08 Haziran 2021 10:40

Selma Gürkan: İkizdere direnişi, suya ulaşamayan bir geyiğin çığlığıdır

EMEP Genel Başkan Yardımcısı Selma Gürkan, 5 Haziran Dünya Çevre Günü vesilesiyle ziyaret ettiği İkizdere direnişi üzerine Evrensel'e yazdı.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Selma GÜRKAN
EMEP Genel Başkan Yardımcısı

5 Haziran Dünya Çevre Günü vesilesiyle, İkizdere’de taş ocağı yapımına karşı direnen köylüleri Emek Partisi Rize ve Trabzon il yönetiminden arkadaşlarımla ziyaret ettik.

Rize’de Cengiz İnşaat tarafından yapılan İyidere Lojistik Liman inşaatı için açılmak istenen Cevizlik taş ocağı projesi, yöre köylülerinin tepkisiyle karşılaşmıştı. Taş ocağının Cengiz İnşaat için yapılıyor olması tabii ki bizi şaşırtmıyor. Proje, en başından beri hukuksuzluklarla dolu. Bunlardan biri, yasaların arkasından dolanarak ÇED gerekli değildir kararı almaları. Başka bir hukuksuzluk da köylülerin nöbet noktasını taş ocağı için yapılan yol inşaatının dışında tutmak amacıyla jandarmanın konuşlandırılması. Basından takip ediyorduk, ziyaretimizde de tanık olduk. Gördüğümüz manzara, İkizdere’de adı konulmamış bir OHAL’dir, sıkıyönetimdir. 

Direniş nöbetini sürdüren köylülerin anlattıkları hem ibretlik, hem de tüm doğa ve çevre katliamına yol açan projeler gibi tarihe geçecek örneklerle dolu. Örneğin köylüler, meselenin sadece bir ormanlık alanın, arıcılık ve çay üreticiliği başta olmak üzere tarımın yok edilmesi, temiz su kaynaklarının kurutulması olmadığı, bu projeyle aynı zamanda hayvanlarla birlikte tüm canlıların yaşam alanlarının yok edildiği yönünde bütünlüklü değerlendirmesiyle iktidara adeta ders veriyor. Bir köylü, su kaynaklarına ulaşamayan bir geyiğin 2 saat boyunca çığlığına tanıklığını, geyiğin susuzluğunu yüreğinde hissederek paylaştı bizimle. Üretimi teşvik edilen ve nadir bulunan kırmızı pullu alabalıkların yok edilmesini mesele yapmayan şirket, bizzat iktidarın ve yerel temsilcilerinin koruması altında. Yanı sıra, köylülerin direnişini kırmak ve hareketi bölmek için akla hayale gelmeyecek yol ve yöntemin uygulandığını sohbetimiz sırasında öğreniyoruz.

“YILDA NE KADAR BAL ALIYORSUNUZ NE KADAR ÇAY KESİYORSUNUZ PARASINI VERİRİZ”

İbretliktir, Cevizlik taş ocağı projesinin İkizdere Vadisi’nde arıcılığa, çay üretimine zarar vereceği yönündeki eleştirilere karşı hükümet ve şirket yetkililerinin verdiği cevap “Yılda ne kadar bal alıyorsunuz, ne kadar çay kesiyorsunuz parasını veririz” gibi akıl dışı bir çözüm olabilmektedir. Soma işçilerine “Tazminatlarınızı ödeyeceğiz” diyerek yürüyüşçüleri Ankara yolundan çeviren iktidar anlayışının bugüne kadar işçilerin hakkı olan tazminatları ödememişken İkizdere’de bal ve çay parasını ödeyeceğini düşünmek ham hayalden öte bir şey olmasa gerek. Kaldı ki, direnişteki köylülere önerilen, bu akıl dışı çözümün yanından bile geçmiyor. Yine köylülerin ormanlık alanların yok edileceğine dair endişesine karşı “Merak etmeyin parksa park, ağaç dikmekse ağaç dikmek bunların hepsini yaparız” gibi çözüm olmayacak vaatleri pervasızlıkla verilebilmiş ama direnişçi köylüleri bu vaat de ikna etmemiş.

Şu çok açık, bölge köylüleri tarımı, ormanlık alanları yok edeceği gibi, doğanın dengesini bozacağı, canlıların yaşam hakkını tehdit edeceği, su kaynaklarına zarar vereceği gibi haklı endişelerle bu taş ocağına karşı çıkmakta ve getirilen her türlü akıl dışı çözüm önerilerine ve vaatlere karşı çıkmaktadır. Sorunu sadece İkizdere sınırlılığında görmemekte, savunduklarını tüm ülkenin meselesi olarak ele almaktalar.

“BULUNDUĞUMUZ HER YERDE İKİZDERE KÖYLÜSÜNÜN SESİNİ YAYMALIYIZ”

Elbette İkizdere köylüleriyle dayanışmak, direniş yerinde onları yalnız bırakmamak önemli. Ancak mesele sadece İkizdere ve İkizderelilerin meselesi değil ve bulunduğumuz her yerde İkizdere köylüsünün taleplerini ve mücadelesini anlatarak onların sesini ve direnişini yaymalıyız. Burada verilen mücadele ve ortaya çıkan talepler ülkenin dört bir yanında ekonomik krizin sonuçlarına, hak gasplarına karşı verilen mücadeleden, işçinin iş, aş mücadelesinden, demokratik haklar ve siyasal özgürlükler mücadelesinden, toprağına, suyuna, havasına, doğasına sahip çıkma ve koruma mücadelesinden bağımsız değildir. Ayrıca, nasıl bir ülkede yaşamak istiyoruz, nasıl bir siyasi rejimle yönetilmek istiyoruz sorularına vereceğimiz yanıttan da bağımsız değildir. İktidar çarkının sermaye, siyaset, bürokrasi, mafya ittifakıyla, sömürü, soygun, talan ve yağma ile döndüğü aşikar. İşte bu iktidar çarkını tersine çevirip, işçinin, emekçinin, üretici köylünün, demokrasi, özgürlük ve eşitlik isteyenlerin ittifakı ve gücüyle, halkın egemen olduğu demokratik bir rejim için mücadele edersek İkizdere kazanacak, tüm ülke kazanacaktır.

ÖNCEKİ HABER

Kılıçdaroğlu: İktidar sahipleri ile mafya ortak devleti yönetiyorlar

SONRAKİ HABER

Joe Biden'ın ilk yurt dışı ziyaretinde durakları İngiltere, Belçika ve İsviçre olacak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa