘Hayır biz parti faaliyeti yargılamıyoruz. Halbuki faaliyet olarak ortaya konanlar meşru parti faaliyeti” diye konuştu.
SAVCI-YARGIÇ KOALİSYONU
KCK İstanbul Ana Davasının ikinci duruşmasında hakimin “avukatlar taleplerini yazılı verecek” sözünü hatırlatan Kanar, “Gerçek ceza yargılaması doğrudan doğruyalık, aleniyetlik ilkelerine dayanır, çünkü yargılama bir tartışmadır. Yazılılık ve gizlilik çağdaş ceza yargılaması hukukunda bunlar zehirli otlardır olmaz” diye ifade etti. Bu uygulamanın savunmayı her açıdan diskalifye etmek anlamına geldiğini belirten Kanar, “Bunun adına da yargılama denmez. Savunmayı da susturunca geriye sadece savcı yargıç koalisyonu kalır. Savcı yargıç koalisyonu esas olarak Kara Avrupa hukukunun en katı hali olan iddia ile yargının özdeş hale geldiği engizisyon hukukunun günümüzde hortlamasıdır” değerlendirmesini yaptı.
AYLARDIR KURYELİĞİ KİM YAPIYOR?
“Savunma parmaklıklar ardında” sloganının çokça kulağımıza yansıdığı toplu avukatlar davasını konuşuyoruz Kanar’la. Bu kadar avukatın aynı davada yargılanması dünyada bir ilki oluşturuyor. Bu yüzden davaya yönelik tepkiler de büyük. Türkiye’nin yanı sıra Avrupa’dan da çok sayıda avukat duruşmalara katılarak meslektaşlarını yalnız bırakmıyor. Avukatlara yöneltilen suçlama ise “Abdullah Öcalan’ın talimatıyla 227 ölüm ve 470 yaralama olayına sebep olma” Bu suçlamaya dayanak oluşturacak tek bir telefon ya da somut bir eylem konuşması olmadığına dikkat çeken Kanar, “Soyut, yani bir varsayım. Yaklaşık 16 ayı aşkın süredir Öcalanla görüş yok. Bu 16 ayın bilançosunu verdik duruşmada. Neredeyse 220 değil 400’ün üzerinde insan çatışmalarda ölmüş. Peki bunun kuryeliğini kim yaptı?” diye sordu. Avukatların müvekkilleriyle yaptıkları görüşmeler, tanıklarla ilgili telefon görüşmeleri de iddianamede yer alıyor. “Devletle Öcalan görüşmesini niçin konuştunuz, diyorlar görüşe gittiğinizde. Ya devlet zaten görüşmüş. O basına yansıyor. Yani bu iddianamede müzakerelerde sorgulanıyor” diyor Kanar.
İSTANBUL ANA DAVADA 3. DURUŞMA
Aralarında Prof. Dr. Büşra Ersanlı, yayıncı Ragıp Zarakolu, BDP PM üyeleri, BDP MYK Üyesi Mustafa Avcı, İstanbul Kürt Enstitüsü eski Başkanı Sami Tan, çevirmen Ayşe Berktay’ın da bulunduğu 122’si tutuklu, 205 kişinin yargılandığı “KCK İstanbul Ana Davası”nın 3. duruşması bugün Silivri Ceza İnfaz Kurumu 15. Ağır Ceza Mahkemesinde görülecek. 3 Nisan’da Özel Yetkili 15. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen iddianamede sanıklar, “Örgüt üyesi olmak, örgüt yöneticisi olmak, örgüt talimatıyla hareket etmek, örgütün talimatlarını iletmek ve Örgüte yardım etmek” iddiasıyla suçlanıyor.
HAKİMLERDE 90’LI YILLAR ANLAYIŞI
KCK davası hakimlerinin siyasi otoritenin etkisi altında karar verdiği sıkça vurgulanıyor. Kanar da bu görüşe katıldığını belirterek, “Hatta hakimler hükümetin de gerisinde bir tutum izliyorlar” dedi. Hükümetin anadilde savunma için düzenleme yaparken, hakimlerin avukatların bekletici mesele taleplerini reddederek direnç gösterdiği örneğini veren Kanar, “Başbakanın bile İmralı’yla görüşürüz dediği bir ortamda ‘Öcalan’ ismi söylendiği için hakim tutukluyu salondan attırmak istedi” dedi. Kanar, “Nesnel tarafsızlık içinde davranan cesur yargıçlara ihtiyacımız var dedik. Ama malesef bu talepler karşılığını bulmuyor” dedi.
‘İKTİDARLAR AVUKATLARI SEVMEZ’
Avukat Ercan Kanar, KCK davalarında savunma avukatlarına yönelik baskıların, tarihsel bir kökeni olduğunu vurgulayarak, sebebini ise şöyle açıklıyor: “Halk egemenliğinin temsilcisi avukatlardır. İktidar erkinin temsilcisi ise savcı ve yargıçlardır. Bu yüzden bütün iktidarlar, özellikle de totaliter diktatörlüğe doğru hızla koşan iktidarlar avukatları hep tehlikeli görmüştür. Yani Napolyon’un “Avukatların dilini kesmek gerekir” demesi ya da Kenan Evren’in “Atatürk her meslek için olumlu şeyler söylemişti ancak avukat için söylememiştir” demesi gibi”
Evrensel'i Takip Et