Aşılanma sorumluluğu
Dokuz günlük tatilin, düzensiz ve kontrolsüz toplumsal hareketliliğin faturası yine binlerce insana çıkıyor. Altı binlere düşen vaka sayısı, dün itibari ile 14 binlerin üstüne çıktı.
![Aşılanma sorumluluğu](https://www.evrensel.net/upload/dosya/190173.jpg)
Fotoğraf: Seyit Ahmet Eksik/AA
Bilim insanlarının açıklamaları gösteriyor ki; dünyada 4 milyondan, ülkemizde de 50 binden fazla kişinin canını alan coronavirüsten kurtuluşun çaresi bağışıklıktan geçiyor. Virüsün, etkinliğini ve kendi hücresel yaşamını sürdürmesi için hastalığın insanlarda devam etmesi gerekiyor. Yani virüs ancak insan vücudunda hastalık oluşturarak ve bulaşarak varlığını sürdürüyor ve çoğalıyor. Ancak toplumda virüsün hastalık yapabileceği insan sayısı azaldıkça; virüs de sayısal ve bulaşma hızı açısından etkinliğini yitiriyor, hatta yok oluyor. İnsanlık tarihi, bu tür bulaşıcı hastalıklar ve salgın örnekleri ile dolu. 1900’lü yıllar içinde milyonlarca cana mal olan; veba ve çiçek hastalıkları bunlara örnek.
Bağışıklık; vücudun virüse karşı hastalıktan korunma ya da hastalığı çok hafif geçirme durumudur. Bunun en iyi yolu, vücudun zararlı virüse karşı, antikor dediğimiz, koruyucu hücreler oluşturmasıdır. Bunun da iki yolu vardır; ya hastalığın geçirilmesi ya da aşılanma. Hastalığın geçirilmesi, ölümle sonuçlanabilecek bir süreç olduğu için; kişi ya da toplum açısından oldukça riskli bir yoldur. Sonuç olarak; yüzyıldır tıp biliminin üzerinde görüş birliğine vardığı korunma yolu, sadece ve sadece aşılanmadır. Bunun örneklerini doğduktan itibaren hepimiz yaşadık. Okulda yaptırdığımız aşılar bunun örnekleri. Kızamık, su çiçeği gibi. Dünya, yüz binlerce insanın ölümüne yol açan çiçek virüsünden aşılanma yoluyla kurtuldu ve şu an yeryüzünde çiçek virüsü bulunmamakta, bunu da çiçek aşısına borçluyuz.
Aşılanma bu nedenle çok önemli. Ancak bugün yaşadığımız coronavirüs pandemisinde aşının önemi biraz daha önemli. Çünkü, bir yol ayrımındayız. Kişisel olarak, kendi sağlık hakkı açısından aşı olmamak, sadece bireye zarar vermiyor. Örneğin, tetanoz hastalığında aşı olup olmamak kişisel bir tercih olabilir. Bu örnekteki tetanoz hastalığı sadece kişisel bir durumdur. Çevreye ve topluma zarar vermeyeceği için; kişi, toplumsal bir sorumluluk üstlenmez.
Fakat şu an yaşadığımız bir salgındır. Bu aşamada, sadece kişisel olarak sağlıklı olmanın yanında, toplumsal sorumluluk açısından da aşı yaptırmamız şarttır. Tekrar vurgulamak da yarar var; virüsün hayatta kalması ve yaşamını sürdürmesi için hastalığa yol açması gerekir.
Halk sağlığı bilim dalı göstermiştir ki; toplumun en az yüzde altmışının virüse karşı bağışık olması, virüsün yaşam döngüsünün kırılmasına, yani yavaş yavaş yok olmasına yol açıyor. Bu nedenle, nedeni ne olursa olsun, tıbbi bir engel yoksa aşı olmamız kişisel ve toplumsal bir zorunluluktur.
Hükümetin ve sağlık bakanının iyi yönetemediği, coronavirüs salgınında; yönetsel hatalar yüzünden binlerce insanımızı kaybettik. Bunun üzerine bir de, aşının zamanında ve yeterince temin edilmemesi nedeniyle yine binlerce canımızı yitirdik. AKP politikaları, yeterince can kaybına mal oldu.
Bir toplumda hep birlikte yaşamanın getirdiği sorumlulukları biz sağlık çalışanları ve emekçiler iyi biliriz. Kapitalizm çarklarına teslim olmuş, halkın sağlık hakkını da, yaşamını da hiçe sayan AKP hükümetlerinden hiç bir beklentimiz olmadı, olmayacaktır da. Bize düşen, emekçi halkımızla birlikte; toplumun aşılanması için sosyal bir çaba göstermek ya da var olan çabalara destek olmak.
Dün İzmir Tabip Odası’nın açıklamasına göre, aşı olması gereken 9 milyonun üzerinde yurttaş aşı yaptırmamış. Her biri toplum sağlığı açısından bir tehdit. Adeta biyolojik canlı bomba.
Son aylar içinde kaybettiğimiz hastaların içinde aşılı birey sayısı çok az.
Sağlık Bakanlığından beklenen kaybedilen hastaların aşı profillerinin şeffaf ve bilimsel olarak ortaya koyması.
Dokuz günlük tatilin, düzensiz ve kontrolsüz toplumsal hareketliliğin faturası yine binlerce insana çıkıyor. Altı binlere düşen vaka sayısı, dün itibari ile 14 binlerin üstüne çıktı..
Bu nedenle toplumsal sorumluluk duyan birey ile duymayan bireyi ayırt etmek bana göre şart olan bir dönemdeyiz. Sanki, ayrımcılık gibi görünen bu durum aslında toplumcu bir sorumluluk gösteren bireylerin desteklenmesi olacaktır. Kişisel HES kodu gibi, aşı sertifikalarının olması gerekir. Bu sertifika toplu taşımadan, AVM; hastanelerden devlet dairelerine kadar giriş pasaportu olmalı.
Haydi sadece ülkemizde değil, tüm dünyada yaşam hakkını savunup, aşılanmayan birey kalmayıncaya kadar mücadele edelim.
Mücadeleyi en iyi emekçiler bilir.
Çocuklarımıza daha güvenli bir gelecek onların tam olarak sağlıklı olması ile mümkün olacaktır.
Bağışık ve sağlıkla kalın.
Evrensel'i Takip Et