Yalan üretim merkezi: merkezinde yalan olan aslında kim?
Bizler içerisine sıkıştırılmaya çalışıldığımız bu karanlığın içerisinden bir araya gelerek ve kendi taleplerimizi kendimiz dillendirerek ve besleyerek çıkabiliriz.
Ekran görüntüsü @Akparti'nin Twitter'da yayımladığı videodan alınmıştır
Metin Berk SÜER
İTÜ
Geçtiğimiz günlerde AKP’nin sosyal medyada büyük bir beklenti yaratma çabasıyla birlikte 14.00’ı bekleyin çağrılarını hepimiz gördük. Bunun üzerine merkezi hesapları üzerinden baklayı ağzından çıkaran AKP, CHP yönetimini “Yalan Üretim Merkezi”ne benzeterek; farklı muhalefet kesimlerinin politik söylem ve iddialarını “yalan” olarak nitelendirdiği bir video yayınladı. İlk bakışta AKP’nin bu zamana kadarki görsel reklam ve siyaset diline göre farklı olan bu videonun belli ki hedef kitlesi farklı bir şekilde belirlenmişti. Uzun zamandır gençliği kendine yedekleyemeyen ve özellikle son 2-3 yıldır yeni oy kullanacak gençlik kesimlerinin internet üzerinden sık ve etkili protestoları ile karşılaşan AKP, bu videoda gençliğin beğeni odağına göre bir dil kurgulamıştı. Gençlerin sevdiği tarzda bir animasyon ve karakterler ile CHP’nin yalanlarını tiye almak isteyen bu videonun sonuçları ise başta gençlik olmak üzere izleyen hiç kimsede bir ilgi ve beğeni uyandırmaması oldu. Hatta AKP içerisinde dahi videoya karşı gelen tepkilerin bölünmüşlüğü ile baş edilememiş olunacak ki allanıp pullanan video resmi hesaplardan dahi kaldırıldı. AKP’nin gençliğin dilinden anlama ve onu yakalama çabası neden bir anda hüsrana dönüştü?
AKP’NİN CILIZ ADIMI
Özellikle “128 Milyar Dolar Nerede?” sorusu ile epeyce gündemde kalan başta ekonomi politikası ile birlikte her türden politik hamlesine yönelik eleştirilere yeterli ve ikna edici yanıtlar vermekte zorlanmakta olan AKP, bu durumlara karşın bir çözüm arayışına girmek durumunda kaldı. Bu çözümü de kendisine karşılık geliştirilen tüm söylemlerin bir yalan olduğunu iddia eden ve aynı zamanda kendisini karşı sosyal medyada eleştiren kesimlere mizahi bir dille haklılığını anlatan bir strateji geliştirdi. Bu stratejinin dilini belirleyen de aslında AKP’yi son yıllarda sürekli şekilde eleştiren ve AKP’nin politikalarına büyük ölçüde mesafeli yaklaşan gençleri yakalamaya yönelik oldu. Daha eğlenceli, paylaşılabilir, ironik bir video dili ile aslında sosyal medyada virale dönüşebilecek bir video denemesi yapılarak Türkiye gençliğinde AKP’ye karşı bir sempati ve iyi niyet yaklaşımı geliştirilmeye çabalandı. Fakat tüm çabalar beklenmedik bir hızla ters tepti, gençlik bu videoyu da AKP’nin diğer politikalarının bir parçası olarak sert bir dille eleştirdi ve alaya alarak videonun kaldırılmasında önemli etkenlerden birine de dönüştü aynı zamanda. Peki AKP’nin bu hüsranının asıl sebebi ne, gençler neden AKP’nin beyaz bayrağına kanıp ona kulak kesilmiyorlar bugün?
SÜRESİ DOLAN VAATLER VE YAKICI GERÇEKLİK
Bu soruların cevabı aslında içinde yaşadığımız şartlar ve o şartları yaratan politik atmosferden hiç de bağımsız değil. AKP’nin video hüsranına bakarsak oradan çok önemli iki çıkarım yapabiliriz. Bunlardan bir tanesi AKP’yi gençleri ikna etmeye getiren ve gençlerin AKP’nin politikalarından uzaklaşmasına, desteklememesi ve tepki göstermesine iten süreçler. Özellikle 2018’ten bu yana AKP ülke içerisindeki siyasetini eski ılımlı ve uzlaşılabilir kimliğinden uzakta ve temsil ettiği sermaye güçlerinin de desteği ile daha baskıcı ve otoriter bir hale getirdi. Gündeminin büyük çoğunluğunu Türkiye’de yaşanan sorunların toplumsal çözümüne değil kendi ve temsil ettiği sermaye güçlerinin devamlılığını sağlayacak adımlara ayırmaya öncelik veren iktidar aslında bu hamleleri ile birlikte Türkiye’nin içinde bulunduğu birçok krizi halk nezdinde daha da derinleştirdi. Başta ekonomi olmak üzere hayatın her alanında yaşanan bu hızlı geriye gidiş en çok da gençlerin gündemini belirleyen bir gerçekliğe dönüştü. Ekonomik olarak etkileri her alanda hissedilen bir kriz ortamını yaşayan ülke içerisindeki gençlik kesimleri içinde bulunduğu hayat şartlarından memnun olmadığını çok daha sık dile getirmeye başladı. Liseli gençlerin aldıkları eğitimin niteliksizliği her geçen gün artarken ve üniversiteye geçiş dönemlerinde yaşadıkları stres ve gelecek korkusu da hiç olmadığı kadar büyüdü. Üniversiteye geçebilen gençler daha ilk günlerinden itibaren okulun sonunu nasıl getireceklerini düşünmeye, %25’lere fırlayan genç işsizlik rakamlarının gölgesinde nitelikli işsizlik ve geleceksizlik ile yüzleşmeye oldukça erken başlar hale geldiler. İşçi gençler içerisinde bulundukları üretim koşullarının en kötü şartlarında, en kötü ücretlerle hayatlarını işten çıkarılma korkusu ile geçirmeye başladılar. Her açıdan AKP’nin politik hamleleri ile kuşatılan ve bu hamleler ona geleceksizlikten başka bir şey getirmeyen gençlik, ideolojik olarak da düşlediği yaşam tarzını AKP’nin muhafazakâr ve zora dayalı dünya görüşünde bulamayınca aslında AKP’nin sözlerine dikkat kesilmesi günden güne azaldı. AKP’den ne zaman bir çözüm veya bir kurtuluş umudu beklese umudu çok kısa sürede suya düşen ve beklentisine ters oranlı olarak daha da kötü şartlara itilen milyonlarca genç bu gerçekliğin içerisinde artık AKP’nin gelecek vaatlerinde kendisine olumlu bir rol olmadığını anlar hale geldi. Bu noktada da AKP bu kopuşun farkında olarak gençlere yönelik hamleler yapmayı sürdürse de bu hamlelerin gündelik hayatta ve gençlerin yaşamında bir etkisi olmayınca Türkiye gençler için “filizlenmeyen vaatler cennetine” dönüştü. Tam da bu nedenle bir süre sonra AKP’nin çok büyük ümitler ve beklentilerle çağı yakalamak ve gençliğe dokunmak adına attığı adımlar gençlik tarafından neredeyse sıfıra yakın bir beklenti ile karşılanmaya başlandı. Bu açıdan örnek vermek gerekirse aslında gençliğin oldukça yakından takip ettiği ve geleceği ile ilişkilendirdiği istihdam alanlarından biri olarak görülebilecek olan “1 Milyon Yazılımcı” ve “Uzay’a Çıkıyoruz” gibi hamleler bile gençler açısından bakılıp geçilen birer durum yaratarak işlevsiz olarak bir daha ısıtılmak üzere rafa kaldırıldı. Yani gençliğin hayatına dokunmayı ve onun sorunlarını çözmeyi öncelik haline getirmeyen AKP, gençliğin dünyasında giderek onu baskılayan, gelişimine engel olan ve gelecek vaat etmeyen bir figür halini aldı.
AKP’NİN GELECEĞİ İLE GENÇLERİN GELECEĞİ TERS KUTUPLAR
Bu noktadan sonra da aslında kritik olan ikinci çıkarımı yapabiliriz. Ülkeyi içerisine sürüklediği durum içerisinde yerli ve yabancı sermaye gruplarının karını garanti altına alırken toplumu daha da yoksullaştırma ve geleceksizleştirme politikalarının devamını baskıya dayalı olarak uzatmaya çalışan AKP, bir noktadan sonra bu politikaların bir zorunluluğu olarak halka ve gençliğe hayatın akışında bir kırılma yaratabilecek olumlu bir adım vaat edemeyecek hale geldi. Çünkü bugün açısından gençliğin talepleri AKP’nin Türkiye’nin geleceğinde yeri olmayan talepler olarak her koşulda zor ve baskı olarak ortadan kaldırılmaya çalışılıyor. Genç kadınların hayatın her alanında baskı ve şiddete maruz kalmasına karşın önemli bir adım olan İstanbul Sözleşmesi’nin bir hedef haline gelmesi bu yüzden. AKP’nin geleceğinde genç kadınların haklarını koruyan ve erkek egemenliğine karşın düzenleme yapma gibi bir hedef yok. Üniversitelerde daha nitelikli ve demokratik üniversite talebi için kayyumlara karşı bir araya gelen öğrencilerin isteklerinin yerine getirildiği ve öğrencilerin taleplerinin dinlendiği gelecek de yok. Emeklerinin karşılığını güvenceli bir şekilde alarak hayatlarına devam etmek isteyen genç işçilerin talepleri de yok. Çünkü AKP bugün için bu talepleri kendi politik hattı haline getirebilecek bir geriye gidişi kabul edebilecek konumda değil. Bunun için de ülkenin her alanından yükselen taleplere karşı görmemiş, duymamış ve bilmiyormuş gibi davranarak kendi önceliklerine göre politika üretmeye ve ülkeyi bu şekilde yönetmeye devam ediyor. Bu açıdan bakıldığında da AKP’nin artık gençliğe kendi geleceği ile birlikte yürümesi dışında vaat edebileceği herhangi bir alternatif gerçekçi hedef kalmamış durumda. Onun için aslında gençliğe seslenmenin yolunun kapanmış olduğu ve gençliğin hayatına değemeyecek bir durumu yaratan AKP’nin ta kendisi. Bu açıdan bakıldığında da aslında AKP’nin gençliği yakalama çabalarının bir amaca ulaşamamasının en temel sebeplerinden biri bu adımların zaten AKP tarafından da gerçekleştirilebileceği bir durumun olmaması. Gençliği kazanmak için gençliğin ihtiyacı ve talepleri olan asıl şeyler görmezden gelindiği durumda da vaat edilebilecek yegâne şey bir iyi niyet beklentisinden başka şey olmayan video çalışmaları, uçuk istihdam ve teknolojik gelişmişlik hedefleri ve “bu ülkenin aydınlık geleceği” yalanları durumuna dönüşüyor.
KARANLIKTAN ÇIKIŞ MÜMKÜN
Bugün bulunduğumuz yerden dönüp etrafımıza baktığımızda gençleri yakalamak, gençlere önem vermek, gençleri merkezine almak gibi söz öbekleri hem iktidar hem de muhalefet tarafından çokça dillendiriliyor. Fakat bu dillendirme içerisinde bizlerin gerçek taleplerine cevap verebilen ve bugün içerisine sıkıştığımız geleceksizlik, işsizlik, baskı ve kısıtlamalara hapsedilmeye çalışılan hayatımızın bu dar boğazdan çıktığı başka bir dünyayı kurmaya denk düşmüyor. Gençliğin adına başkaları yüce vaatlerde bulunuyor fakat gençliğin nasıl bir geleceği yaşamak istediğine dair soru en son gençlere soruluyor. Günümüzün mevcut kapitalist ilişkilerini temsil eden siyasi odaklar gençliğe aslında çıkış olmayan çıkış olanakları sunarak birer lütufta bulunduklarını düşünüyor olabilirler fakat bizler içerisine sıkıştırılmaya çalışıldığımız bu karanlığın içerisinden bir araya gelerek ve kendi taleplerimizi kendimiz dillendirerek ve besleyerek çıkabiliriz. Bugünün karanlığını yırtacak ve bizleri aydınlık geleceğe taşıyacak olan da “gençler” kalıpları ile başlayan sınırlı vaatler değil; bir araya geldiğimizde kurabileceğimiz ve kapitalizmin dar ufkuna sıkışmayan bir dünyanın nasıl mümkün olabileceğini bulunduğumuz her alanda sorgulamak ve atılacak adımlarımız için bir araya gelmektir.