EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz: NATO'nun olduğu yerde kan ve gözyaşı vardır
EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, yaptığı basın açıklamasında NATO Zirvesi’ni eleştirerek, “NATO’ya hep birlikte hayır diyelim. Çünkü NATO’nun olduğu her yerde kan vardır" dedi.
Fotoğraf: Evrensel
Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, halkın gündemine dair haftalık yaptığı basın açıklamasında NATO Zirvesini eleştirdi, “Askerlerimizin ABD’nin çıkarları için Afganistan’da yeri yok” dedi.
Akdeniz, NATO Zirvesi’ne dair yaptığı açıklamada, “Biden ittifak halinde olduğu Erdoğan’a yeni bir görev verdi. Bu görev Türk askerleri Afganistan’da Amerikan birliklerinin jandarmalığını yapacak. Ne dedi Biden? Biz artık Afganistan’dan askerlerimizi çekiyoruz.’ İyi siz çekiyorsunuz da, sizin yerinize bizim gençlerimiz neden Afganistan’a gidecek? İşte altına atılacak yeni imzaların bol olduğu anlaşılıyor. Erdoğan diyor ki ‘NATO’nun uzandığı her yerde, NATO’ya ihtiyaç olan her yerde ittifak halinde göreve hazırız.’ Biz NATO’ya hayır diyoruz. Emek Partisi olarak yüksek sesle bütün halkımıza da bu çağrı yapıyoruz: NATO’ya hep birlikte hayır diyelim. Çünkü NATO’nun olduğu her yerde kan vardır. NATO’nun olduğu her yerde gözyaşı vardır. NATO Sovyetler Birliği’ne karşı kurulan en büyük emperyalist savaş örgütüdür. NATO sosyalizm düşmanıdır, işçilerin düşmanıdır. NATO Latin Amerika’dan Uzak Asya’ya, Türkiye kadar darbeler örgütleyen bir örgüttür. Kanlı örgüttür, iç savaşlar çıkartan bir örgüttür. Emperyalist işgal ve yağmaların altına imza atan bir örgüttür. Ruanda’da soykırımın altına imza atan bir örgüttür. Irak’ta 1 milyon Iraklının hayatının yok olmasına neden olan bir örgüttür. Buradan bir kez daha sesleniyoruz: Tek bir gencimiz için milyar dolarları da ayağımıza serseler bu teklifi kabul etmeyeceğiz. Bunun karşısında olacağız. Türk askerlerinin Amerika Birleşik Devletleri’nin çıkarları için Afganistan’da yeri yok. Sınır ötesi operasyonlarda yeri yok” dedi.
Akdeniz, NATO’nun dünyanın en büyük mafya örgüt olduğunu ifade ederek, “Biden’ın derdi Türkiye’de tek adam sistemi değildir. Biden’ın derdi Türkiye’de demokrasi ve insan hakları değildir. Biden’ın derdi ABD’nin çıkarıdır. ABD’nin çıkarları için Erdoğan hükümeti ile de tek adam hükümeti ile de yürümesini bilirler” ifadelerini kullandı.
Akdeniz’in konuşmasının devamı şu şekilde:
“Mafya, çete demişken ortalıkta hala yığınla iddia var tek bakan görevden alınmış değil, tek bürokrat görevden alılmış değil. Tek milletvekili görevden alınmış değil. Tek şirket kapatılmış değil, tek şirketin mallarına el konmuş değil. Bu ne aymazlıktır! Halkımız buna izin vermemelidir. Emek Partisi olarak çağrımız: Yolsuzluk, sömürü, mafya, çete, uyuşturucu, mala çökme iddialarında adı geçen bütün kamu yöneticilerinin, devlet yöneticilerinin derhal istifa etmesi gerekir. Eğer istifa etmiyorlarsa görevden alınmaları gerekir. Gerçeklerin açıklanması, halkın aydınlanması ve sorumluların hesap vermesi gerekir. Bu mücadeleden asla vazgeçmeyeceğiz, geri durmayacağız. Buradan yerellerde, illerde, ilçelerde, bölgelerde, sanayi havzalarında bütün emek ve demokrasi güçlerine çağrı yapıyoruz: Yanyana gelelim, birleşelim ve bu mafya düzeninden hep birlikte hesap soralım.
NATO’nun girdiği her yerde kan ve gözyaşı vardır. NATO’nun girdiği her yerde yıkım vardır, göç vardır ve milyonlarca mülteci vardır. Türkiye’ye de Afganistan’dan çok sayıda mülteci geldi, geliyor, sığınıyor. Eğer bu yeni projede NATO’nun Afganistana müdahalesi ve işgali yeni boyut kazanırsa yeni göç dalgaları gelecektir.
Bu çerçevede biz Emek Partisi olarak 20 Haziran Pazar günü yani Dünya Mülteciler Günü’nde Göç Konferansı düzenliyoruz. Çok değerli, saygın akademisyenler, konunun uzmanları, sendikacılar ve mültecilerin katılımıyla tam gün sürecek bu online konferansa bütün halkımızı davet ediyoruz.
Değerli halkımız NATO zirvesi sürecinde G7 Zirvesi de toplandı. G7 nedir? Emperyalizmin beynidir. Ahtapotun beynidir. Şimdi orada yeni kararlar aldılar ve ahtopotun kolları bütün ülkelerde uluslararası işçi sınıfının önüne yeni reçeteler koyacak, yeni sömürü stratejileri geliştirecek. Dünyanın en zengin yedi emperyalist devletinin söylediği şu: “Pandemi zor geçti, pandemiden çıkıyoruz. Aşılama yapıyoruz. Tünelin ucunda ışık göründü ama pandemide çok yıprandık.” Kim yıprandı? Sermaye ve tekeller. Bunun da bir faturası olacak diyorlar. Yani bütün dünyada işçi sınıfının önüne büyük bir fatura getiriyorlar. Kemer sıkma politikaları getiriyorlar. Derin uçurumu makyajlamak için, en zenginler ve en yoksullar arasındaki derin uçurumu makyajlamak için de, 100 milyar dolarlık bir yardımdan söz ediyorlar. Buradan Türkiye işçi sınıfına sesleniyoruz: Emperyalizme, kapitalist tekellere karşı bütün dünya çapında uluslararası işçi sınıfıyla beraber bir mücadele hattı oluşturmalıyız. Bir mücadele rotası geliştirmeliyiz. Emperyalistler bunu yapabiliyorlarsa, dünya tekelleri bunu yapabiliyorlarsa, dünya patronları bunu yapabiliyorlarsa uluslararası işçi sınıfının da birlik, mücadele ve dayanışmayı büyütmesi gerekmektedir.
“Ahtopotun” kollarından biri de Türkiye’dedir. Türkiye’de de şimdi normalleşme tartışmaları başladı. “Vay halimize(!)” Çünkü normalleşme demek, ekonomik krizin faturasını halkın önüne, işçi sınıfının üzerine bindirmek demektir. Haziran sonu itibari ile kısa çalışma ödeneği sona erecek, 4 milyon insan işine geri dönecek. Bunların 3 milyonunun işten atılması gündemde. Buna karşı mücadele hattı geliştireceğiz. İşten atmalar yasaklansın diyoruz. Zenginlere ve tekellere vergi ayrıcalığına son verilsin diyoruz. Başta asgari ücret olmak üzere çalışanların üzerindeki vergi yükü sıfırlansın diyoruz. Temel tüketim maddelerine vergi konmasın diyoruz ve bu süreçte metal sektöründe, petrokimya sektöründe, kamu alanında milyonlarca işçinin en az 1 buçuk, 2 milyon işçinin toplu sözleşmeleri gündemde. Pandemi gerekçe gösterilerek sıfır ya da düşük zamma işçiler razı edilemezler. Kemer sıkma politikalarına karşı hep birlikte mücadele edelim diyoruz.
Bugün 15 Haziran bu vesileyle tarihi 15-16 Haziran İşçi Direnişi’ni de selamlıyoruz! O günlerde olduğu gibi fabrika fabrika birleşen ,komitelerini kuran ve bir nehir gibi Kocaeli’den İstanbul’a akan Türkiye proleteryasının bu şanlı tarihi ,bugün de işçi sınıfımıza yol gösteriyor. İzleyeceğimiz yol bu yoldur. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.” (HABER MERKEZİ)