03 Haziran 2021 03:56

Vurmayın öldüm

Geriye annesinin hepimizi lal eden “Aliş’imi dövdüler tekmelediler. Çok acı çekti yavrum. Keşke kurşunlasalardı oğlumu” sözleri kaldı.Unutursam vicdanım kurusun…

Fotoğraf: İbrahim Karaçay/DHA

Halis Ulaş
Halis Ulaş

2 Haziran gecesi sadece yasemin kokan bir rüzgarın esrikliğiyle 3 Haziran sabahına bağlanmaz. 2 Haziran’ı 3 Haziran’a bağlayan gece aynı zamanda Ahmed Arif’in yasını Nazım Hikmet’in kaybına ekler.

Ahmed Arif 2 Haziran 1991 günü 68 yaşında, Nazım Hikmet ise 3 Haziran 1963 günü 61 yaşındayken ölmüştür. Her ikisi de bu ülkenin şiir topraklarına derin çentikler atmış şairlerdir. Yani Ahmed Arif’in dizeleriyle her ikisi de “Namus işçileridir, yürek işçileridir”.  

Evet çentikleri derindir, aynı gözelerden doğmuşlardır ama akışları farklıdır. Cemal Süreya tırnağı ile kazıya kazıya yayımladığı Papirüs Dergisi’nin Ocak 1969’da yayınlanan 31. sayısında iki üstadın akışındaki ayrımı şöyle dile getirir.

“Ahmed Arif’in şiiri bir bakıma Nâzım Hikmet çizgisinde, daha doğrusu Nâzım Hikmet'in de bulunduğu çizgide gelişmiştir. Ama iki şair arasında büyük ayrılıklar var. Nâzım Hikmet, şehirlerin şairidir. Ovadan seslenir insanlara, büyük düzlüklerden. Ovada akan «büyük ve bereketli bir ırmak» gibidir. Uygardır. Ahmed Arif ise dağları söylüyor. Uyrukluk tanımayan, yaşsız dağları «âsi» dağları. Uzun ve tek bir ağıt gibidir onun şiiri. «Daha deniz görmemiş» çocuklara adanmıştır. Kurdun kuşun arasında, yaban çiçekleri arasında söylenmiştir, bir hançer kabzasına işlenmiştir. Ama o ağıtta, bir yerde, birdenbire bir zafer şarkısına dönülecekmiş gibi bir umut (bir sanrı, daha doğrusu bir hırs), keskin bir parıltı vardır. Türkü söyleyerek çarpışan, yaralıyken de arkadaşları için tarih özeti çıkaran, buna felsefe ve inanç katmayı ihmal etmeyen bir gerillanın şiiridir.”

Bu topraklarda namus işçiliği kolay değildir. Bedel ödemeyi gerektirir. Her ikisi de bu memleketin zindanlarında işçiliklerinin bedellerini yılları ve bedenleri ile ödemişlerdir.

Her ikisi de yürek işçisidir bir yandan. Bu işçilikleri besler şairliklerini. Nazım’ın Nüzhet Hanım’a yazdığı Mavi Gözlü Dev, Minnacık Kadın ve Hanımelleri şiiri, Piraye’ye yazdığı Mor Menekşe, Aç Dostlar ve Altın Gözlü Çocuk  veya Saat 21-22 Şiirleri, Münevver’e yazdığı Lehistan Mektubu şiiri ya da Vera’ya yazdığı Saman Sarısı şiiri yürek işçiliğinin en güzel örneklerindendir.

Ahmed Arif namus ve yürek işçiliğinin ürünlerini tek bir kitaba sığdırmıştır. Hasretinden Prangalar Eskittim… Her harf, her kelime, her dize bir iğne oyası gibi ilmek ilmek, motif motif şiir gergefine işlenmiştir.

İşte bu şiir gergefindeki Leylim sözcüğünü, 2013 yılına kadar, kutsal bir kitapta yan yana gelmiş harflerden oluşan anlamı kendinden menkul bir kelime olarak içselleştirmiştim. 2013 yılında İş Bankası Kültür Yayınlarından çıkan “Leylim Leylim: Ahmed Arif'ten Leylâ Erbil'e Mektuplar 1954- 1959 - ve 1977'de Son Bir Mektup” başlıklı kitap ile anlamını kendinden menkul sandığım “Leylim” kelimesi bir yara izine dönüştü. Yürek işçisinin Leyla Erbil’e göndereceği mektupların pul parasını denkleştirmek için sırtlandığı yükün yara izine.

Tek taraflı bir aşktır Ahmed Arif’inki ama hepimize yetecek büyüklüktedir. Hatta öyle büyüktür ki aşkı, hepimizin belli bölümlerini ezbere bildiği Suskun şiirini iyi dilekleri ile Leyla Erbil’e düğün hediyesi olarak takmıştır. Ve yeşil gözleridir Leyla Erbil’in.

Yazının başında 2 Haziran’ı 3 Haziran’a bağlayan gecenin Ahmed Arif’in yasını Nazım Hikmet’in kaybına eklediğini yazmıştım. Evet her ölüm acıtır. Her ölüm üzer. Her ölüm erkendir. Ama bazı ölümler vardır ki bir de vicdan yakar. İşte 2013 yılının 2 Haziran’ını 3 Haziran’a bağlayan gece vicdan sızlatan bir ölümün başlangıcına şahitlik etti. Ali İsmail Korkmaz’ı Eskişehir’de döve döve öldürdüler. “Vurmayın öldüm” dedi Ali… Ama durmadılar… Vurdular, vurdular, vurdular… Bu geceden sonra burnunda gelincik kokusu ile 38 gün yoğun bakımda yaşam mücadelesi verdi Ali ve öldü. 

Geriye annesinin hepimizi lal eden “Aliş’imi dövdüler tekmelediler. Çok acı çekti yavrum. Keşke kurşunlasalardı oğlumu” sözleri kaldı.

Unutursam vicdanım kurusun…

Reklam
YAZARIN DİĞER YAZILARI