Tunus: Ennahda’nın başarısızlığı ve yalnızlaşan Erdoğan
Cumhurbaşkanı Said'in ülkenin bağımsızlık gününde meclisi askıya alması Tunus’u yine birçok boyutuyla tartışmaların merkezine taşıdı. İhvancı Ennahda'nın yenilgisi Türkiye bağlamında da tartışılıyor.
Parlamento binasına girmek isteyenlere müdahale eden Tunus askeri (Temsili görsel) | Fotoğraf: Nacer Talel/AA
Üniversite mezunu, seyyar satıcılık yapan genç Muhammed Buazizi’nin kendini yakmasıyla patlak veren halk hareketlerinin öncüsü Tunus, Cumhurbaşkanı Kays Said’in ülkenin bağımsızlık günü olan 25 Temmuz’da parlamentoyu bir aylığına askıya alındığını, başbakanı ve hükümeti görevden aldığını duyurmasıyla Arap dünyasında tartışmaların merkezinde.
Tunus halkı; iş, ekmek ve demokrasi talepleriyle 2011’nin ilk günlerinde devlet başkanı Zeynel Abidin Bin Ali’yi yani otoriter rejiminin başındaki kişiyi ilk deviren ülke oldu. Birçok ülke için ilham kaynağı olan ülkedeki gelişmeler, başta Arap coğrafyası olmak üzere tüm dünyanın ilgi odaklarından biri haline geldi.
Ancak birçok boyutuyla “model ülke” olarak sunulan Tunus’ta bugüne kadar Müslüman Kardeşlerin (İhvan) Tunus kolu Ennahda hareketinin merkezinde olduğu sekiz tane hükümet kuruldu. Lakin yönetici sınıfın istediği istikrar bir türlü sağlanamadı.
Ekim 2019’da yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerini, bağımsız aday olan Kays Said kazanmıştı. Aynı zamanda parlamento seçimlerinin de yapıldığı ülkede hükümet, yoğun çabalar sonucu ancak dört ay sonra kurulabilmişti. İlyas el Fahfah başbakanlığında kurulan hükümet, Tunus tarihinin en kısa ömürlü hükümeti oldu. Hükümetin yıkılmasından Ennahda’nın meclis başkanı olan Raşid Gannuşi’nin siyasi manevraları sorumlu tutulmuştu. Hükümetin düşmesi, yaşanan ekonomik kriz nedeniyle grev ve protestoların gerçekleştiği bir dönemle eş zamanlı gerçekleşti. Siyasi krizin bir türlü çözülememesini gerekçe gösteren Cumhurbaşkanı Said ülkenin bağımsızlık günü olan 25 Temmuz’da parlamentoyu askıya aldığını duyurdu. Bu gelişme Tunus’u yine birçok boyutuyla tartışmaların merkezine taşıdı.
Şüphesiz ki ortaya çıkan siyasi ve ekonomik tablodan birinci derecede sorumlu tutulan Ennahda hareketi tartışmaların odağındaydı. Öncelikle Arap medyasının büyük bir bölümü, Suudi Arabistan ile Katar’ın kontrolünde olduğunu hatırlatalım. Suudi Arabistan bu süreçte Kays Said’in yanında saf tutarken, Katar bütün Arap dünyasında olduğu gibi İhvan’ın Tunus kolu Ennahda’yı desteklemektedir
SUUDİ CENAHINDA SEVİNÇ
Hemen hemen bütün Suud gazetelerinde Kays Said’in kararları alkışlanarak karşılandı. Suudi basının amiral gemisi Şarkul Avsat’tan Tarık Alhomayed “Tunus: Kaos doğduğu yerde gömüldü” başlıklı makalesinde, “Tunus’ta Müslüman Kardeşler düştü ama hikâye onların düşüşünden daha büyük. Hikâye şu ki, Arap Baharı olarak adlandırılan kaos, ilk ayaklanan ve bu kaosa sürüklenen ilk ülke olan Tunus’ta doğduğu yere gömüldü” dedi. Alhomayed, Müslüman Kardeşlerin çöküşünden daha büyük olan hikâyenin, bu hareketin bölgede parçaladığı devlet kurumlarının yeniden itibar kazandığını iddia etti. Al Arab gazetesinden Hayrullah Hayrullah, Kays Said’in darbeci olmadığını savundu. “Tunus Devlet Başkanı Kays Said’in yaptığı, Tunus’tan kurtarılabilecekleri kurtarmak için atılmış bir adımdan başka bir şey değil” ifadelerini kullandı. Aynı gazete manşetten yer verdiği haber analizde Gannuşi’nin evde konsensüsü savunurken, dış basına oturma eylemelerini ön plana çıkarmasını iki yüzlülük olarak nitelendirdi.
Müslüman Kardeşlere yakın bir çizgi izleyen al Kuds al Arabi gazetesi, Irak’ta 1936’da Bekir Sıdki hareketinin, Arap bölgesindeki ilk askeri darbe olarak kabul edildiğini hatırlatarak Arap dünyasında “askeri darbelerin” uzun bir maziye sahip olduğuna dikkat çekti. Başyazıda, “Tunus’ta birkaç gün önce Cumhurbaşkanı Kays Said’in tüm yetkilerin kendi elinde toplandığını duyurduğu sırada yaşananları, Arap siyasetindeki darbe geleneğinin yenilenmesi olarak eklemek mümkün. Ancak Said’in cumhurbaşkanlığı görevine başladığından beri bu darbeye yönelik kademeli ve sistemli adımlar attığı da bir gerçektir” denildi. Al Araby al Cedid gazetesinden Muhammed Ahmed el Kabisi, Tunus’ta bundan sonra yaşanabilecek gelişmeleri üç başlık altında özetledi.
ABD’DEN SAİD’E TAM DESTEK
Al Arab gazetesi manşetten verdiği “Washington, Tunus’a en güçlü destek sinyalini gönderiyor: IMF müzakerelerinde sizinleyiz” başlıklı başka bir haber analizde Tunus ile IMF arasındaki müzakerelere dikkat çekti. Makalede, “Geçen mayıs ayından bu yana Tunus, IMF ile dört milyar dolar borç almak için müzakereler yürütüyor. Ancak fon borcu vermek için bir siyasi istikrar ortamının mevcudiyetini şart koşuyor” denildi. Yazıda, ABD’li Hazine Müsteşar Yardımcısı Eric Mayer’in çarşamba günü Tunus’un başkentinde Merkez Bankası Başkanı Mervan Abbasi ile yaptığı görüşmeye de vurgu yapıldı.
Türkiye’yi yakından takip eden Lübnanlı Akademisyen Muhammed Nureddin de, Tunus’taki gelişmelerin Türkiye’nin dış politikası üzerine etkilerini irdeledi. Nureddin, Arap dünyasında “Müslüman Kardeşler” ağacından kalan tek yaprağın Ennahda olduğuna dikkat çekti. Nureddin AKP yetkililerinin hata yapmamak için son derece temkinli açıklamalarda bulunduklarını da vurguladı.
İHVAN AĞACI DEVRİLİYOR: TÜRKİYE’NİN NÜFUZU TEHLİKEDE
Muhammed NUREDDİN
Al Ahbar
Türkiye; Cumhurbaşkanı Kays Said’in kararlarından sonra Tunus’ta olup bitenlerle belki de en çok ilgilenen ülke oldu. (Said) Hükümeti feshetti, parlamentonun faaliyetlerini dondurdu ve milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırdı. Arap dünyasında Ankara’nın kalan en güçlü müttefiki, Fas’ta hâlâ başbakanlık görevinde buluna Saadeddin el Osmani başkanlığındaki Adalet ve Kalkınma Partisi dışında Tunus’ta birinci parti olan Ennahda hareketi ve lideri Meclis Başkanı Raşid Gannuşi’dir. Fas’ta Kralın siyasi olaylardaki belirleyici rolü göz önüne alındığında Arap dünyasında “Müslüman Kardeşler” ağacından kalan tek yaprak Ennahda’dır. Türkiye’deki Adalet ve Kalkınma Partisi ve lideri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yakın bir ilişkisi mevcuttur.
Şimdiye kadar Türk resmi yetkililerinin açıklamaları, şu an hiç de zamanı olmayan bir hata yapma korkusuyla çok temkinli oldu. Bu aşamada Ankara, muhalifleriyle ilişkilerini değişen oranlarda da olsa geliştirmeye çalışıyor. Türk cumhurbaşkanı, olanlarla ilgili doğrudan tutumunu henüz açıklamadı. Sadece Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Tunus’taki güvenlik ve istikrar konusundaki gelişmelerden duyduğu endişeyi ve Tunus halkının bu hassas durumun üstesinden geleceğine olan inancını ifade etmek için mevkidaşı Osman el Cerendi’yi telefonla aradı. Öte yandan AKP’yi çevreleyenler de yaşananları “darbe” olarak nitelendirmekten çekinmediler. AKP’nin politika yapıcılarından Burhaneddin Duran, Sabah gazetesi için kaleme aldığı bir makalede Arap devrimlerinden geriye kalan tek demokrasi olan Tunus’un derin bir krizde olduğunu, ordunun desteğiyle bu darbeyi yapan Said’in Tunus’un siyasi-ekonomik sorunlarına çözüm bulması çok zor olduğunu söylüyordu. Yazar, Tunus cumhurbaşkanının Körfez ülkelerinin desteğiyle darbesini gerçekleştirmek için Sisi’nin darbesinden ilham aldığına inandığını aktarıyor. Birleşik Arap Emirlikleri’nin Tunus’taki son hamlesi de kimse için bir sır değil. Duran, aynı zamanda Gannuşi’nin halkı sokağa çıkmaya ve demokrasiyi savunmaya çağırırken, Erdoğan’ın Türklere 15 Temmuz 2016 darbesine direnmesi çağrısında bulunan Türk modelinden ilham aldığını ifade ediyor. Duran’a göre, “Arap dünyasında İslamcılar ve demokrasi arasındaki son başarılı uyum deneyini boğma konusunda” ciddi bir tehlike var. Yazarın bu konula ilgili Halife Hafter’in, “Tunus, Müslüman Kardeşlere karşı ayaklanmanın ardından gelişiminin önündeki en büyük engelden kurtulduğu” söyleminden başka bir bilgi yok. Buna göre, Ennahda’nın kendisini barışçıl bir şekilde demokrasiyi korumak için ciddi bir sınavla karşı karşıya olduğunu düşünüyor.
AKP destekçisi Hakkı Öcal ise Milliyet gazetesine yazdığı bir yazıda “Arap Baharında açılan ilk kart öldü” diyor. Bunun nedeni, Suudi Arabistan ve BAE liderliğindeki “uluslararası kapitalizm” olarak tanımladığı şeyin “demokrasi için son umudu öldürüyor” olmasıdır. Yazar, Türkiye’deki 15 Temmuz darbesinin başarısızlığından iki ülkenin de çıkar sağladığına inanıyor. Yazar, “Ancak bu kez darbe iyi planlanmıştı; çok beklemesi gerekmedi! 27 Mayıs-12 Eylül modeli değil, 28 Şubat modeli seçilmişti. Tunus halkı bir bakıma gafil avlandı” dedi. Öcal’a göre darbenin arkasında ABD’nin olduğu açık. Cumhurbaşkanlığı sözcüsü Jen Psaki’nin “Yaşananlar darbe olarak nitelendirilemez” demesini bunun kanıtı olarak saydı. ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, Kays Said’i arayarak demokrasiye desteğini açıklayan ilk kişi oldu. Erdoğan’a yakın yazar İbrahim Karagül, Yeni Şafak gazetesinde BAE, Fransa, Mısır, İsrail ve Suudi Arabistan’ı darbenin arkasında olmakla suçlamasına rağmen, ABD’nin adını vermedi.
TUNUS’U HANGİ SENARYOLAR BEKLİYOR?
Muhammed Ahmed el KABİSİ
Al Araby al Cedid
Kesin olan, bu tarihten sonra Tunus’un eskisi gibi olmayacağıdır. Said’in yaptığı hareket tam ve radikal bir değişim için çılgınca ve net bir arayıştır. Durum ne olursa olsun otuz günün ışığında, Kays Said kendini üç zor senaryonun önünde bulacak.
Bunlardan ilki ulusal parti ve örgütlerin temsilcilerini krizin üstesinden gelmek için ana hatlar üzerinde hızlı bir şekilde anlaşmaya çağırmaktır. Tunus’taki en büyük sendika örgütü olan Tunus Genel İşçi Sendikasının (UGTT) temel talebi buydu. Sendikanın Genel Sekreteri Nureddin Tabubi, Said ile görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada, başka garantiler de talep etmişti. Bunların en önemlileri, ifade özgürlüğünün sağlanması, cumhuriyet savcılığının konuyu gözden geçirmesi, cumhurbaşkanının aldığı her türlü tedbirde anayasaya bağlı kalınması, ülkenin şiddet ve kaostan uzaklaştırılması, anayasanın bu konudaki aşırı yorumlarının sınırlandırılmasıdır. Cumhurbaşkanının alacağı kararnameler, tedbirler ve prosedürler; tüm Tunuslular için kamu hizmetinin sürekliliğini garanti edecek şekilde devlet kurumlarının normal işleyişine derhal geri dönmesidir.
Herkesin beklediği ve ikinci senaryonun içeriğini oluşturan adıma gelince, sivil bir hükümet kurmak için inisiyatif alan ve hemen göreve başlayan bir başbakanın atanmasıyla temsil edilmektedir. Tabii ki ülkenin tanık olduğu kamu maliyesinin kıtlığı, hizmetlerin bozulması ve özellikle aşıların kullanıma sunulması ve oksijen stokunun tatmin edici hale gelmesinden bu yana korona pandemisinin artan sayıda kurbanı ile temsil edilen ciddi zorlukların ışığında.
Üçüncü senaryoya gelince, Said’in, temyiz edilemeyecek ve örgütlere, devletlere ve taraflara sağladığı garantilere uymayan; yürütme, yasama ve yargı mercilerini tekelinde tutan bireysel istisnai kararların uygulanmasına devam etmesinden korkulmaktadır. Bu, politik olarak intiharı hızlandırabilecek ve ülkeyi bilinmeyene sürükleyebilecek en kötü senaryodur.
Güvenilir kaynaklar Said’in günden güne birçok karar almayı kabul edeceğini, bunun da durumu daha da karmaşık hale getireceği görüşünde. Belediye meclislerinin askıya alınması veya feshedilmesi, çok sayıda muhafazakarın görevden alınması ve özellikle Adalet Bakanlığındaki eski görevliler ve üst düzey yetkililerine seyahat yasağı bunların arasında olabilir.
WASHINGTON, TUNUS’A EN GÜÇLÜ DESTEK SİNYALİNİ
GÖNDERİYOR:IMF MÜZAKERELERİNDE SİZİNLEYİZ
Al Arab
ABD, geçtiğimiz perşembe günü Başkan Kays Said’in parlamentonun dondurulduğunu ve hükümetin görevden alındığını açıklamasından bu yana uluslararası finans kurumları ve uluslararası bağışçılarla yaptığı müzakerelerde ciddi bir ekonomik krizle karşı karşıya kalan ülkeye destek beyan ederek en güçlü destek mesajını gönderdi.
Amerikan desteği, Ennahda hareketinin olup bitenlere karşı çıkan ve Başkan Said’in pazar günü açıkladığı önlemleri baltalayan bir Amerikan pozisyonuna dair bir yaklaşımı bozuyor.
Bu açıklama, Afrika ve Ortadoğu’dan sorumlu Hazine Müsteşar Yardımcısı Eric Mayer’in çarşamba günü Tunus’un başkentinde Merkez Bankası Başkanı Mervan Abbasi ile yaptığı görüşmede geldi.
Tunus Merkez Bankası’ndan yapılan açıklamaya göre, toplantıda “Tunuslu yetkililerin uygulamaya koymayı planladığı ekonomik ve mali reformların yolu, önümüzdeki aylarda uygulanmasının başlaması ve Uluslararası Para Fonu (IMF) ile istişarelerdeki gelişmeler ele alındı.
Geçen mayıs ayından bu yana Tunus, IMF ile dört milyar dolar borç almak için müzakereler yürütüyor. Ancak fon borcu vermek için bir siyasi istikrar ortamının mevcudiyetini şart koşuyor. Mayer, ülkesinin “özellikle uluslararası finans kurumlarıyla Tunus’un çabalarını desteklemeye” hazır olduğunu doğruladı.
Öte yandan ABD’li yetkili, “pandeminin yansımalarıyla şiddetlenen Tunus’taki ekonomik krizin şiddetini ve karmaşıklığını ağırlaştırmasını önlemek için IMF ile müzakerelerin tamamlanmasını hızlandırma ihtiyacı" çağrısında bulundu.”
Ennahda hareketini destekleyen gazeteler ve medya, Kays Said’in önlemlerinin ekonomi ve uluslararası bağışçıların güveni noktasında ciddi sonuçları olacağını öne sürmüştü.
ABD açıklamaları; Ennahda hareketinin ABD yönetimini Tunus’ta yaşananların meşruiyet ve demokrasiye karşı bir “darbe” olduğu fikrine ikna etmedeki başarısızlığını yansıtıyor.
İslamcılar ve medya kuruluşları, ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken tarafından yayınlanan ve Kays Said’in demokrasiye bağlılık ve insan haklarına saygı gösterilmesi çağrısında bulunduğu açıklamalarından faydalanarak, ABD’de olup bitenlere karşı çıkan bir Amerikan tutumu olduğu izlenimini vermeye çalışmışlardı.
Pazartesi akşamı ABD, Kays Said’in koronavirüs salgınıyla mücadele çabalarını desteklemeye katkısının bir parçası olarak bir milyon litre oksijen içeren 300’den fazla tüp gönderdi.
Kays Said, Ennahda Hareketi de dahil olmak üzere partilerin 2019’da gerçekleşen son cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri kampanyası sırasında dış fon aldığı gerçeğini araştırmak için bir dava da dahil olmak üzere bir dizi dosyayı açarak yargıya başvurmayı seçti.
Gözlemciler, bu dosyaların açılmasının amacının, “Seçimlerde Ennahda hareketinden sonra ikinci sırada yer alan ve onunla ilan edilmemiş bir ittifak oluşturan Tunus’un Kalbi partisi de dahil olmak üzere ilgili partilerin seçim meşruiyetini geri çekmek” olduğunu söylüyorlar.