19 Temmuz 2021 01:10

Siyasal iktidarın el değiştirmesinin önüne geçilmek isteniyor

OHAL düzenlemelerinin süresinin 1 yıl uzatılmasını öngören yasayı CHP İstanbul Milletvekili ve TBMM Anayasa Komisyonu CHP Grup Sözcüsü Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu değerlendirdi.

KESK 2016’da ilan edilen olağanüstü hal (OHAL) döneminde kanun hükmünde kararnamelerle ile işlerine son verilen emekçilerin yaşadıkları mağduriyetlere ilişkin açıklama yapmıştı. | Fotoğraf: MA

Paylaş

Şerif KARATAŞ
İstanbul

OHAL düzenlemelerinin süresinin 1 yıl uzatılmasını öngören ve muhalefet partilerinin şerh düştüğü yasa teklifi, TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek yasalaştı. Söz konusu yasal düzenlemeyi eleştiren CHP Milletvekili Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, yasal düzenlemeyi Anayasa’ya karşı hile olarak nitelendirdi. Toplumun OHAL koşullarında 6 yıl geçirdiğini hatırlatan Kaboğlu, “Bunu devam ettirerek demokratik toplumun önüne geçilmeye çalışılıyor. Uzatma süresinin 1 yıla düşürülmesi demokratik topluma müdahale açısından sonucu değiştirmemektedir” dedi. Yasal düzenlemenin muhaliflere, demokratik muhalefete karşı kullanılabileceğini dikkat çeken Kaboğlu, “OHAL koşullarında gidilecek seçimle siyasal iktidarın el değiştirmesinin önüne geçilmek isteniyor” dedi.

Yasallaşan yasayı gazetemize CHP İstanbul Milletvekili ve TBMM Anayasa Komisyonu CHP Grup Sözcüsü Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu değerlendirdi. Yasal düzenlemeyle birlikte hukuken toplumu ne beklediği sorusuna Kaboğlu şu ifadelerle yanıt verdi: “OHAL önlemlerinin yasa yolu ile uzatılması, Anayasa’nın öngördüğü ikili hukuk düzeni şablonuna aykırıdır. Anayasa’mızdaki iki hukuk düzeni: Yürürlükte olan “bütün Anayasa” (md.119 ve 15 hariç/askıda): ORTAK (ve olağan) hukuk veya 119 (devlet) gereği md.15 (özgürlük) uygulamaya konduğu zaman ortaya çıkan anayasal düzen. Olağanüstü Hal Kanunu bu durumda uygulamaya konur. Anayasa’da bu ikisi arasında/ortasında bir başka anayasal düzen yok. 2017 değişikliği öncesi, ortak hukuk/OHAL ve sıkıyönetim olmak üzere üçlü düzen vardı. Yürürlükteki Anayasa’da ise, sadece, Ortak (olağan) hukuk düzeni ve OHAL var. Bu ikisi dışında 3.sü yok. Bu nedenle, Olağanüstü Hal Kanunu uygulanmamaktadır. 1 ve 3 yıllık uzatmalar ise, bir ara ve hibrid (hukuki olmayan) fiili durum yaratıyor ki, bu da Anayasa dışı. Şöyle ki, hak ve özgürlükleri sınırlama ölçütleri madde 13’te sayılmış; ne var ki, 3 yıllık uzatma alanlarında kullanılan yetkiler, hak ve özgürlük sınırlamalarını, madde 13 çerçevesi dışına çıkarıp, madde 15 alanına taşıyor. Fakat madde 15 alanı ise yalnızca Anayasa 119 kapsamındaki OHAL uygulamasında söz konusu olabilir. Madde 15 yürürlükte olmadığı için Avrupa Konseyi ve BM organlarına olağan hukuk düzeninden ayrılma/sapma (dérogation) bildirimi yapılmadığı için uluslararası organların denetimi de yapılamadığından Anayasa madde 90’a ve 148’e aykırılık söz konusudur. Bu itibarla, teklif AİHS’ye de aykırı.”

‘ANAYASA’YA KARŞI HİLEDİR’

Eğer gerekli olsa idi, Anayasa’da sayılı 4 nedenin varlığı halinde Cumhurbaşkanının (CB) Anayasa madde 119’a göre OHAL ilan edebileceğini belirten Kaboğlu, “Bu süre 6 ayı geçemez; TBMM’nin uzatma süresi ise, 4 ayı geçemez” dedi. Kaboğlu, bunun hangi nedenlerle olduğunu şu ifadeyle anlatıyor: “Şiddet hareketleri, kamu düzeninin ciddi biçimde bozulması, tabii afet veya salgın hastalık, ağır ekonomik bunalım. Bu OHAL nedenleri arasında ilk ikisi değil, güncel durum itibariyle salgın hastalık ve ağır ekonomik bunalım öne çıktığına göre, bu gerekçelerle bile OHAL ilan etmeyen CB’nin, olmayan şiddet hareketleri ve kamu düzeninin bozulması gerekçeleri ile OHAL ilan etmesi, anayasal yetkinin saptırılması ve kötüye kullanılması anlamına gelirdi. CB’nin sahip olduğu, ama kullanmadığı bir yetkinin Plan ve Bütçe Komisyonu tarafından ve TBMM tarafından kullanılması, Anayasa madde 6 gereği mümkün değildir. Ayrıca Anayasa’ya karşı hiledir.”

‘DEMOKRATİK MUHALEFETE KARŞI KULLANILABİLİR’

Yasal düzenlenenin yurttaşa yansıması ve olası seçimlere etkisine ilişkin soruya da Kaboğlu şu ifadeyle yanıt verdi: “Bu yasanın önceki 3 yılına ilişkin uygulamasının verileri yok. Yasanın etki analizi yapılmamış. Kamudan çıkarmalar veya TMSF’ye tanınan yetki kapsamında kaç işlem yapıldı buna dahi ulaşamıyoruz. Anayasal OHAL döneminde en azından bu hukuksuz işlemleri kamuoyu görebiliyordu. Bu yaratılan fiili durumunda görünürlük sorunu da var. Yurttaşta yaratılmak istenen ise korku iklimidir. Buna karşın son dönemde toplumsal itirazlarda yaşanan itirazlarda artış var. Amaçları toplumu sindirmek olsa da bunda başarılı olamayabilirler. Toplum yaklaşık 6 yılını OHAL koşullarında geçirmişken; bu yasa uzatılarak demokratik toplumun önüne geçilmeye çalışılıyor. Muhalif olduğu için insanların terörist ilan edildiği ülkede; seçim sürecinde Anayasa’ya aykırı şekilde uzatılan gözaltı süresinin kötüye kullanılanılabilmesi mümkündür. Veya valilere getirilen toplantı ve gösteri yürüyüşlerini kısıtlamaya yönelik yetki, demokratik muhalefete karşı kullanılabilir. OHAL koşullarında gidilecek seçimle siyasal iktidarın el değiştirmesinin önüne geçilmek isteniyor.”

‘OHAL YETKİLERİNİN KÖTÜYE KULLANIMI RİSKİ YÜKSEKTİR’

Kaboğlu’nun, akıllara, OHAL koşullarında yapılan tartışmalı referandum seçimlerini getirdiği sorusuna yanıtı ise şöyle: “16 Nisan referandumu için OHAL ortam ve koşullarında gerçekleşmiş olduğu için ortaya çıkan sonucun hiçbir zaman meşru olmadığını söyledik. O dönem “evet” propagandası devlet gücüyle yapılırken; “hayır” diyenler terörist ilan edildiği gibi yaptıkları çalışmalar engelleniyordu. Belediyeler salonları iptal ediyorlardı. Demokratik toplumun asgari unsurlarının dahi olmadığı bir dönemde yapılan oylamaydı. Parti başkanlığı ile devlet başkanlığının birleştiği gerçekliğini hatırlarsak ve bu OHAL yetkilerinin kötüye kullanımı riski yüksektir. Valilere verilen Anayasa dışı yetkiler, kamu görevlileri üzerindeki hukuksuzca görevden alınma tehdidi ve diğer tüm yetkiler seçim sürecinde toplum üzerinde baskı unsurlarıdır.”

‘YASA İLE TOPLUMUN İRADESİ KISITLANMAK İSTENİYOR’

Yasal düzenlemenin tek adam rejimi için ne anlama geldiği sorusuna Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu’nun yanıtı şöyle: “Parti başkanlığı yoluyla devlet yönetimi ve yürütme olarak tanımlıyorum bu yönetimi. Zira ne sistem var ortada ne hükümet, ve tek kişi yönetimini de aşan durumlar mevcut.  Bu yasa ile “monokratik” yönetimin siyasal iktidarın el değiştirmesini engellemeye çalışmak istediği açıktır. Demokratik toplum ipotek altına alınıyor. Turizmi teşvik adı altında getirilen Türkiye’yi talan ve karartma teklifi ile ülke ipotek altına alınırken; bu yasa ile de toplumun iradesi kısıtlanmak isteniyor. OHAL Yasası’nın amacı iktidar, turizmi teşvik yasasının amacı ise paradır. Biri toplumsal barışı dinamitlerken diğeri ülke barışını dinamitlemektedir. Fakat yukarıda da söylediğim üzere bu sıkışmışlık ortamında toplumsal itirazları Rize’den Boğaziçi’ye, Validebağ’dan Adıyaman’a görüyoruz ve bu durum umut vericidir. Türkiye’de demokratik hukuk devleti için çıkış arayışında olan bir toplumun varlığını gösterir.”

‘HUKUK YOLUYLA DEMOKRASİYİ, İNŞA EDECEĞİZ’

İktidarın seçimleri OHAL koşullarında yapma amacında olmasına karşın demokrasi ve hukuk savunucularının cesaretle bu karanlık düzeni ortadan kaldıracağını belirten Kaboğlu, “Güçlendirilmiş parlamenter rejim ve demokratik anayasa hedefi ise demokratik muhalefetin bu konudaki sorumluluğu ve yükümlülüğüdür. Hukuk yoluyla demokrasiyi, tüm demokratlarla inşa edeceğiz” dedi.

ÖNCEKİ HABER

Kılıçdaroğlu Afganistan konusunda dünyaya seslendi: Beni Erdoğan’la karıştırmayın

SONRAKİ HABER

Lübnan, Irak ve İsrail’de kriz haftası

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa